...Helena ismini duymamla başımı kaldırdım. O sırada Nilüfer ise sandıktan pelerinimi ve kaftanımı çıkarıyordu.
Şehzade'nin gecenin bu saatinde, üstelik perşembe gecesi benimle olması gerekir iken Helena'ya gitmesi rızama ters düşmüştü.
...
Gece mavisi pelerinim ile sarayın arka tarafına çıktığımı gören Sinan Paşa anında saygı ile önümde eğilmişti.
"Hasekim.""Sinan Paşa, Hoşgeldin. Umarım payitahttan hayırlı bir hadise adına dönmüştürsün?"
"Şimdi vakti değil Sultanım. Size göstermek istediğim bir şey var."diyerek eli ile arkasını işaret ederek bana yol gösterdi.
Sinan Paşa liderlik ederek önümde yürürken kafamı boşaltmaya uğraşıyordum. Perşembe gecesini es geçtirecek kadar kıymetli miydi bu hatun, Handan olma bir kızı yok sayacak kadar? Neye benziyordu, ne kadar güzeldi, yoksa güzelden çok zeki miydi? Asil bir kadın mıydı yoksa basit kullardan biri mi? Her şeyden önce Mustafa için neden bu kadar değerli idi.
Sinan Paşa'nın aniden durması ile bende durmak zorunda kalmıştım. Sessiz sedasız başı ile karşımızdaki küçük ve harabe kulübeyi gösterdi.
"Helena denen Hatunun yaşadığı yer. Çarşıdaki esnaflara Rüşvet vererek bilgi aldım. Çerkes bir kadınmış. Annesi hayat kadınlarından biri olduğu için babası da belli değilmiş. Bundan mütevellit herkesten uzak bir yerde yaşıyorlarmış."
"Şehzademiz bu köleyi nereden bulmuş peki?"
"Orasını siz öğreneceksiniz. Hatunun hareme girmemesi için şantaj yapmanız lazım, bir şekilde."
"Hareme girse ne olacak, babasız bir kul beni geçecek değil Paşa."
"Emin misiniz Sultanım, Babasız bir kul perşembe gecesini ele geçirmeyi başardı ama?" diyerek eski eve doğru yürümeye başladı.
Küçük tahta kapının önüne geldiğinde ormanlık alana göz gezdirdi ve kapı açılana kadar sertçe vurmaya başladı. Kapıyı kara saçlı olgun birkadın tarafından açıldığında kadını geçerek evin içine doğru geçti.Kapıyı tutarak bana yol vererek içeriye geçtiğimde tıpkı diğer kadın gibi kara saçlı ama ondan az çirkin bir kadın duruyordu. Bizi gördüğü gibi ayağa kalkarak korkuyla tahta duvara doğru yaslandı. Çerkes şivesi ile konuştu.
"Siz kimsiniz, gece vakti ne istersiniz?"Sinan Paşa bana konuşma hakkı tanıyarak sessiz kaldığında kafamı kaldırarak kibirli bir sesle konuştum.
"Helena sen misin?""Ne için soruyorsun, kimsin sen?" diyerek kaşlarını çattığında Sinan yaşça daha büyük olan kadını evden dışarı çıkarıp içeri girmişti bile.
"Ben Şehzade Mustafa'nın baş kadınıyım hatun. Bana 'sen' diye hitap edemezsin. Karşında bir Büke ve Şehzade anası var."
Helena doğrularak bana kin ile bakmıştı. Benim umursamaz ve kibirli tavrımı görmesi ile ellerini önünde birleştirerek konuştu.
"Bağışlayın efendim lakin benden ne istiyorsunuz?"Gülümseyerek sırtımı dikleştirdim ve devam ettim.
"Beni şehzademiz gönderdi. Artık şehzadenin haremisin sen hatun. Seni saraya götürmek için gönderildim. Validen ile birlikte hazırlan, gidiyorsunuz."Sinan Paşa gözlerini açarak bana bakmasını önemsemeden bakışlarımı Helena'nın üzerinde tutuyordum. Zavallı köle sevinç ile gülümseyerek bana bakıyordu.
"Şimdi, hemen mi efendim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CİHÂN
Ficción históricaTaht uğruna yıllarını feda eden, Osmanlı İmparatorluğuna sığınan bir Han kızıydı. Sığındığı ülkenin Şehzadesine meftun olacağından kendisi bile beklemezken, Asil kanından gelen cesareti ile Şehzade Mustafa'sı için gerekirse o asil kanını dökmeye yem...