9' KARANLIK

111 12 3
                                    




*

Bedenim öyle yorgun, kalbim öyle acı içindeydi ki hiçbir şeye hevesim yoktu. Gördüğüm kabus tüm enerjimi, tüm hevesimi alıp götürmüştü. Zaten hiçbir şeye hevesi olmayan ben, şimdi bir ölü gibiydim. Ölülerden tek farkım nefes alıyor olmaktı, başka bir farkım yoktu.

Elimi kaldırmaya, kalkıp kendi koltuğuma oturmaya mecalim yoktu. Telefonuma gelen mesaja bile açıp bakmadım, dakikalardır donmuş gibi oturuyordum yerimde. Kaç dakika geçti, kaç saniye ya da kaç saat.. bilmiyordum ve inanın umurumda bile değildi.

Yaşamı sorguladım sadece, varlığımı. Nede var olduğumu merak ettim, kendimle baş başa kaldığım her saniye, cevaplanması en zor soruları sormaya devam ediyordum kendime ve hiçbir zaman gerçek anlamda bir cevap veremiyordum. Neden varım ben? bu soruya bir cevabım vardı ama, ben acı çekmek için vardım.

Bu dünyada belki de benden daha çok acı çekenler vardı bilemem ama benim acım bana dayanılmayacak derecede fazla geliyordu. Ben nefes aldığım zaman bile o nefesim boğazımda düğümleniyor, ciğerlerime ulaşmak için ekstra çaba sarf ediyordu.

Bazen nefes almayı bile istemiyordum ya neyse.

Kapımın tıklatılmasıyla dakikalardır hareketsiz kalan bedenimi oynatarak döndüm kapıya, kimin geldiğini çok iyi biliyordum bu defa. Dakikalar geçti ve ben telefonuma gelen mesaja bakma gereği bile duymadan öylece bekledim, ki beklediğim kişi gelmişti de. Aslında onu beklemiyordum, beni gelip almasını istemiyordum ama mecburdum.

"Girebilirsiniz." dedim sesim izin verdiğince, içimden konuşmak sesimi bile unutturuyordu bana bazı zamanlar.

Kapı hafifçe açıldı ve içeriye simsiyah takım elbisesiyle adım atan Kim Taehyung görüş açıma girdi. Garipti, nefesim daha kolay ulaştı ciğerlerime. Sanki kalbimdeki yük hafifledi. Çok garipti.

"Merhabalar.." dedi sakince, çekingen bir tavrı vardı, büyük bir iş adamına göre bu tavırları oldukça çelişkili kaçıyordu. Belki de benim davranışlarım onu bu şekilde hareket etmeye zorlamıştı..

Rüyalarımdaki çocuk geldi aklıma anlık.. Susturdum zihnimi.

"Merhaba.." dedim, bedenim uyuşmuş gibiydi ama kendimi zorlayarak oturduğum yerden kalktım, beni yine zayıf halimle görsün istemiyordum, sadece yemek olayı bitsin ve ben evime döneyim istiyordum şu an.

Güçsüz kollarımdan destek alıp kalktığım an başımın döndüğünü hissettim ama hareketsiz durmaya zorladım kendimi, zayıflık gösteremezdim. Dakikalardır hareketsiz kalıp bir anda ayağa kalkmama yordum bu durumu. Kim Taehyung'un bana olan garip bakışlarını görmezden geldim.

"Hazırsanız çıkalım mı?" diye sordu bu kez, elini uzatmasını bekledim ama ne bana yaklaştı ne de selamlaşmak için elini uzattı. Eserinle gurur duy Jeon Jungkook, istediğin oldu. Dokunmuyor sana. Dokunmayacak.

"Hm hm.." dedim sadece kafamı sallayarak, tam yürümek için hareketlendim kapıya ilerliyordum ki sesiyle durakladım, "Bakın sizi zorlamak istemiyorum, eğer benimle yemeğe gelmek istemiyorsanız gitmeyebiliriz." dedi ama madem bunu düşünüyordun neden bu daveti ortaya attın diyemedim.. biliyor musunuz, onu üzmekte istemedim.

"Gidelim lütfen, rahatsız olmuyorum." dedim hiç düşünmeden, bana olan yaklaşımının bu şekilde dikkatli olması nedense hoşuma gitmişti. Evet ondan hala çok korkuyordum ama sanki korku, azalıyordu.

Bir de anlayamıyordum, neden bana yakın olmaya çalıştığını ya da her fırsatta yanıma gelmeye çalıştığını anlayamıyordum.. belki de ortaklığımızdan dolayıydı, doğru ya.. ortak olduğu şirketin sahibiyle iyi anlaşmaya çalışıyordu sadece, ona karşı tüm duvarlarımı daha da güçlendirmeli ona göre hareket etmeliydim, güvenemezdim ki.

Hiç kimseye güvenemezdim.

"Pekala." dedi tek elini kaldırıp kapıdan geçmem için göstererek, önden yürüyüp onu beklemeden kapıdan çıktım, çıktığım an derin bir nefes alıp üzerimdeki ceketi düzelttim ve çalışanların dikkatini çekmemek adına her zamanki halimi takınarak yürüdüm.

"Sorun olmayacaksa kendi arabamla sizi takip etsem olur mu?" diye sordum yürümeye devam ederken, biliyorum komik bir soru ama ondan korkuyorum.

"Lütfen izin verin bana, bugün ben getireyim sizi." dedi, oldukça nazikti, nasıl reddedeceğimi bilmiyordum ki, üstelesem yanlış anlar mıydı?

Üstelemedim, "Peki." dedim sadece, bedenim zor ayakta duruyordu zaten sadece gidip dönmek istiyordum.

Asansörün önüne geldiğimizde düğmesine basıp çağırdım ama en alt katta olduğu için bizim bulunduğumuz kata gelmesi uzun sürecekti, kafamı asansörün üst kısmında bulunan kat numaralarının gözüktüğü dijital ekrana çevirdim, gelene kadar orayı izlemeyi planlamıştım, konuşmak istemiyordum. 2,4,9,12.. kat numaralarına bakarken yine başımın dönmesiyle kafamı ekrandan çekmek zorunda kaldım, neden oluyor bu şimdi?

-Dink!- Asansörün geldiğini belli eden o sesle kapattığım gözlerimi açıp açılan kapıdan içeriye attım kendimi, "İyi misiniz siz?" diye sordu Kim Taehyung, "İyi-yim." dedim kekeleyerek, iyi olmadığım o kadar belliydi ki..

"Değilsin." dedi, o asansörün bir köşesinde ben bir köşesinde duruyordum, hep benden uzak duruyordu, aramızda hep bir mesafe vardı.

"Değilim.." ağzımdan çıkan kelimeye kendim de şaşkınlıkla baktım, bunu söylemeyi planlamamıştım..

"Hastaneye gidelim ister misin?" dedi bu kez, cevap vermek için dudaklarımı araladım ama ben konuşamadan güçlü bir sarsıntıyla susmak zorunda kaldım. Asansör daha önce hiç böyle bir durumla karşı karşıya bırakmamıştı kimseyi, elektrikler kesilmiş, asansör boşlukta asılı kalmıştı.

"Asansör bozuldu." diye sinirle söylendi Kim Taehyung, karanlıktı her yer.. Zifiri karanlık.

Ve karanlık benim ölümümdü.

Olduğum yere çömeldim, zaten halihazırda ayakta durmaya zorlanan bedenim yaşanan bu korkunç şeyle daha fazla direnemedi, oturdum yere ve dizlerimi kendime çekip gözlerimi sımsıkı kapadım.

"Birazdan tamir edilir ve biz de hastaneye gideriz olur mu?" diye sordu Taehyung, bilmiyordu benim ne halde olduğumu. Konuşamadım, kendimi dizginlemeye uğraşıyordum çünkü, kalbim korkudan öyle bir çarpıyordu ki nefes alamıyordum.

"Hey.. Jungkook.." ses vermediğimde merak etmiş olmalı ki yeniden seslendi, yine ses veremedim, "Hey.. hey.." yanımda bir hareketlilik hissettim ama gözlerimi açamadım, bana yaklaşamıyordu da zaten. Sadece yanıma çömeldiğini hissedebiliyordum.

Asansör bir anda öyle bir sarsıldı ki düştüğümüzü sandım, yerimden sıçradım ve o an hayatım boyunca hiçbir zaman yapmadığım şeyi yaptım.

Kim Taehyung'un kolları arasına sığındım.

I KNOW YOU | TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin