14

220 21 23
                                    

Chan'ın evinin önüne geldiğimde kapıyı çalıp Yunjin ve Kazuha'nın (Yunjin zoruyla) neredeyse 1 hafta olmasına rağmen attığı spam mesajlarını sessize aldım. Haftasonu olduğu için bugün kendim gelmiştim. Chan evden almak için çok ısrar etmişti fakat kabul etmemiştim. Gurur aşkoo.

Kafamı kaldırıp karşımda duran kocaman eve baktım. Vay orospu ne zenginsin be.

Jihyo unnie kapıyı açtığında beni görünce kocaman gülümsedi. Bende ona karşı gülümsedim. "Hoş geldin Minho, bende seni bekliyordum!"

Jihyo unnie o kadar enerjik bir kadın ki onu izlerken ben yoruluyorum resmen. "Sadece sen mi? Chan'da bekliyor muydu beni?" dedim sahte bir üzüntüyle.

Beni içeri davet ettikten sonra kapıyı kapattı, "Hiç sorma, bu sıralar pek bi durgun okula zor gönderiyorum"

"Ya, belli oluyor zaten her ders uyuyor..."

"JİHYOO, SU KAYNADI HADİ!" Roseanne'in sesiyle mutfağa doğru döndüm. Jihyo unnie göz devirirken sessizce Roseanne'in taklidini yaptığında ona kıkırdadım.

"Ben bu yellozu daha fazla çekemiyeceğim tutup vurucam kafasını duvarlara," diye fısıldadı sessizce, "Neyse Minho'cum benim mutfakta işlerim var, Chan'da sahada yanına git istersen" dedi.

"Saha mı?" Kaşlarım havaya kalkarken sordum. Aslında bu eve bakılırsa normaldi. Ev o kadar büyük ki, sanırım ben kaybolurum.

Jihyo unnie omuz silkti, "Asansörle alt kata in, zaten 2 kapı var. Birinde temizlik malzemeleri falan var, öbürü sahaya açılıyor," arkasını dönmeden önce bana öpücük gönderdi, "İyi dersler size!" dedi ve mutfağa girdi.

Roseanne kim mi? O sarışın kadın! Chan'ın uzaktan tanıttığı kadarıyla, annesinin babası öldükten sonra evlendiği adamın kızı, yani bir nevi üvey kız kardeşi. Jihyo unnie'ye göre ise orospunun teki. Ona gerçekten katlanamıyorlar belli. Benim bile sadece 5 dakika konuşmasını dinlediğimde kafasına patlatasım geliyor. AYRICA ÇAKTIRMADAN CHAN'A YÜRÜMEYE ÇALIŞIYOR?! Jihyo unniede bildiğiniz gibi Chan'ın öz ablası.

Karşımdaki iki cam kapıya baktım. Biri karanlıktı ve içi gözükmüyordu. Öteki ise, evet sanırım saha burası.

Önümdeki kapıyı açıp içeriye girdiğimde gördüğüm manzarayla kalbim hızlandı. Chan dizlerinin üstünde biten bir şort, üstüne ise utanmasa karın kaslarını tamamen sergileyecek kolsuz bir tişört giymişti ve, AMAN TANRIM SANIRIM BAYILACAĞIM!

Topu kaleye doğru attıktan sonra terli saçlarıyla bana döndüğünde kalbim ağzımdan çıkacaktı neredeyse! Sakin kalmaya çalışarak bana gülümseyen surata gülümsedim.

"Kusura bakma, biraz dalmışımda, geleceğini unuttum..."

"Sorun değil, istersen iptal edelim hem çok yorgun görünüyorsun?"

Telaşla ellerini salladı, "Hayır hayır, gelmişsin buraya kadar geri göndermek olmaz, eğer sana da uygunsa ben 5 dakika duşa gireyim hemen çıkarım başlarız olur mu?"

"Tamam, ben Jihyo unnienin yanındayım o zaman"

"Roseanne evde olmasaydı..."

"Sorun değil Chan gerçekten, hadi koş çabuk bak 10 dakikan var!"

"Tamamdıır!!"

Chan sahadan çıktıktan sonra bende peşinden çıktım. Beraber asansöre bindiğimizde önce beni ineceğim kata bırakıp odasına çıktı. Bende mutfağa doğru yürüdüm. Jihyo unnieyi kurtaralım değil mi?

Mutfak kapısından başımı uzatıp Jihyo unnie ve Roseanne'nin oturduğu tarafa baktım, "Jihyo unnie, sana bir şey sormam lazım gelebilir misin?" Jihyo unnie teşekkür edercesine gözlerime bakıp yerinden kalkarken Roseanne'e başımla selam verdim ama aciz kadın, ona bile göz devirdi.

