13' HAYALİN VARSA SEVERSİN HAYATI

95 9 7
                                    


*

"Bugün ki toplantıları iptal etmemi ister misiniz bay Jeon?" Jimin'in sesiyle kafamı önümdeki dosyalardan kaldırıp ona baktım, yine her zaman ki görünüşüyle karşımda duruyordu, elinde tableti gözünde gözlüğü ve şirin mavi tulumuyla tam Jimin'di. Şirkette takım elbise giymeyi tercih etmeyen, resmi giyinmeyen tek kişi o'ydu. Bende bir şey demiyordum çünkü kişisel asistanımdı kendisi ve farklılık bir sorun çıkarmazdı benim için.

"Hayır gerek yok, sadece kısa süreceği bilgisini versen yeterli olur." Dedim gözlerimi yeniden dosyalara çevirerek, "bay Jeon.." dedi, ben gideceğini düşünmüştüm ama sanırım söyleyeceği başka şeylerde vardı, "özel olmayacaksa tek bir soru sormak istiyorum.." diye başladı sözlerine, her kelimesinde adım adım yaklaşıyordu masama, "bunu sorduğuna göre özel olacak." Dedim ama beni dinlemedi.

"Kim Taehyung'la ilişkiniz sadece ortaklıktan mı ibaret?" Gerçekten beni dinlemedi ve kafasındaki o soruyu hiç düşünmeden sordu, "Jimin.." dedim derin bir nefes alarak, "işine dön lütfen." Ona herhangi bir şey söylemeyecektim, çünkü istemiyordum ve bu kimseyi ilgilendirmiyordu da zaten.

"Bay Jeon hadi ama.. o kadar zor bir soru sormadım.." dedi ısrarla, "sanırım kovulmak istiyorsun." Dediğimde arkasına bile bakmadan tabletine sarılıp koşarak çıktı odamdan.

Arkasından kafamı sağa sola sallayarak bakıp gözlerimi tekrardan dosyalara çevirdim, bugün olacak olan toplantıların bilgileri, şirketlerin hisse kayıtları falan vardı önümde ama odaklandığım şey kağıtta yazanlar olmadı.

Jimin'in sorusuna takıldım, Kim Taehyung'la ilişkim ortaklıktan ibaret değildi, sorusunun cevabı buydu.

Ama ilişkimizin ne olduğunu bilmiyordum, ortaklık değildi, bizim aramızda yaşanan neydi ben bilmiyordum..

Derin bir nefes alıp dosyalara odaklanmaya çalıştım, işimi yapmalıydım, toplantıda söyleyeceklerimi zihnimde tekrarlamaya başladım, yine korkunç benliğim içimde çığlıklar atıyordu bir sürü insanla muhatap olacağı için ama mecburdum, işim buydu benim.

Son zamanlarda tek düşündüğüm Kim Taehyung'la olan bu garip yakınlaşmaydı. İşimi bile düşünemez olmuştum, iş konusunda düşündüğüm tek şey acaba bugün şirkete Kim Taehyung gelecek mi oluyordu..

Geçen akşam evime geldiğinden beri onu görmedim, en son o zaman görmüştüm ve üzerinden 4 gün geçti, herhangi bir toplantı, herhangi bir iş görüşmemiz olmadı. Telefonuma mesaj attığı numarayı kaydetmiştim o gittikten sonra, kendimle çok savaşmıştım, elim sürekli silip kaydetme konusunda kararsız kaldığım için telefonu kapatıp açıyordu ama en sonunda kaydedip telefonu bırakmıştım elimden, bu savaşın galibi kalbim olmuştu.

Eğer zihnimden geçenleri dinleseydim, kazanmak için çabaladığım savaşı kaybederdim.

Saçlarımı sevdiğinden beri ona muhtaçmış gibi saç diplerim acı çektiriyordu bana, her bir saç telim onun ellerini istiyordu, onu istiyordu.

"Kook.. derdin ne Tanrı aşkına?" Diye sordum kendime, benim kendi kendime konuşma saatlerim başlamıştı yine, "ne olmasını istiyorsun ki.." gerçekten ne istiyordum ki ben.. "Kim Taehyung ne yapıyorsun bana sen.." dediğim anda kapımın açılması bir oldu, "ne yapıyormuşum?" Diye sorarak giren Kim Taehyung'a çevirdim anında şaşkın bakışlarımı, elimde tuttuğum kalem yaşadığım şokla elimden yere düştü. Masanın altından kayarak Taehyung'un ayaklarının dibine kadar gitti.

"Sen.. siz.. bir anda.." kekeleyerek yerimden kalkıp dikildim öylece karşısında şaşkınlıkla, "sakin ol.." gülerek masamın önünde durdu, "kapıyı tıkladım ama duymadın, adımı duyunca girmek istedim kusura bakma.." utangaç bir şekilde sırıtıyordu, sanki gerçekten arkadaşımmış gibiydi, arkadaş.. ne garip bir kelime.

Yere düşen kalemimi eğilerek alıp bana uzattı yeniden, ürkekçe uzanıp kalemi parmaklarının arasından aldım, parmak uçlarım eline değdiğinde irkildim, sanki vücudum baştan aşağıya buzlu suya girmiş ve her bir noktam soğuktan batıyor gibiydi, garip hissettim.. neden böyle olmuştu?

"Sorun değil.." dedim kalemi masanın üzerine koyarken, "ee söyle bakalım, ne yapmış sana Kim Taehyung?" Masamın önündeki tekli koltuklardan birine oturup bacak bacak üstüne attı bana o kare gülüşünü sunarken, onu izlemekten kendimi alamadığım için oturmayı unuttum bir an.

Sorduğu soruya ne cevap vereceğimi de bilmiyordum.. kendi kendime konuşmanın ilk defa utancını yaşamıştım, bana iyi gelen tek aktivitemden utanmıştım resmen.

"Bak söyle kötü bir şey yaptıysa hesabını soracağım." Dedi kaşlarını yalandan çatarak, kızgın görünmeye çalışıyordu ama benim gözümde ne kadar şirin gözüktüğünü bilmiyordu. Hey! Kendine gel Jungkook, böyle şeyler düşünemezsin!

"Yo.. yok." Dedim yerime otururken, gözlerimi kırpıştırıp masamın üzerindeki dosyalarla ilgileniyormuş gibi yapmaya çalıştım, ki ilgilendiğim asla dosyalar değildi. Sakarlığımdan mı yoksa evrenin bir oyunu mu bilmiyorum ama kalem ben dosyalarla uğraşırken aradan düşüp yeniden yerle buluştu.

Komik olan kalemin yeniden Kim Taehyung'un ayaklarının dibine düşmüş olmasıydı. Elimdeki dosyalarla öylece kaldım, direkt olarak Taehyung'a bakıyordum o da gözlerini ayırmadan bana bakıyordu.

"Bu kalem beni sevdi." Dedi gülümseyerek, "sevdi gerçekten.." dedim mırıldanarak, bir kalem yüzünden böyle garip hissediyor olmam çok tuhaftı.

Yerden kalemi alarak bu defa bana vermek için uzatmadı, kalemi ucundan tutup kaldırarak önce bana gösterdi hemen sonrasında ceketinin iç cebine özenle koydu, "beni sevdi diye yerlere düşmesine göz yumamam, benimle birlikte güvende kalsın." İki kez kalemi koyduğu yere, sol göğsünün üzerine eliyle pat pat yaparak bana gösterdi.

Gülümsedim, farkında olmadan yaptım ama bunu, "gülüşünü sevdim." Dedi parmağıyla beni işaret ederek, o an fark ettim gülümsediğimi. Gülümsemenin nasıl his olduğunu unutur muydu insan? Ben unutmuştum, gülümsemeyi hatırlattı bana karşımda oturmuş parlayan gözlerle beni izleyen o adam. Gözlerindeki ışıltı çok güzeldi.

"Siz böyle şeyler yapınca ben ne söylemem gerektiğini bilmiyorum bay Kim.." dedim dosyaları sonunda bırakmayı akıl ederek, "bir şey söylemene gerek yok.. ayrıca.." dedi derin bir nefes alıp oturuşunu düzelterek, "benimle lütfen resmi konuşma.. bay Kim değil, Taehyung de bana, sadece toplantılarda böyle resmi konuşsak olur bence, sonuçta.. arkadaşız." Tek kolunu masama yaslayarak bana döndü, arkadaşız dediğinde göz kırparak bana bakması midemde bir şeylerin hareketlenmesine neden oldu. Oturduğum sandalyede geri yaslanıp ellerimle oynamaya başladım.

"Arkadaşız." Dedim sessizce, "neden buradasınız bay.." dedim ama hemen sonra düzelterek, "Taehyung?" diye sordum.

"Seni görmek istedim." Dedi, bir an kocaman açtığım gözlerimle söylediği şeyi algılamaya çalıştım.. "hem, burada işim vardı, şirket adına imzalamam gereken bir belge varmış, kendim gelmek istedim seni görürüm bahanesiyle.." bu kadar açık sözlü olup böyle rahat konuşabilmesine hayran kalmıştım..

"İmzaladın mı peki?" Dedim geçiştirmek amacıyla, başka ne denirdi bilmiyordum çünkü.

"İmzalamadım, önce seni görmek istedim." Dedi yine, "seni gördüm, şimdi de imzalamaya gidebilirim.. sorun olmayacaksa şirketin tek sahibi benimle birlikte gelmek ister mi, böyle şeyler yapıyor mu bilmiyorum ama ben bir istisna olabilir miyim?" Diye sordu ayağa kalkarken, "hem bana bir yemek borcu var.." elini bana uzatmış kalkmam için bekliyordu. Geçen akşamki gidemediğimiz daveti hatırlattı.

Bir bana uzattığı eline, bir de gülümseyen yüzüne bakıyordum.

Ne yapmalıydım?

Bu defa düşünmeden hareket etmek istedim.

Elini tuttum.

Bir daha bırakmayacağımı bilmiyordum o zaman..

I KNOW YOU | TAEKOOK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin