Medya: NilPeri HatunBölüme başlamadan önce söylemek istediğim birkaç şey var
Yeni bir okula başladığımdan dolayı çok fazla aktif olamıyorum. Önceden bu kitap işini zorunluluk haline getirmiştim ama şimdi sadece kafama estiğinde yazıyorum. Ağırlaşan derslerimden ve ödevlerimden dolayı vakit bulamıyorum. Genede ne olursa olsun sıklıkla yazmaya çalışacağım.
Bahsettiğim Edit kanalını YouTube üzerinden açtım. İlerleyen zamanlarda belki Tiktok (belli değil) içinde açabilirim. Hikayeyi yazarken kullandığım şarkıları ve hesabı da paylaşırım.
Ek olarak hikayelerde artık gif kullanmaya başlamak istiyorum bu sayede kurgu olan karakterleri daha iyi tanıyabileceğiz (Sezin, Çeşm-i fettan ve Raziye gibi)
İyi okumalar ♡♡
...
Sezin'in at arabasından inmesi ile ağabeylerini görmesi bir olmuştu. Bulcahan'ın da onu farketmesi ile eteklerini tutup koşar adımlarla ağabeyine sarıldı. Tabii ki bu sevgisi sadece bir gösterişten ibaretti. Bir nevi onlara karşı iki yüzlü davranıyordu. Lakin Kardeşlerinin hiç birini sevmemesi onlara sahte bir sevgi göstermeyeceği manasına gelmiyordu.
Saf Bulcahan hemen kardeşinin yalan olan sevgisine kanmış aynı şekilde Sezin'e sarılmıştı. Atının eğerinden tutan Camuka ise ikisinin samimiyetine pek ilgi göstermemiş hatta dikkat edipte gözlerini onlara çevirmemişti bile.
"Bulcahan ağabey, seni o kadar çok özledim ki.." demiş ağabeyinin kollarına daha da sıkı sarılmıştı.
"Bizde seni kardeşim" diyen Bulcahan ağabeyi Camuka'ya doğru dönmüştü. Camuka sadece kafasını sallayarak yanıt vermişti. İkisinin konuşmasını pek önemsemiş değildi.
"Gebe olduğunu söylediler, doğru mu Olca?"
Bulcahan'ın bu sözüyle Camuka ikisine doğru dönüp konuşmayı dikkate almaya başlamıştı. Bu olaydan haberinin olmadığını belli etmişti.
Sezin ağabeyine nispet yapar gibi omuzlarını dikleştirip ona doğru dönmüştü
"Doğru duymuşsun ağabey, Şehzade Mustafa'dan gebeyim. Yakında da Osmanlı'ya geri döneceğim" demesiyle Camuka başını çevirip sessizce gülmüştü. Taht sevdalısı kız kardeşinin buradan gitmesi onun lehine gibi gözüküyordu....
Şehzade son zamanlarda yaptığı gibi gene tedbil-i kıyafete çıkmış, giderken de yanına Sinan Ağa'yı götürmüştü.
Sinan Ağa Şehzade'nin nereye gittiğini bilmediğinden yol boyunca suskunluğunu sürdürmüş, ormanın içinden ilerlemeye başladıklarındaysa sessizliğini bozmuştu.
"Şehzadem, affınıza sığınaraktan soruyorum. Nereye gittiğimizi öğrenebilir miyim?"
"Birini görmem gerek Sinan." diyen şehzade kısa kesmiş çok geçmeden karşılarına köy evine benzer bir kulübe çıktıklarındaysa Ağa'yı durdurup tek başına gitmişti.
Elindeki ağır yükleri sallana sallana taşıyan Helena artık dayanacak takati kalmayınca fırlatır gibi yükleri yere bıraktı. Kafasını kaldırıp ona doğru gelen Şehzadeyi görmesi ile saçını savurup Mustafa'ya doğru koşmaya başladı.
Gülen gözleri ile şehzadenin kollarına atılıp çerkes şivesi ile konuştu
"Meryem Ana'ya şükürler ola yanıma geldin Mustafa. Neden hiç ziyaret etmezsin beni?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CİHÂN
Ficción históricaTaht uğruna yıllarını feda eden, Osmanlı İmparatorluğuna sığınan bir Han kızıydı. Sığındığı ülkenin Şehzadesine meftun olacağından kendisi bile beklemezken, Asil kanından gelen cesareti ile Şehzade Mustafa'sı için gerekirse o asil kanını dökmeye yem...