Mutfaktan uzaklaşıp bahçeye çıktığımızda Jihyo unnie mutlulukla bana bakıyordu. "Biraz daha gelmeseydin boğucaktım şu kızı!"

"Tüh keşke gelmeseymişim o zaman desene" dedim kıkırdayarak.

"Ee siz çalışmayacak mıydınız noldu?"

"Chan duşa girdi, çıkınca başlayacağız"

Sırıtarak bana baktı. Ona yan bakış atarken "Sende girseydin ya onunla bayılır falan şimdi..." dedi. Gözlerimi büyütüp koluna vurdum. "Unnie!"

"Tamam tamam şaka yapıyorum" dedi gülerken. Ben kollarımı önümde birleştirip aklımca ona trip atarken koluma vurdu. "Çok komik duruyosun böyle"

5 dakika sonra içerden duyduğum Chan'ın sesiyle kapıya giderken Jihyo unniede peşimden geldi. İçeri girdiğimizde Chan'ın merdivenlerde ıslak saçlarıyla Roseanne'e kaşlarını çatmış bakıyor olduğunu gördüm. Roseanne ise mutfak kapısına yaslanmış sırıtarak Chan'ı süzüyordu.

Anlamadığım bir şekilde Roseanne'e delici bakışlarımı atarken Jihyo kolumdan dürtüp Chan'ı götürmem için bana işaret vermişti. Doğrulup Chan'a doğru yürüdüm. "Chan yarın sınavdan 30 almak istemiyorsa bakışmanızı bölmek zorundayım!" deyip Chan'ı sürükledim. "Hadi!"

Chan'la yukarı çıkarken Jihyo Roseanne'e göz devirip odasına geçti.

^^

"Çenem yoruldu konuşurken" elimdeki kalemi masaya bırakıp geriye yaslandım.

"Alışmışsındır diye düşünüyordum, hem zorunda değilsin unutma"

Omuz silktim, "Evde canım sıkılıyor zaten"

Oda aynı şekilde arkasına yaslandığında kollarımla esnedim ve, "Anladın değil mi? Otuzdan yukarı alabilecek misin?"

Heyecanla başını salladı, "İnan bana Minho, 3 kez özel hoca tuttum ama sadece sende bu kadar iyi anladım!"

Elimde olmayan bir şekilde sırıttım, "Deme öyle şımarıyorum"

"Şımaran sen ol"

Utanıp gözlerimi kaçırdığım sırada telefonumun ekranına mesaj düştü. Annem yazmıştı. Yunjin'in 947382827 mesajına görüldü atarak anneme cevap verdim.

"Bu kadar anladıysan bu günlük burda bitirelim diye düşünüyorum" dedim eşyalarımı toplarken.

"İstersen seni eve bırakabilirim?"

Evim çokta uzakta sayılmazdı fakat Chan'ın bırakmasıda fena olmazdı.

"Yorgun gözüküyorsun-"

"Lütfen Minho, bari sana bir yararım dokunsun"

"Deme öyle, iyi tamam çıkalım hadi"

Odasından çıkıp asansöre bindik ve aşağıya indik. Jihyo salonda televizyon izliyordu. Beni görünce hemen ayaklandı.

"Gidiyor musun Minho'cum? Bari yemeğe kalsaydın"

Tüm samimiyetimle gülümsedim, bu kadına olan sevgim günlerce daha çok artıyor. Sanırım Chan'dan siktiri yesemde Jihyo'yla konuşmaya devam edeceğim.

"Teşekkürler unnie ama annem çağırıyor, başka zamana sözüm olsun ne dersin?"

"Her zaman beklerim derim!"

Gelip bana sarıldı, bende ona karşılık verdim. Yiyeceğim şu kadını!

"Çok kıskanıyorum şuan, öz ablam beni böyle sevmiyor!" Chan'ın yalandan zırlamasıyla ayrıldık. Jihyo Chan'ın götüne tekmeyi çakarken konuştu, "Zırlama be velet, Minhoşumu dikkatli götür!"

Ben onlara gülerken evden çıktık. Bahçede gördüğüm Roseanne'e çaktırmadan göz devirip Chan'a daha çok yaklaştım.

"Chan, nereye?"

"Minho'yu bırakacağım Roseanne. Sende bi zahmet evine git artık." Evet Chan bu ses tonuyla bu şekilde bana evine git dese götüme roketi takar uçardım.

Roseanne bana çok açık bir şekilde göz devirirken, ben sana bayılıyordum, diye mırıldandım.

Arabaya bindiğimizde Roseanne sapsarı saçlarını savurup eve girdi. Yolucam hepsini tek tek merak etme.

--

912 KELİMEYLE FİCİN EN UZUN BOLUMU OLDU Bİ DAHA BU KADAR YAZAR MİYİM TARTİSİLİR

artik 95728462764926492 gun yb yok bb 😂

young, dumb, stupid, MinchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin