Medya: Füsun HatunSezin'in dairesinin önünde ağabeyi ile doğumu bekleyen Raziye Sultanın yanına acele ile Bahar kalfa gelmiş sessiz sedasız Hatice Hatunun doğum haberini vermişti. Durumu kardeşinden öğrenen şehzadenin heyecanı daha da artmıştı.
İçeride ise doğum sancısından ter içinde kalan Sezin vardı. Yediği onca hançer yarasına bedeldi çektiği acı. Yanı başında duran NilPeri'nin elini tutarak Şehzadesinin adını haykırarak doğurmaya çalışıyordu.
Daireden gelen çığlık ve telaş sesi kesildiği anda Raziye Sultan içeri girmişti. Hekime doğru bakarak bir yanıt aramıştı.
"Müjdeler olsun Sultanım, Hasekimiz bir Şehzade doğurdu!"Raziye Sultanın arkasından daireye giren Şehzade gülümseyerek Sezin'in yanına gitti. Mutluluktan gözleri gibi parlayan sarı kumral karışımı saçlarını okşayarak başından öptü.
Sezin'in ağlayan küçük şehzadeyi hekim kadının kucağından almasıyla ağlama sesi kesildi. Şehzadenin ay gibi beyaz teni ile babasından aldığı belli olan ela rengi gözleri vardı. Tıpkı validesi gibi doğduğu anda elindeki kan pıhtısı ile doğmuştu.
Gözdeler katındaki dairede ise doğum yeni bitmiş, acı içinde olan Hatice hekimin erkek demesini bekliyordu.
Hekim bebeği annesinin kucağına vermesi ile konuştu
"Hayırlı olsun, Nur gibi bir kız doğurdun"Hatice bir kucağındaki bebeğe bir de Hekime doğru bakıyordu. Gözlerini acı ile kapattı. Elinde olsa şuan deli gibi ağlamak isterdi lakin yapmadı. Tüm harem onu izlerken kendini ezdiremezdi.
Hekime yalandan bir tebessüm atarak mutlu rolü oynamaya devam ettiği sırada Dairenin kapısında ona küçümseyen gözler ile bakan Ayla ile bakıştı.
Daireye Raziye Sultan ve Şehzadenin girmesi ile haremin kızları taşlığa geri dönmüştü. Şehzade hem kızı hem de oğlu olduğu için sevinirken Raziye Sultan memnun değildi. Çerkes Sultan için sorun kız olması değil, Şehzade olmamasıydı. Zira Ağabeyinin soyunu devam ettirebilmek için Şehzadeye ihtiyaç duyuyordu. Genede bu durum bebeği çekip atacağı manasına gelmiyordu. Onun için doğan her bebek hanedanının kanındandı.
...
Kısa süre içinde isim merasimi için Sezin'in dairesine Raziye Sultan ile nişanlısı Sinan paşa ve Ayla Hatunla beraber harem idarecileri gelmişti. Seferin ne zaman biteceği belli olmadığından Yeni doğan şehzadeye ismini babası koyacaktı.
Şehzade yeni doğum yaptığından yatakta kalan Hasekisinin kucağından oğlunu alarak kulağına ezanı okudu. Ezanı bitirdiğinde ise Şehzade bebeğin adını zikretti.
"Senin adın Oğuz"
"Senin adın Oğuz"
"Senin adın Oğuz"Önceden Şehzade ve Sezin'in anlaştığı gibi bebeğin adını Oğuz koymuşlardı. Bebeğin ismini zikretmeyi bitiren Şehzade yüksek sesle konuştu.
"Allah yeni doğan şehzademize uzun ömürler versin. Allah ona Devlet-i Aliyye'nin tahtını nasip eylesin. Allah onu ismet ve kudretli kılsın."Dairedekiler ile birlikte her cümlede "Amin" derken Sezin gitgide gururlanıyor, gülümsemesini genişletiyordu. Karşısında siyah eşarp ile başını örten Ayla ise gergin gözler ile sadece amin diyerek geçiştiriyor Haseki ile göz göze gelmekten çekiniyordu. Burda olmak istemediği beş karış suratından belli idi. Aylar öncesinde kendisi Baş Haseki iken şimdi bir başkasının Baş Haseki olduğunu görüyordu.
Konuşmasını bitiren Mustafa Şehzadesinin suretini inceleyerek onu alnından öpmüştü.
Şehzade oğlunu annesinin kucağına vererek Baş kadınını alnından öperek ona sarıldı. Bu görüntüyü kaçırmak isteyen Ayla ise kafasını çevirmek ile yetindi. İstemeden göz göze geldiği Raziye Sultana ifadesiz gözlerle bakarak başını eğdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CİHÂN
Ficção HistóricaTaht uğruna yıllarını feda eden, Osmanlı İmparatorluğuna sığınan bir Han kızıydı. Sığındığı ülkenin Şehzadesine meftun olacağından kendisi bile beklemezken, Asil kanından gelen cesareti ile Şehzade Mustafa'sı için gerekirse o asil kanını dökmeye yem...