~Hoseok
"Taehyung ben çıkıyorum!"
"Tamam! Kolay gelsin sana."
Yanına gidip yanaklarına koca bir öpücük kondurup arabaya geçtim. Resmen ellerim titriyordu. Resmen.
Dün Yoongi'nin yanından çıktıktan sonra dediğim gibi güzelce duş almış ve yatmıştım. Ama uyuyamamıştım. Yarın ne yapacağım? Onu görünce ne tepki vereceğim diye düşünmüştüm.
Normalde seviştiğim kişilerle bir daha görüşmezdim ama bu Yoongi için bir istisnaydı. Onu her gün görmek zorundaydım.
Arabayı iş yerinin yanındaki otoparka bırakıp indim. Jimin'e anlatmamıştım olanları. Yoksa Taehyung'a söylerdi. Aslında o bir şey yapmazdı, sadece kırılır diye korkuyordum.
Sadık bir eşti. Ne ablam hayattayken ne de ölümünden sonra kimseye bakmadı. Onu birileriyle tanıştırmaya çalışsam da istemedi. O hala sadık biri ve ben ona yaptıktan sonra değil yapmadan önce söylemek istiyorum. O işi işte.
Hızla boş asansöre girip 15'e bastım. Ellerimi ceketime siliyordum çünkü sebepsiz yere terliyordu. Tabi dün dersimi almıştım.
Üzerimdeki mavi bol paça kot pantolon, beyaz bluz ve mavi kot ceketle dünki halimden eser yoktu. Ucunda papatya olan zincir kolyelerim ve güzel bileklerime yakışan yüzük ve bilekliklerde takmıştım. Tatlı duruyordum. Günü yine birinin altında inleyerek bitirmeye hiç niyetim yoktu çünkü.
Asansör durunca önce 'Kim Seok Jin' yazan odaya girdim. Jin odada oturmuş, masanın üzerini düzenliyordu. Düzenli biriydi, bir o kadar da çılgın. Sanırım iyi bir arkadaş.
Beni görünce muzipçe gülümsemiş otumam için sandalyeyi işaret etmişti. Kendi odasını da kendi temizlerdi. Öyle disiplinliydi. Kimseye de kolay kolay güvenmezdi. Odasını kimseye bırakmaz, emanet etmezdi.
"Günaydın güzelim! Ne kadar da tatlı olmuşsun böyle? Dünki Hoseok nerede?"
Bana tatlı olmuşsun diyene bakın! Soruyorum size 'mor saçlı Seokjin'den daha tatlı ne olabilir?' bu arada dünki Hoseok Yoongi'nin bir yerlerine kaçtı.
"Sana da günaydın! Teşekkür ederim. Taehyung'u daha fazla kızdırmaya niyetim yoktu. Yoksa Namjoon ve Yoongi adındaki patronlarımı kızdırmaktan çok zevk aldığımı söylemek isterim."
"Hoseok! Seni çok sevdiğimi söylemiş miydim? Senin açıksözlülüğüne bayılıyorum!"
"Bende kendime bayılıyorum!"
İkimiz gülüşerek konuşurken içeri Namjoon girdi. Ve bana yığınla dosya verdi. Hepsini tek tek bilgisayara geçirecekmişim! Hah!
"Bay Kim? Acaba...bay Min geldi mi?"
"Evet. Oh doğru! Seni çağırmıştı! Sanırım önemli olmalı. Çünkü baya sinirli görünüyordu."
Onlara selam verip odadan çıktığımda müslüman olmak için ne gerekiyorsa yaptım! Tanrıya dua ettim, yalvardım. Affedilmeyi bekledim. Kollarım kopsaydı da yazmasaydım o kağıdı! Bari onu yapmasaydım da bu kadar sinirli olmasaydı.
Kapıyı yavaşça çaldım. Ses gelmeyince içeri (Dün seviştiğim odaya) girdim. Odayı kolaçan ettim ama görünmüyordu. Umarım bir işi çıkmıştır da gitmek zorund-
"Günaydın."
"YA SEN NİYE ARKAMDA DURYORSUN BE! KORKUYORUM ULAN ZEBANİ KILIKLI HERİF!"
Nefesini ensemde hissetmemle bağırmış, elimdeki çantayla sırtına sırtına vurmaya başlamıştım. Çok klişe olacak ama sanki sapık birine çantasıyla vuran ninelere dönmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bed Friend /YoonSeok
FanfictionSadece birkaç gece kaçamak yaptığım adam çalıştığım şirketin ortağıysa en fazla ne olabilir?