12' SANA GÜVENSEM KIRILIR MI KALBİM YENİDEN?

110 11 4
                                    


*

Güvenmek ne zor bir eylemmiş. Çok istesen de izin vermeyen tarafın ağır bastığı için elin kolun bağlı ona itaat etmek zorunda kalmak, bir insana olan değerini belirlermiş.

Kendinle savaşmak, her seferinde o savaşı kaybedeceğini bile bile yine de denemek insanı çok yoruyormuş. Duyguların karmaşası, içinden çıkılmaz bir hâl alan düşünceler, engel olamadığın sözler çok yaralıyormuş.

Karşımda benden cevap bekleyen bedende dolaştırdım gözlerimi, sözcüklerimi toparlayıp ona ne demem gerektiğini bile bilmiyordum. 'sana yardım etmek istiyorum.' Dedi bana, 'sadece yanında olmak istiyorum.' Tamam ama neden diye geçirdim içimden, 'ortak olduğumuz için değil.' dedi, 'seni bir yerlerden tanıdığımı düşündüğüm için değil.' dedi.. peki o zaman neden yanımda olmak istiyordu benim? Neden benim gibi acınası birinin yanında bulunmak istiyordu?

"Neden?" Dedim güçsüzce, ellerimi kurumaya başlayan saçlarıma daldırdım, enseme indirdiğim avcumu boynuma destek versin diye orada tuttum, masanın üzerine dirseğimi yaslayıp bakışlarımı gözlerine sabitlemeye çalıştım, gözlerimi sürekli kaçırıyor olsam da denedim.. hem tırnaklarımı enseme geçirdiğimi de göremezdi. Tedirgin olduğumu, gerginliğimden dolayı bunu yaptığımı bilemezdi.

"Bilmiyorum." Dedi benim gibi sessizce, ona güvenmeyi çok istedim, ona güvenebilmeyi çok isterdim.

Ama bir insana nasıl güvenilir bilmiyordum, koşulsuz şartsız, korkmadan bir insana nasıl güvenebilirim bilmiyordum. Ona güvensem kırılır mıydı kalbim yeniden?

"Sadece yanında olmak istiyorum, seni ilk gördüğüm andan beri, elini ilk tuttuğum andan beri hep yanında olmak istedim ve bunun nedenini inan bana bilmiyorum, başta seni tanıdığımı düşündüğüm için meraktan dolayı olduğunu sandım bunun nedenini ama değildi, seni.. öyle korkmuş gördüğümde kalbimde daha önce sadece bir kez yaşadığım ve hayatım boyunca hiç unutmadığım o acıyı yeniden yaşadım sanki, sana acımadım asla.. seni öyle gördüğümde kendime acıdım, kalbimin acısına kapıldım.. elimden hiçbir şey gelmedi ya o an.. ben.." konuşurken sürekli olarak oynadığı ellerine bakıyordu, bana hiç bakmamıştı, gözleriyle hissettirmek yerine duygularını, kalbiyle hissettirmeyi seçmişti, ki ben çok iyi hissetmiştim duygularını. Son cümlesine kadar bakmamıştı, bir anda başını kaldırıp karşısında onu pür dikkat dinleyen beni gördüğünde duraksadı, devam etmedi konuşmasına, minik bir tebessüm sundu bana. Söylediklerinde herhangi bir yalan payı yoktu, yalan söylese gözleri dolmazdı değil mi? Bir insan böyle bir konuda yalan söyler miydi bilmiyorum ama bana hiç yalan gibi gelmedi, söyledikleri samimiydi, söyledikleri gerçekti. Ben.. kalbim yine patlayacak gibi çarpıyordu ve ben ne söylemem gerektiğini bilmiyordum. Korkuyordum.

"Size güvenebilir miyim bilmiyorum ben.." diyebildim, kafam öyle karışıktı ki, hislerim öyle karışmıştı ki birbirine düşüncelerim susmuyordu, duvarlarımın arkasına dayadığım taşlar zorlanıyordu, yıkılırsa yeniden inşa eder miyim diye merak ettim, eder miydim? canımı çok yakardı, o taşları inşa etmek ellerimi kanatırdı.. yine yapabilir miydim bilmiyordum.

"Senden bana hemen güvenmeni bekleyemem ama söylediklerimde, davranışlarımda sana karşı her zaman samimi ve son derece dürüst olduğumu unutma lütfen." Dedi, nereden çıktın sen benim karşıma diyemedim.. gerçek misin sen diye yine sormak istedim ama bu defa sormadım. Gerçek ve son derece samimi olduğunu görebiliyordum.

"Ben kötü şeyler yaşadım.. çok.. zor şeyler yaşadım ve o gün o şekilde olmamın sebebi yaşadığım şey yüzünden.." derin bir nefes aldım, söylemeyecektim yaşadıklarımı ama bana gözlerindeki o ışıltıyla bakarken ona bunu borçlu olduğumu düşündüm, aslında kimseye borçlu değildim, kimseye bir şey söylemek zorunda da değildim, sadece ona kötü şeyler yaşadığımı söyleyecektim o kadar. İstedim çünkü bunu, hayatım boyunca tek bir kişinin bile olsa hayatımın karanlıktan ibaret olduğunu, iğrenç şeyler yaşadığımı bilmesini istedim. "Sadece bunu bilseniz ve bu konuyu burada kapatsak olur mu?" Göğsümdeki yaranın sızlamaya başladığını hissettim, elim istemsiz göğsüme giderken gözleri elime kaydı.

"Yara izi peki.. o olay yüzünden mi?" Diye sordu, kafamı onaylar şekilde salladım sadece, konuşmak istemiyordum.

"Sen ne zaman kendini hazır hissedersen ben buradayım.. beni ortağın olarak görme, beni bir arkadaşın olarak gör ve ne zaman anlatmak istersen o zaman anlat.. saat kaç olursa olsun beni araman yeterli, kötü hissettiğinde, bir şeye ihtiyacın olduğunda bana söylemen yeterli.. bundan sonra seni bırakabileceğimi sanmıyorum Jungkook, yanlış anlama beni ama seni bırakmayı da düşünmüyorum." Dedi bana. Ne diyeceğimi bilemedim.

"Bakın ben.. insanlarla nasıl iletişim kurulur çok iyi bilmiyorum.. ben birine dokunurken bile korkuyorum.. ben.. siz.. neden anlayamıyorum.. benim gibi birini.. neden.." kendi kendime konuşuyormuş gibi sayıklamaya başlamıştım, yüzüne bakamıyordum kafam fazla karışıktı. "Ben anlatmak istiyorum.. ben birilerine güvenmek istiyorum.. sevilmek istiyorum.. sevmek nasıl bir şey bilmek istiyorum.." hala yüzüne bakmadan kendi kendime sayıklamaya devam ediyordum. Karşımda oturup beni dinliyor olduğu gerçeğini unutmuştum bir an.. yine kendimle dertleşiyormuş gibi hissetmiştim kendimi. "Ben sana güvenmek istiyorum Kim Taehyung." dedim sonlara doğru güçsüzleşen sesimle.

Sandalyenin yere sürtünme sesi doldu kulaklarıma, kafamı kaldırıp baktığımda oturduğu yerden kalkmış yanıma doğru geldiğini görmüştüm. Sandalyemi geri geri ittirip kendimce kaçmaya çalıştım ondan, neden üzerime geliyordu? Hayır Jungkook, o asla sana zarar vermez.. vermez değil mi? yapmaz..

"Korkma.. lütfen.." dedi ellerini kaldırıp, geri kaçtığımı gördüğünde yerinde durdu bir an. "Sadece yanına geleceğim, bir şey yapmayacağım sana, zarar vermeyeceğim.. canını yakmayacağım lütfen.." sakince yanıma yaklaşırken istemeden dudaklarımdan dökülen sözcüklerle anlık gözlerinin dolduğuna şahit oldum.

"O da öyle söylemişti bana.. canını yakmayacağım demişti.." dedim, sesim titriyordu ve yaram fazlaca canımı yakmaya başlamıştı. Yavaş bir şekilde gelip önümde eğilerek gözlerimin içine bakmaya başladı.. "Sana ne yaptılar bilmiyorum.. ama bundan sonra canının yanmayacağına söz veriyorum.. bundan sonra acı çekmene izin vermeyeceğim.." dedi, ellerini kaldırıp yara izimin üzerinde baskı uyguladığım elimin üzerine koymak istedi elini, gözleri benden izin istiyordu.. onaylarcasına kafamı salladım..

Elimin üzerinde hissettiğim eliyle irkildim, "korkma." dedi, "yaralarını sarmak istiyorum ben.. canını yakmak değil.. korkma." o an ağlamak istedim. Yıllardır bir damla gözyaşı dökmemiş olan ben o an karşısında bebek gibi ağlamak istedim.

Onun gözleri dolu doluydu, ağlamak için sıktığı çenesini gördüğümde içim parçalandı, benim için birilerinin üzülüyor olması çok garipti.. değer görmek, merak edilmek, ilgi.. böyle mi hissettiriyordu..

"Saçlarımı sever misin?" dedim ürkekçe, bunu sorduğum için kendimden utandım ama merak ediyordum.. nasıl bir şey olduğunu, nasıl hissettirdiğini bilmek istemiştim, hiç annem başımı okşamadı ki benim, babam sevmedi ki saçlarımı..

Sorduğum soruyla şaşkınlıkla bakmıştı bana ama anında değiştirdiği bakışlarında şefkati gördüm yeniden, dolu gözleriyle gülümseyip başını salladı.. bir eli kalbimin üzerindeki elimde, diğeri ise saçlarımla buluşmak için yaklaşıyordu bana.

Saçlarıma değen eliyle içimde öyle büyük bir fırtına koptu ki, korktum. İstemsiz kapanan gözlerime engel olamadım, derin bir nefes aldım.. eli saçımda usulca dolanıyordu ve ben her bir telinde hissettim şefkati, canımı yakmak istemediğini anladım o an gerçekten. Saç tellerim sanki buna muhtaçmış gibi canımı yaktı bir an. Sanki beni sorguluyorlardı daha önce neden sevmedin bizi diye..

"Teşekkür ederim.." dedim, "Teşekkür ederim.." sesimdeki acı çığlığı duydu mu bilmiyorum ama ona yansıyan sadece fısıltıydı.

I KNOW YOU | TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin