Has bahçeye yeni inmiştim. Çiçeklerin kokusunu içime çekerek yavaş yavaş yürümeye başladım. Kendi sarayımda hiç görmediğim çiçekleri burada görmüştüm. Tam da o sırada yanımdan bir adam geçti. Yanımdan hızlıca geçtiği için tam olarak görememiştim lakin giyimi tıpkı Mustafa'nınkine benziyordu.
Ona doğru baktığımda göz göze geldik. Beni görmesi ile durdu ve arkamdan seslendi
"Olca Hatun sizsiniz değil mi?"
Arkamı döndüm. Adamı yavaşça gözden geçirdim. Giyinimi ile zengin bir paşaya benziyordu. Uzun sakallı, renkli gözlü biriydi. Fevri bir tavırla yanıtladım
"Sizi tanımıyorum?"Gülerek bana doğru yaklaşırken konuştu
"Biraz konuşmak ister misiniz?"Başımı eğdim ve adamın gözlerine doğru baktım. Refleks olarak bir kaşım havaya kalktı. Kimdi bu adam? Adımı dahi biliyordu ve neden böyle birşey teklif etmişti?
...
Şehzade Mustafa'nın gözünden
Has odaya doğru gidiyordum. İbrahim ile konuştuklarımız hala aklımda dönüp dolaşıyordu. Paşanın beni bu kadar korumasını anlıyordum ama bazen de saçmalıyordu. Babam basit bir harem meselesi için beni silip atıcak değildi ya? Hünkarım olduğu gibi babamdı da.
Has odanın önüne girdiğimde ağalara Hünkarım ile görüşmek istediğini söyledim. Çok geçmeden içeri girdim.
Hünkar babam arkasını dönmüş bir şekilde konuşmaya başladı.
"Mustafa'm, seni dinliyorum.""Baba."
Ona baba demem ile şaşırmış gibiydi. Biraz bekleyip kafasını arkaya döndürdü.
"Biraz konuşabilir miyiz?"
Bu sefer tamamen arkasını dönüp bana bakmadan kafasını salladı ve eli ile terası gösterdi. İç geçirip terasa doğru yürümeye başladım.
...
Hürrem Sultan'ın dairesi / Hürrem Sultan'ın gözünden
Terasa çıkmak sinirimi yatıştırmamış aksine sinirimi daha da bozmuştu. İbrahim önce haber vermeden payitahta gelip cezasız kalıyordu şimdi de Has bahçede Olca Hatun ile beraber yürüyorlardı. Mihrimah'ın mübalağa ettiğini söylemiştim lakin haklı çıktığı belliydi. Büyük ihtimalle Mustafa'nın ve Olca denilen yılanın arasında birşeyler vardı. Bundan dolayı da Mustafa'nın tek güvencesi İbrahim Paşa ile dost olma peşindeydi küçük Sultan. Fakat İkilinin arasında birşey olsaydı çoktan nikah kıyılması gerekirdi. Eğer Han kızı ile evlenirse bu şehzademin önüne çok büyük bir engel olurdu. Zaten bütün şehzadelerimi tek tek kaybetmiştim, sonuncusunu da kaybedemezdim.
Derin bir nefes alıp terasın mermerinde duran elimi göğsüme götürdüm. Biraz kolonya getirmesi için Esma hatunu çağırdım.
...
Olca'nın gözünden
"Anladığım kadarıyla sizde şehzademize karşı boş değilsiniz?"
"Neyi ima etmeyi çalışıyorsunuz paşam? Açık açık konuşun yada susun. Benimle böyle konuşmaya nasıl cüret edersiniz?" İbrahim Paşa iyiydi zekiydi de alttan alttan laf sokması beni çıldırtmak üzereydi.
Gene de böyle konuşmam Paşayı sinirlendirmemiş aksine hoşuna gitmişti
"Şehzademize de sizin gibi bir hatun lazım. Lafının arkasında duran. Basit bir cariye değil, Asil kandan biri gerek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CİHÂN
Historical FictionTaht uğruna yıllarını feda eden, Osmanlı İmparatorluğuna sığınan bir Han kızıydı. Sığındığı ülkenin Şehzadesine meftun olacağından kendisi bile beklemezken, Asil kanından gelen cesareti ile Şehzade Mustafa'sı için gerekirse o asil kanını dökmeye yem...