(Akıl almaz bir döngüde yaşayan giden insanlar kendini acaba daha ne kadar üstün olabilirim daha ne kadar insanları küçük görebilirimin yarışını yapıyorlar halbuki bu dünyanın bir nefes kadar olduğunu da biliyorlar ama yinede kendilerini bu kısır döngüye o kadar çok kaptırmışlar ki geçeği göremiyorlar..
Hâlbuki bir markete bir amcaya yada bir komşuya borçlandığında ay başını beklersin, borcunu ödemek için yanına koşarsın, üstünde hakkı kalmasın diye ama bilmezmisin eksik yaptığın ibadetlerle girersin asıl borca, ödenmez 60 küsur yıl, hâlbuki faniler gibi karşılık beklemez bu borç hep senin içindir istenen bedel, özenerek süslediğin, parmağına iğne battı diye yandığım bedenin, yanmasın diye dir...
Unutuyorlar var olan herşeylerini birine borçlu olduğunu,
Çok çabuk unutuyorlar toprak olanları, ve unutuyorlar bir gün ayakları ile bastığı toprağın bir parçası olacaklarını Allah bizi unutanlardan eylemesin, hak dinine bağlı ve kelime-i şahadet getirerek toprağa girenlerden eylesin...)Oturuyorum, iki saattir yaptığım gibi, gelir gelmez önüme atılan bir sürü dosyayı düzenlemem gerek sonrada alfabetik sıraya göre sıralayıp Ömer beye vermem gerekiyormuş ama yapamıyordum, bir türlü odaklanamıyordum kafam çok karışık nedenini anlayamıyorum, bu saçma duygudan kurtulmam gerek bir an önce...
Önümde soğumaya yüz tutmuş kahveden bir yudum aldım yüzümü buruşturarak, gözüm masanın üstündeki saate kaydığında 09: 45 geçiyordu Ömer Bey'in toplantısı vardı ve sanırım unutmuştu zaten öyle olması gerekmezmiydi, insanın aklına başından alması gerekirdi sevdiğinin, aff bak yine oldu yine içim daraldı yine bir ağırlık çöktü üstüme, daha fazla oyalanmadan masanın üzerinde duran eşyalarımı alıp odadan çıktım her ne kadar rahatsız olmak istemeselerde katılması gereken bir toplantı vardı ve bunu hatırlatma görevi bana düşüyordu...
Kapısında acaba girsemmi girmesemmi felsefesi yapıyordum acaba nişanlısı gitmişmiydi, beni rahatsız etmeyin dedi ama yinede haber vermem gerekiyordu.. cesaretimi toparlayıp kapıyı çalmak için elimi kaldırdım tam o esnada kapı açıldı ve içeriden Ömer bey çıktı elim hala havada ona, oda havadaki elime bakıyordu.
Elimi indirerek bir adım geri çekildim..."Şey bende sizi çağırmaya geldim toplantı için" başını salladı ve önden yürümeye başladı
"Takip et" dediğinde hemen onu takip etmeye başladım hızlı adımlarına yetişebilmek için bende adımlarımı hızlandırıp ona yetiştim...
Büyük adımları dik omuzları ile yürürken ben buranın patronuyum diyordu resmen.
Masada oturan insanlar onu gördüğünde başı ile selam veriyor bazıları yerinden kalkarak karşılık veriyordu, uzun bir koridor yürüyüşü sonunda bir odaya geldik içeri girdiğimde kocaman masa ve etrafında bir sürü sandalye vardı ve masanın arka tarafına düşen bir sürü koltuk, Ömer bey yürüyerek masanın en başında olan koltuğa oturdu ben de hemen yanı başında durdum, başını kaldırıp bir bana baktı, bir yanında duran boş koltuğa bende onun gibi yaptım ama sonra geç düşen jeton hesabı oraya oturmamı söylediğini anladım...Şirkettekilerin teker teker toplantı odasına gelmesi ile sonunda toplantı başlamıştı, iş hakkında konuşmalar ve çalışanların kendi bölümü ile ilgili konularla açıklamalar yapılmıştı bu genel bir toplantıydı bazıları anlaşmalarla ilgili kağıtları Ömer bey'e sunuyor ve gerekli açıklamalar yapıyordu bazıları ise şirkette bulunan küçük ama sonradan hallettikleri sorunlardan bahsediyordu Ömer bey hepsini dinliyor gerekli cevapları veriyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
(İMTİHAN, SERİSİ) İmanımın Yarısı
JugendliteraturRabia, inancına ve değerlerine sıkı sıkıya bağlı, güçlü bir kadındır. Dış dünyanın baskılarına rağmen, kendi yolunda kararlılıkla yürümeye devam eder. Ancak bu yolda, inancını savunduğu bir tartışma sonucunda kendini mahkemede bulur. Davayı açan Pel...