7' ASİSTAN

121 12 5
                                    




*


Kim olduğunu bilmiyorum ama onu tanıyorum.

Kendi kendime böyle söylemiştim onu ilk gördüğümde, kim olduğunu bilmiyorum ama onu tanıyorum.

Gerçekten, kim olduğunu bilmiyorum ama onu tanıdığıma eminim. Başka bir hayattan değil, başka bir yerden değil, onu ben bu dünyadan tanıyorum.

Her şeyiyle, sesiyle, adıyla, yüzüyle, yüzündeki beniyle.. tanıyorum onu. Rüyamdaki çocukta olan o ben, onda da var ve ben bunu fark ettiğimde yaşadığım büyük şokun etkisini hâlâ atlatamadım.

Tesadüftür dedim kendime ama bunun tesadüf olduğuna inandıramadım bir türlü kendimi. Garipti, çok garipti hem de.. son zamanlarda beni kabuslarımın içinden alıp çıkaran, kendi hayal ürünüm olan ve sadece minicik beninden başka bir detayını bilmediğim o rüyamdaki adama aşıktım ben ve şimdi karşıma çıkan Kim Taehyung, aşık olduğum o adamdaki bene sahipti. Bu mümkün olabilir miydi? Ben Kim Taehyung'u daha önce bir yerde gördüm ve onu zihnime kazıyıp, rüyalarımda görmeye mi zorladım kendimi? Benim rüyalarımda gördüğüm, kabuslarımın koruyucu meleği Kim Taehyung'muydu yani?

Kafamdaki soruları susturmaya çalışırken oturduğum ofis masamda ellerimi saçlarıma geçirdim, susmuyordu zihnim. Hali hazırda o hiç susmak bilmeyen sesler daha da çoğalmıştı şimdi ve biraz daha devam ederse kafamı duvarlara vurma isteğimi engelleyebileceğimi sanmıyordum.

"Sus.. sus lanet olasıca.. sus artık, sadece.. birazcık.." dedim kendi kendime, ellerim saçlarımı koparmak ister gibi çekiştirirken derin bir nefes aldım, her şey bu kadar zor olmak zorunda mıydı gerçekten?

Dirseklerim masanın üzerinde dakikalardır sabit durdurduğu için artık canımı yakmaya başlamıştı, ama ellerim saçlarımı bırakmak istemiyordu.

Derin nefesler aldım belki sakinleşebilirim diye ama işe yaramayacağını da yine en iyi ben biliyordum, susmazdı zihnim, gözlerimi kapatsam bin bir türlü masal akardı o karanlıkta ama masalların sonu hiçbir zaman iyi sonla bitmezdi benim dünyamda.

Yetimhanede kaldığım dönemde 10 yaşlarımdayken bana birisinin çok güzel masallar anlattığını hatırlıyorum ama ne kim olduğunu ne de bana hangi masalları anlattığını hiçbir zaman hatırlayamadım, çünkü bana o masalları anlatan kişinin yüzünü hiç görmedim, hep karanlıktaydık, gizli saklı anlatırdı bana çünkü diğerleri duyarsa bebek diye dalga geçerek zorbalık yaparlardı bize, bunu o kişide biliyordu ve hiçbir zaman karşıma çıkmadı, ve hiçbir zaman masallarımızı başkasıyla paylaşmadık.

O zamanlardan kalma bir alışkanlık olmalı ki masalları çok severim, beni kendi dünyamdan çıkaran, sihrin mucizesini bana anlatan, farklı dünyaları önüme seren, bazı şeylerin sonunda mutluluk olabileceğini bana gösteren bir şey benim için ama işte, dediğim gibi.. benim zihnimde dönen hiçbir masalın sonu iyi bitmiyor.

Kapımın tıklatılmasıyla gerçekliğe döndüm, gözlerimi sesle birlikte kapıya çevirdiğimde kalp atışım hızlandı, yine Kim Taehyung geldiyse ne yapacaktım? Ortaklığı kabul ettiğim güne lanetler okuyordum içimden, keşke hiç kabul etmeseydim de hayatıma bu kadar dahil olmasaydı.. Kim Taehyung beni çok korkutuyor.. Kim Taehyung benim hayatımı hiç olmadığı kadar etkiliyor ve nedenini bilmiyorum. Hayatıma neden bu kadar dahil olmaya çalıştığını da bilmiyorum ve rüyalarımdaki çocuğa olan aşkımı kaybetmek istemiyorum. Kim Taehyung'u ne zaman görsem rüyalarımdaki o çocuk geliyor aklıma ve ben birinden korkarken diğerine aşık olduğum için aptal gibi hissediyorum kendimi.

Mümkün değil öyle değil mi? Kim Taehyung benim rüyalarımdaki o kişi olamaz.. insanların fiziksel özellikleri benzeyebilir, aynı noktada aynı yerde minik bir bene sahip olabilir insanlar..

Peki neden bana aşık olduğum kişi, o rüyalarımdaki koruyucu meleğim Kim Taehyung'muş gibi geliyor..

"Girebilir miyim?" kapının arkasından sesini duyduğum asistanım biraz daha cevap vermezsem içeri dalacak gibiydi, sesi kulağıma oldukça gergin gelmişti çünkü, "Gel Jimin.." dedim mırıldanarak, "Gel.." ellerimi sonunda saçlarımdan çekip dönen sandalyemin sırt kısmına yaslandım, içeriye büyük adımlarla giren Jimin'i seyrediyordum, birkaç gündür izinde olduğu için onun yerine geçici asistanlarla çalışmıştım ama şimdi yeniden işine dönmüş, yeniden yanıma gelmişti.

"Yokluğumda anlaşmalar yapılmış ve bir şirketle ortak olmuşuz bay Jeon.. yeni ortağımızla akşam bir yemek daveti düzenlenecekmiş, sizden haber bekliyorlar ve ben hemen olumlu ya da olumsuz bir dönüş yapmalıyım.. cevabınız nedir?" diye sordu içeriye girdiği ilk anda, yüzüme bile bakmıyordu, elindeki tablete dijital kalemiyle bir şeyler karalıyor benden bir cevap vermemi bekliyordu.

"Akşam başka bir yere sözüm olduğunu, bu davete katılamayacağımı söyle lütfen." dedim hiç düşünmeden, istemiyordum. Kim Taehyung'u görmeyi istemiyordum.

"Tamam bay Jeon, olumlu dönüşünüz için teşekkürler, akşam katılacağınızı bildi-" cümlesine devam edemeden şaşkın bakışlarıyla bana döndü bir anda, ben de aynı şekilde kocaman olmuş gözlerimi üzerine dikmiştim.. ne demek olumlu dönüşümü bildirmişti.. ne demek.. ben şimdi akşam Kim Taehyung'la yemeğe mi çıkacağım.. "Bir dakika.." dedi tableti elinde sarkıtarak, "kabul etmiyor musunuz?" bakışları üzerimde dolaşırken sakin olmaya özen göstererek ayağa kalktım, buradaki hiçbir çalışanım beni daha önce zayıf halimle görmemişti, ellerim titrerken, sesim titrerken ya da biriyle konuşurken heyecandan çıkacak gibi çarpan kalbimin varlığını hiç kimse bilmiyordu.

Herkes beni soğukkanlı, işinin ehli ve ağırbaşlı, yanına yaklaşılmaya korkulan biri sanıyordu. Oysa ki ben 14 yaşında tıkılıp kalmış bir çocuktum.

"Bay Jeon.. ben çok.. özür dilerim, kabul edeceğinizi düşünmüştüm ben.." kekeleyerek konuşuyordu, ona yavaş adımlarla yaklaşırken muhtemelen kızacağımı, bağırıp çağıracağımı ya da onu kovacağımı falan düşünüyordu kendi içinde, ama ben kalp atışımı sakinleştirmeye çalışıyordum, akşam Kim Taehyung'la birlikte katılmam gereken bir davete nasıl gideceğimi düşünüyordum, korkumu içime gömmeye çalışıyordum, içimdeki çocuk korkudan dolaba saklanıp dizlerini kendine çekmişti bile.

"İptal edebilir misin? işi çıkmış de, gelemiyormuş de.." masamın önüne gelip durduğumda korkulu gözlerle bana bakan Jimin'e odaklandım, arada bir gözlerimi kaçırsam da ondan yine de yüzüne bakmaya çalışıyordum ve muhtemelen Jimin ona kızgın olduğum için ona bakamadığımı düşünüyordu. Elindeki tablet titrediğinde anlık bakışlarını tabletine çevirdi.

"Edemem efendim.." dedi mahcup bir şekilde, "şimdi mesaj geldi, davet için yer ayırtılmış, saat ve mekan bildirimi yapıldı.." bakışlarını yere sabitledi, benden bir şeyler söylememi bekliyordu, yüzüme bakamıyordu.

"Çıkabilirsin Jimin." dedim sadece, ikiletmeden hızlı adımlarla odadan dışarıya attı kendini.

Çıktığı an derin bir nefes vererek elimi yara izimin üzerine çıkardım, öyle bir sızlamaya başlamıştı ki, sanki yeniden açılıyordu o boşluk orada..

Ben akşam Kim Taehyung'la birlikte yemeğe çıkacaktım.. üstelik ondan kaçmaya çalışırken yapacaktım bunu..

I KNOW YOU | TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin