11' MUTLULUK BU MUYDU?

111 11 1
                                    




*

Hastaneye gitmedim, yemeğe gitmedim, Kim Taehyung'un konuşma isteğini reddetmedim ama onunla konuşmadım da.

Asansör olayından sonra dışarıya apar topar çıktığım an karşımda asistanım Jimin'i gördüğümde onun yanında buldum kendimi. Belimde sabit tuttuğu ama tutarken titrediğini hissettiğim elini Jimin'in varlığıyla çekmiş, benden bir iki adım uzaklaşmıştı Kim Taehyung.

Jimin'in yanına hızla ilerlediğimde arkamı dönüp Kim Taehyung'a baktım. Gözlerinde bana anlatmak istediği şeyler vardı, anlatmak isteyip bir türlü anlatamadığı şeyler. Gitmek istediğimi biliyordu, anlamıştı. Beni hastaneye götürmek istediğini de defalarca kez söylemişti ama sanırım ona olan çaresiz bakışlarım onu zorlamıştı, beni rahat bırakması için.

Biliyor musunuz.. yanından gitmeyi hiç istemedim.

Kafasını minik bir onaylamayla sallayıp gülümseyerek kendi arabasına ilerledi. Arkasından bakakaldım sadece, içimden teşekkür ederek baktım arkasından. Jimin merakla bana hiç bitmeyen sorularını yöneltiyor olsa da ona da cevap vermedim. "Bu akşamki davet iptal mi oldu?" diyordu ben yürümeye başladığımda, "Kim Taehyung neden burada?" oldu bir diğer sorusu, "Birlikte mi gidecektiniz?" ardı ardına sordu arkamdan hızla yürürken ama hiç birine cevap vermedim.

"Jimin." dedim yürümeyi kesip, arkamdan bana yetişmek için hızla yürüyordu ve anlık durduğumda bana çarpmamak adına ani bir fren yaptı istemsizce, "evet." dedi, elindeki tableti göğsüne bastırmış söyleyeceğim şeyi bekliyordu, "evime gidiyorum, sende işine dön." dedim sert olmasına özen göstererek ama emimdim sert bir üslupla söylemediğime.

Sadece kafasını sallayarak şirkete döndü, bu şirketteki kimsenin beni sorgulamamasını seviyordum.

Arabama ilerledim sakin adımlarla, beynimin bana oynadığı oyunlar son buldu sanıyordum ama yine kendini göstererek hala benimle birlikte olduğunu hatırlattı bana, oyunu daha bitmemişti.

Düz yolda yürürken bir anda tüm dünyamın alt üst olması neredeyse yere düşmeme neden olacaktı. Neden olacaktı evet, elimi attığım yerde tutunacağım bir el bulamasaydım yerle buluşacaktı bedenim.

"Seni bu şekilde bırakamazdım özür dilerim." tanıdık ses kulaklarıma dolduğunda, sımsıkı tuttuğum elinden daha da güç alarak bedenimi ayakta tutabilmek için tüm gücümü kullandım. "Hadi.." dedi belimden tutarak, tutmasa düşecektim çünkü, "hadi hastaneye gidiyoruz." niyetim hastaneye gitmek değildi, evime gidip dinlenmek istiyordum sadece ama bu baş dönmeleri özellikle bugün çok fazla artmıştı, belki asansörün stresinden belki de günlerdir doğru düzgün yemek yiyip, doğru düzgün uyumayışımdandı.

"Eve.." dedim kısık çıkan sesimle, "eve gitsek olur mu?"

Başta bana onaylamayan gözlerle baksa da istemediğimi fazlaca belli etmiştim ona ve ısrar etmedi, "hastaneye gitmek istemiyorum.." dedim devam ederek, gitmek istemiyorsam nedenini de açıklamalıyım diye düşündüm, ama nasıl açıklarım bilmiyordum.

"Çünkü.." dedim, söylemek istedim ama zihnimde dolanan kelimler dilimde varlığını sürdüremedi, içimde haykırarak bağırsam da karşımdaki şefkatli gözlere söyleyemedim gerçeği.. "çünkü şey.." dedim yine..

"Tamam eve gidelim.." ne kadar zorlandığımı fark etmiş olmalı ki kurmaya çalıştığım cümleye devam etmemi engelledi, kalbimin üzerinde sonsuza dek benimle kalacak olan o ağırlık anlık hafifledi sanki, ciğerlerime dolan hava çiçek bahçesi gibi hissettirdi, ne güzel şeymiş diye düşündüm, ne güzel şeymiş anlatmadan anlaşılabilmek..

Ne güzel şeymiş birinin sana karşı böyle şefkatle yaklaşması, ne güzel şeymiş birisi tarafından önemsenmek, ne güzel bir duyguymuş.

Gözlerimi gözlerinde sabit tuttuğumu, hayranlıkla dolu bakışlarımı yüzünden çekemediğimi ancak bana "İyi misin?" diye sorduğunda fark ettim. İyiydim, garip bir şekilde iyiydim.

I KNOW YOU | TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin