24.Bölüm
Öğretmen
***
Güneşli bir güne daha uyanmıştım. Dışarıdan gelen kuş sesleri sakinleşmeme sebep oluyorken yatağımdan yavaşca kalktım. Normalde sabahları kalkmak istemezdim ama bu sabah hava gerçekten çok güzeldi. Saat henüz sabahın altısıyken, ilk önce yüzümü yıkayıp, sonrasında dolabım karşısına geçerek üzerime beyaz bir crop altına krem renginde bol bir pantolon giydim. Günlerden pazartesiydi ve Umut'un yeni okulunda öğretmen olarak ilk günü olacaktı. Odamdan çıkıp onu uyandırmaya gidecektim ki, Umut hiçbir zaman uyandırılmazdı. Genelde herkesten önce kalkıp kahvaltıyı hazırlardı ki, evet mutfaktan bazı sesler geliyordu.
Hemen aşağı inip mutfağa girdiğimde, Umut'un kahvaltıyı hazırlamış olduğunu gördüm.
Umut bana bakıp gülümseyerek, "günaydın." dedi.
"Günaydın."
"Tam da seni uyandırmaya gelecektim. Neyse ki uyanmışsın."
"Evet, zaten genelde bu saatlerde uyanırım."
"Gel hadi kahvaltımızı yapalım, sonra birlikte çıkarız." demesiyle masaya geçip oturdum. Bir kaç bir şey yedikten sonra kapının çaldığını duyduğumda, "ben açarım." dedi Umut. Ardından oturduğu yerden kalkıp kapıya doğru ilerledi.
Kim olduğunu merak ettiğim için duramayıp Umut'un peşinden gittiğimde kapıda duran kişinin Eymen olduğunu gördüm.
Umut şaşkınlıkla, "bu halin ne senin?" diye sordu. Eymen yine yüzü yara bere içinde gelmişti. Sanırım artık bu hallerine şaşıramıyordum.
"Merdivenden düştüm." dedi sırıtarak.
"Hala dalga geçiyorsun ya ruh hastası." dedim, "neyse geç içeri."
İçeri girip kendini doğruca koltuklardan birine bıraktı. Elini karın bölgesinin sağ tarafından bir türlü çekmiyordu, buradan hala canının yandığı belli oluyordu.
"Bakma öyle." dedi, "iyiyim ben."
İyi olmadığı sesinin hafiften titriyor olmasından anlaşılıyordu.
"Gel benim odama geçelim hem uzanırsın biraz hemde tentürdiyot falan hallederiz yüzündeki yaraları." dememle Umut'un yardımıyla odama çıktı.
"Benim şimdi çıkmam gerekiyor. Akşam görüşürüz." dedi Umut.
"Peki, görüşürüz."
Odama girip dolabımdan tentürdiyot, yara bandı veya her ne varsa çıkartıp Eymen'in karşısına geçip oturdum. Yüzündeki yaraları temizleyip, kaşına, çenesine ve dudağının kenarına şu adının ne olduğunu bilmediğim yuvarlak yara bantlarından taktıktan sonra elinin hala karın bölgesinin sağ tarafında olduğunu gördüğümde, "çıkar gömleğini." dedim.
"Olmaz." dedi. Benim bildiğim Eymen, o gömleği hevesle çıkarırdı. Ama bunu yapmak istemedi.
"Karnını geldiğinden beri tutuyorsun. Ayrıca vücudunda başka yaralar da var sanırım. Baksam iyi olur."
"İstemiyorum."
"Neden?"
"Kendin de dedin ya, vücudumda başka yaralar da var."
"Saçmalamayı keser misin? Çıkar şu gömleğini." diyerekten ısrar etmemle gömleğinin düğmelerini açmaya başladı. Gömleğini çıkardığında, vücudunda bir tane değil de birden fazla yara olduğunu gördüm. Eliyle tuttuğu bölgeye dikiş atılmıştı ve o bölge hafiften kanıyordu. Onun dışında vücudunda farklı farklı bıçak izleri vardı. Henüz taze olan yaralar ve üzerinden uzun zaman geçmiş olan yaraları da vardı.