Ben ve arkamda beni takip eden Nilüfer ile adeta labirente benzeyen bahçenin sonlarına doğru gelmiştik
"Hasekim, saraydan çok fazla uzaklaşmayalım. Zaten bahçenin sonunda da bir çeşmeden başka birşey yok."
"Sen geri dönebilirsin Nilüfer. Ben bahçeyi merak ediyorum. Kendi başıma da dönerim" dedim. Tabiki amacım bahçeyi dolaşmak değildi.
Nilüfer'in gitmesi ile beraber bahçede tek kalmıştım. Çok geçmeden çeşme göründü. Yavaşça her an birinin çıkmasına karşılık çeşmeye yaklaştım. Eski çeşmenin kırılmış mermerlerinin arasına mektubu sakladım. Mektubu Kimsenin bulmaması için dualar ederek saraya geri gitmeye koyuldum.
Düşüncelerime kaybolmuş bir şekilde yürürken bir kadın sesi beni uyandırdı. Daha sonra bu sesin Raziye Sultan'dan olduğunu anladım. Her ihtimale karşı görünmemek için çalıların arasına girmeye çalıştım.
Raziye Sultan ağaca yaslanmış önünde ki adamla konuşuyordu. Adamla aralarında ki mesafe yok denecek kadar azdı. Adam bana ne kadar tanıdık gelsede, ne kadar çıkartmaya çalışsam da hayatımda ilk defa görüyordum.
Konuşmalarını daha da yakından duyabilmek için ayaklarımı yere süre süre ağacın arkasına saklandım. Çok net olmasa da cümleleri işitebiliyordum. Raziye Sultan cilveli ve nazlı bir sesle konuşuyordu.
"Ya o Hatun baş Haseki olursa ne yaparız Sinan?"
"Böyle şeyler o güzel yüzünün nurunu kaçırmasın sultanım. Söz verdim, şehzademiz tahta geçince bir yolunu bulup Olca'yı Baş Haseki yapacağım" dedi elleri ile Raziyenin çenesinden tutup kendi hizasına getirdi. Baş parmağını sultanın dudaklarında gezdirince şaşkınlıktan açılan ağzımı elimle kapattım. Raziye Sultan gözlerini kaçırdı, daha fazla kalmak istemediğinden oradan ayrıldı.
Sinan denilen adam benim olduğum yoldan gitmeye başlayınca elim ayağıma dolandı. Madem olanları görmüştüm, aleyhime çevirme sırasıydı. Sinan tam yanımdan geçerken saklandığım ağacın arkasından çıktım. Adam şaşkınlıkla ilk bana baktı, sonra öteki taraftan hızlı hızlı giden sultana. Beni kolundan tutup götürecekken bağırdım.
"Sakın dokunma, yoksa az önce gördüğümü bütün Saray öğrenir."
"Kimsin sen?" dedi ve cevap alamayınca tekrarladı
"Kimsin dedim Hatun?""Az önce bahsettiğin kişiyim, Olca Haseki."
Sinan beni baştan aşağı süzdü. Sanki bir benzerlik arıyormuş gibi suratıma baktı.
"Bakın Hasekim, gördükleriniz-"Lafını bölerek konuştum
"Gece yarısı yolun sonundaki çeşmeye gel. Ne anlatıp nasıl tehdit edeceksen orada yap." dedim cevap vermesine zaman bırakmadan hızlı hızlı daireme gittim....
Yeni doğan şehzade ve Sultan için haremde altınlar dağıtılmış, lokmalar yapılmıştı. Topkapı'daki herkesin çoktan yola çıkmış olması lazımdı.
Ayla Sultan ise evlatları ile ilgilenmek yerine daha kırkı çıkmadan hatta ilk gününü tamamlamadan yatağından çıkmış, haremde yeni makamı ile dolaşıyordu. Raziye Sultanın neden onu sevmemesinin nedenini yeni yeni anlıyordum galiba. Şehzadesi doğar doğmaz kendini adeta Baş kadın saymaya başlamıştı.
Bense dairemden çıkmıyordum. Ayla ile karşılaşıp onun kibir dolu sıfatını görmektense dairemde oturmayı tercih etmiştim. Sinan ve Raziye Sultan'ın durumunu nasıl kendi çıkarım için kullanabileceğimi düşünüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CİHÂN
Fiction HistoriqueTaht uğruna yıllarını feda eden, Osmanlı İmparatorluğuna sığınan bir Han kızıydı. Sığındığı ülkenin Şehzadesine meftun olacağından kendisi bile beklemezken, Asil kanından gelen cesareti ile Şehzade Mustafa'sı için gerekirse o asil kanını dökmeye yem...