31' CİNAYET ŞUBE

60 8 1
                                    


*

"Cinayet şube baş amiri.." zihnimde yankılanan kelimeler beynimin duvarlarına vurup tekrar tekrar kendini hatırlatıyordu bana, arka arkaya kulaklarımda uğuldayan kelimeleri ellerimi kulaklarıma bastırarak susturmaya çalıştım, duymak istemiyordum.

"Sus.." dedim çaresizce, "kes sesini.." yalvarırcasına dudaklarımdan dökülen aciz kelimeler canımın acısını yansıtıyor muydu karşımdaki kişilere bilmiyordum ama Yoongi'nin yanıma yaklaşıp beni sakinleştirmeye çalışan sesi korktuğunu belli ediyordu, dokunmuyordu bana, elleri sırtımın üzerinde havada asılı kalmıştı, başımı kaldırıp ona baktığımda elini çekip geri adımladığında anladım bunu.

"Dinle sadece Jungkook, sakin ol lütfen sadece Namjoon'u dinle." Önüme geçip yüzüme baktığında gözlerinden yansıyan görüntüm çarptı göz bebeklerime, harap haldeydim. Bitmiştim. Kendimi onun gözlerinde gördüğümde kendime acıdım. Bir kez daha kendime acıdım.

Nasıl sakin olurdum? Nasıl yapardım bunu? Taehyung ortalarda yoktu ve ben ona saatlerdir ulaşamıyordum, günleri bulmasından korkuyordum bunun, şimdi karşıma geçmiş tanımadığım bir adam cinayet şubeden geldiğini söylüyordu bana soğuk kanlılıkla, ne düşünmemi bekliyorlardı? Ne düşünmeliydim Tanrı aşkına?

"İzninizle.." diyerek yüzünde bir milim bile mimik oynamadan masamın önündeki deri koltuklardan birine yerleşti amir olduğunu söyleyen adam, yüzüne bakmak bile kalbimin derinliklerindeki korkumu gün yüzüne çıkarıyordu, o ifadesiz ve soğuk yüzüne bakmak istemiyordum.

"Korkacağınız bir şey yok bay Jeon," sinirlerim o kadar bozuk, tüm duygularım o kadar karmaşıktı ki, masamda oynadığım ellerime sabitlediğim bakışlarımı kulağıma dolan sözleriyle o ciddiyetten kaskatı kesilmiş suratına çevirdim, "lafı gevelemeden ne söyleyecekseniz söyleyin lütfen." Dedim onun gibi ciddi olmaya çalışarak, Yoongi ayakta durmayı seçmiş adının Namjoon olduğunu öğrendiğim amirin arkasında ellerini önünde bağlamış şekilde bekliyordu.

Hayatım boyunca ilk defa bu kadar korktuğumu, ilk defa bu kadar sinirli olduğumu hissediyordum. Kendi ölmek üzere olduğum zaman bile korkmamıştı bedenim, teslim etmişti kendini sonsuzluğa ama şimdi korkuyordum, korkudan her bir hücrem karıncalanıyor ellerim tutmuyordu.

"Taehyung iyi durumda." Dedi direkt olarak, lafı gevelememesini söylediğim için pat diye duymak istediğimi söylemiş içimdeki o tonlarca yük ağırlığındaki hissi kaldırmıştı kalbimin üzerinden. Gözlerimi kapadım sımsıkı, duyduğum şeyi sindirmeye çalışıyor, gerçek olup olmadığını anlamak için defalarca tekrarlıyordum zihnimde. İyi demişti, Taehyung iyiydi. Sevgilim iyi ve hayattaydı.

"Nerede o?" Güçsüz çıkan sesimi ben bile duyduğumda anlamakta güçlük çektim. Tekrar etmek için dudaklarımı araladığımda konuşmama fırsat kalmadan Namjoon lafa girmiş benden önce konuşmuştu, "asıl konumuz da bu işte." Dedi rahatlayan kalbimin yeniden sıkışmasına neden olacak sözleri söyleyerek, kaşlarımı çatarak gözlerimi diktim üzerine, "Taehyung'un babası ölü bulundu Jungkook, ekipler olay yerini incelediğinde Taehyung ve babasının hararetli bir şekilde konuştuğunu ancak bu konuşma hararetlenince kamera kayıtlarının bir anda karardığına dair delilleri sundular bana bu sabah erken saatlerde, Taehyung'a ulaşmaya çalışıyoruz ama kaçıyor." Teker teker herhangi bir takılma dahi yaşamadan bana başımdan aşağıya kaynar sular dökülürmüşçesine hissettiren o cümleleri söyledi.

Nefesim kesiliyordu, astım krizine girmişçesine nefeslerim daralıyor kalbim sıkışıyordu, Taehyung.. benim güzel sevgilim..

"Siz.." dedim kuruyan dudaklarımın üzerinde dilimi gezdirerek, "siz onu neyle suçladığınızın farkında mısınız?" Derin bir nefes almaya çalıştım ama yarı yolda tıkandı nefesim, elimi kalbimin üzerine getirerek sızlamaya başlayan yara izime bastırdım, "siz ne dediğinizin farkında mısınız?" Güçlü durmaya çalışarak gözlerine baktım, Yoongi arkasında duruyor hiçbir tepki vermiyordu ve bundan anladığım onun çoktan bu olaylardan haberdar olduğuydu.

I KNOW YOU | TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin