28.Bölüm
Döngü
***
Eymen'den...
Yıllar geçti ama şu demir parmaklıklar hiç eskimedi. Ve ben, bir döngü halinde dönüp dolaşıp burayı buluyorum. Burada olmamın sebebi zaten üvey babamdı ve anlaşılan son mesajını da böyle vermek istemişti. Kamera kayıtlarının polisin eline geçmesini sağlamıştı ve aklı sıra bir süreliğine beni kendinden uzaklaştıracaktı.
Ölmeyecek olması imkansızdı çünkü buradan çıktığım an onu öldürecektim. Tek kelime bile etmeden o silahı ateşleyecektim.
"Telefon hakkımı kullanmak istiyorum!" diye seslendim, "kimse yok mu baksanıza lan biriniz!"
Bir polis memuru elinde telefonla yaklaştı ve parmaklıkların arasından telefonu bana uzattıktan sonra, "kısa tut." demesiyle telefonu aldım ve arayacağım numarayı yazdım.
"Sen mi verdin lan kayıtları!?" dedim.
"Avukatını aramak yerine beni mi aradın gerçekten? Tam bi' salaksın. Boşuna benim gerizekalı oğlum demiyorum sana."
"Avukatı falan boş ver sen. İlk önce kardeşin yanıbaşında diyerek beni oyaladın şimdi de buradayım! Ve buradan çıktığım an seni geberteceğim!"
"Kardeşinin kim olduğunu söyledim zaten sana."
"Ne?"
"Hala anlayamadın mı?"
"Neyi anlayamadım mı?"
"Onur'un senin kardeşin olduğunu."
Siktiğimin herifi yine bir şeyler saçmalıyor her zamanki gibi.
"Bu sefer beni kandırabileceğini zannetmiyorum. Onur ne alaka lan? Kafayı mı yedin?"
"İki güne çıkacaksın ne de olsa. Hatta çıktığında DNA testi mi yaparsın ne yaparsın orasını bilmem... Ha bu arada çelişkili ifade verme sakın. Oradan çıkman epey zorlaşır." dedikten sonra telefonu aniden kapattı.
Ve iki polis memuru demir parmaklıkların kilitli kapısını açtılar bir anda. Telefonu polislerden birine vermemle, "ifaden alınacak." dedi ve bileklerime takılan kelepçelerle birlikte sorgu odasına doğru ilerleyip içeri girdik.
Onur, kollarını göğsünde bağlamış bir şekilde duvara yaslanarak bana bakıyordu. Arkamdaki polis memurları içeri girmemle kapıyı kapatıp gitmişlerdi ve belki de kardeşim çıkacak insanla başbaşa kalmıştım.
"Otur şuraya." demesiyle yavaş adımlarla odanın tam ortasında duran masa ve sandalyeye yaklaştım. Sandalyeye oturmamla Onur'da tam karşımda duran sandalyeye geçip oturdu.
"Alara nasıl oluyorda senin gibi birine dostça davranabiliyor?" diye sordu. Konudan bayağı alakasızdı.
"Konumuz Alara mı şimdi? Koca bir aile ölmüştü ya sen çok üzülmüştün hatırlarsan."
"Bekle bakalım daha çok vaktimiz var."
"Peki, o zaman ben şimdiden söyleyeyim sana. O aileyi ben öldürmedim, oradan geçiyor olmamda tamamen bir tesadüftü."
"Tesadüf mü? O filmlerde falan olmuyor muydu?"
"Arada bi' gerçek hayatta da oluyor. Eğer tesadüf denen şey olmasaydı böyle bir kelime de olmazdı."