18

226 28 4
                                    

Bıçak göğsümde gezerken yere çökmüş ağlıyordum. Gözlerim kapalıydı bu yüzden karşımdaki çocuğun ne yaptığını bilmiyordum.

Çok korkuyordum. Acaba ölmek nasıl hissettiriyordu? Ya da öldüğümü anlayacak mıydım? Çok acıtır mıydı? Belkide çoktan ölmüştüm?

Ve o an üstümdeki yükün kalktığını hissettim. Ölmüş müydüm? Sağ göğsümde çok acıtan bir yanma hissediyordum. Ve ıslaklık. Kan.

Fakat kalbim hala deli gibi atıyordu ve ağlamaya devam ediyordum.

Ruhun bedenden çıkması uzun mu sürüyordu? Acı mı çekmem lazımdı?

Kendimi gözlerimi açmaya zorladım. Açmıştım! Sağ çapımda az önce üstümde bıçak sallayan çocuğun dövüldüğünü görüyordum. Bir dakika, bu Chan'dı!

Ağlamam daha da şiddetlendi. Sonra göğsümün kanadığını hatırladım ve elimle üstüne baskı uyguladım. Kendimi hissedebiliyordum. Ölmemiştim! Çok derin bir yara değildi fakat acıtıyordu.

Chan çocuğu torba gibi fırlatıp bir kaç küfür savurdu ve hızla yanıma geldi. Eğilip yüzümü avuçları arasına aldı.

"İyi misin Minho?"

Cevap veremedim. Ağzımı açıcak gücüm yoktu. Sadece ağlıyordum.

"Hadi gidelim buradan" dedi. Sonra gözü göğsümün üstündeki elime kaydı. O bakınca bende baktım. İyice kana bulanmıştı. Kan kaybından ölebilir miydim?

"Hasiktir" dedi ve yarama dikkat ederek beni kucağına aldı. Sanırım arabaya gidiyorduk.

"Konuş benimle Minho, bir şeyler söyle"

"Çok mu kötü gözüküyorum?" Uzun süredir konuşmadığım ve ağladığım için sesim garip çıkıyordu.

O sırada arabaya ulaşmıştık. Chan beni arka koltuğa oturturken cevap verdi. "Sen her zaman güzelsin"

Normal bir zamanda olsa heyecandan geberirdim ama şuan normal bir zaman değildi.

"Nereye gidiyoruz?" dedim bu sefer. Oda arabayı çalıştırıp sürmeye başladı.

"Hastaneye"

Oturduğum yerde dikleştim. "Hayır Chan, ben gerçekten iyiyim" Elimi çekip tişörtümün içindeki yaraya baktım. "Hem bak kanamasıda durmuş"

Dediğim gibi yara çok derin değildi ama dikişe ihtiyacı vardı.

Birşey söylemedi. Yoluda değiştirmedi. Hastaneye gidiyorduk.

O sırada dikiz aynasından kendimi gördüm. Perişan bir haldeydim. Üstüm başım kirlenmiş, sol yanağım kan olmuş ve kan kurumuş, saçlarım dağınık, göğsümdeki kan boynuma bulaşmış, sağ elim tamamen kanla kaplı. Ben bile kendimden korktum.

"Momo'ya söyleme tamam mı? Onu üzmek istemiyorum. Yüzümü sorarsa çarptım bir yere derim..."

"Minho, sen önce kendini düşünür müsün?"

"Düşünemem Bang Chan! Momo şuan beni düşünmekten helak olmuştur. Onu böyle korkutmaya hakkım yok! Biraz empati kursana, sende Jihyo'yu düşünmez miydin?!"

Ananı sikeyim.

Yanlışlıkla Momo'yla kardeş olduğumuzu söyledim.

"Keşke yanlışlıkla öğrenmek zorunda olmasaydım" diye mırıldandı. Neyden bahsettiğini anlıyordum.

Ben bir şey demeden araba durdu ve indi. Dışarıya baktığımda geldiğimizi anlamıştım. O sırada Chan kapımı açmış ve bana elini uzatmıştı. Ama bir kırgın bakıyordu sanki...

"Ayağımda bir şey yok merak etme" dedim ve indim. Ben önden giderken arabayı kilitleyip arkamdan seslendi.

"Buraya gel Lee Minho, trip atmanın zamanı değil"

Ona döndüm fakat tekrar göğsümde bir sıcaklık hissettim.

Yaram kanıyordu.

Chan bana doğru yaklaşmaya başladığında gözlerim karardı. Sonra sadece Chan'ın kucağına doğru düştüğümü hatırlıyorum...

--

45 okunma 20 oy sonra yb 💋

bu arada miyeonu mina olarak degistirdim cubku twice ve ssera agirlikli gitmek istiyrum😻

young, dumb, stupid, MinchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin