2- ORTAK

418 39 17
                                    

~Hoseok

Göz göze geldiğimizde birkaç saniye bakıştık. Beni baştan aşağı süzdüğünde içimde bir kıpırtı oldu.

Önümdeki adamdan izin isteyip, bizim yakışıklının önüne geçtim. Yaptığım şeyi anlamış gibi en köşeye geçmişti. Bende hemen önündeydim.

Asansördekilerin dikkatleri ellerindeki telefondaydı. Ellerini karnımda birleştirmiş, beni kendine bastırmıştı. Bende kendimi iyice ona yaslamış, hafifçe inlemesini sağlamıştım.

Tam o sırada asansörün 'ding' sesi duyulmuş ve birkaç kişi daha girmişti. Şimdi asansörde diğerlerine yer vermek adına arkamdaki adama sokulmuştum.

Arkamdaki şişliği hissediyordum. Buna Jung Hoseok etkisi diyorlar. Hiç şaşmaz, herkesde etki gösterirdi.

En son birkaç ay önce Tae'yle Busan'da bir bara gitmiştik. Tae'nin toplantıları olduğu için beni bırakıp gece 12'den önce eve götürüyordu. 3 gün boyunca üst üste aynı kişiyle karşılaşmış ve biraz kaçamak yapmıştım.

Piç kurusu Tae yüzünden sex hayatımın içine edildi. Ben eskiden böyle değildim ki. Gelene geçene verirdim sevap olsun diye.  

Asansör 12. Katta durdu. Bu kattaki görevlilerin çoğunun birkaç gündür muhasebe işleriyle ilgilendiği için boş olduğu aklıma gelince çıkmak için hareketlendim.

Arkamdaki adım seslerini duyunca ister istemez keyfim yerine geldi. Odalara kapıdan bakıp boş olup olmadığını kontrol ediyordum.

Sonunda boş bir oda bulunca arkamdan kapıyı açık bırakarak, içeri yürüdüm. Büyük masaya yaslanıp kapıyı kitleyen adamı süzdüm. Önündeki şişliği görünce sırıtmadan edemedim.

Yavaşça yanıma gelip dosyaları bir kenara fırlattı. Ellerini kalçalarıma koyup havaya kaldırdı ve masaya oturttu. Kollarımı boynuna doladım hızla.

"Sen şu herkesin bahsettiği seksi sekreter olmalısın hm?"

"Ünüm o kadar yayılmış mı? Hiç haberim yok doğrusu."

YALAN! ALLAH BELAMI VERSİN YALAN!

Bir elini enseme atıp dudaklarımızı birleştirdi. O alt dudağımı dişleriyle ezerken, bende üst dudağıyla ilgilendim. Bir yandan da gömleğinin düğmelerini açmakla meşguldüm.

Dilini zevkle kabul edip, öpüşmemizi derinleştirdim. Ağh hayır! Galiba kan tadı aldım ve muhtemelen kan benim güzel dolgun alt dudağımdan geliyordu.

Ben onun gömleğini açmakla ilgilenirken oda deri pantolonumdan kalçamı sıkıp yoğuruyordu. Nihayet düğmeler bittiğinde süt beyazı teni açığa çıktı. Karın kaslarına takılı kalmışken bir anda masaya yatırdı beni. Sırtım masayla buluşunca   bacaklarımı beline doladım.

Bir yandan kendini bana bastırıyor, bir yandan da boynuma sert öpücükler konduruyordu. Elini pantolonuma attığı sırada kattaki hoparlörin gıcırtılı sesi duyuldu.

"SEKRETER BAY JUNG HOSEOK! 15. KATA TOPLANTI ODASINA BEKLENİYORSUNUZ!"

Sesi duyduğum an toplantıyı hatırladım. Hadi ama ya! Daha işim bitmedi ki! Duyuru 3 kez tekrar edince üzerimdeki adamı göğsünden itip hızla üstümü düzelttim. 

"Gidiyor musun Güzelim?"

Çantamı nereye attığımı bulmaya çalışıyorum şurda. Bunun sorduğu şeye bak.

"Çantamı bulursam gideceğim."

Masanın altında siyah çantamı görmemle hemen eğilip aldım. Kolumdaki saate baktığımda daha 5 dakika vardı toplantıya. Bu ne acele? 10 dk önceden haber ediyor adamlar.

Kapıya yöneldiğim sırada bileklerime sarıldı, az önce belimde olan eller. Beni kapıyla kendisi arasına alınca ne isteyeceğini çoktan anladım.

Numa-"

"Ben seni bulurum."

Diyip hızla çıktım. Asansöre doğru koşup 15'e bastım. Asansör deki aynadan kendime bakıp saçlarımı düzelttim.

'Ding' sesi gelince aceleyle çıkıp toplantı odasının kapısını çaldım. 'Gir' talimatını alınca başım eğik bir şekilde girdim.

"Ah Hoseok? Özel davetiye gönderdik. Aldın umarım."

Ulan Namjoon! Patronum olmasan çoktan koparmıştım o sivri dilini.

"Bay Kim. Daha toplantıya 3 dakika var. Erken geldi Hoseok."

Canım Jin Hyungummmm. Hep beni korumuştur zaten.

"Geç otur Hoseok."

En baştaki yerin yanına oturdum. Ben bir sekreterim o yüzden daima patronun yanına oturmalıyım. Hızla yerime geçtim.
Herkes yavaş yavaş gelirken ben telefonumla oynamaya başladım.

Birkaç dakika sonra herkes yerlerine geçti. Ortaklardan birinin arabası kaza yerinde bozulduğu için biraz geç gelecekmiş. Bende ışıkları kapatıp projeksiyonu açıp bilgisayardaki görüntüyü yansıttım.

Tam o sırada kapı açıldı ama bakamadım. Geç gelen ortak geldi sanırım. Tahtanın önüne geçince tüm ışık benim üzerime toplandı. Masadakiler karanlıktan dolayı pek seçilmiyordu ama eminim ki herkes ışığın altında bana hayranlıkla bakıyordu.

İyi ki Seokjin var. Bu yüzden kıyafetime karışmıyor Namu. Ya şimdi aklıma geldi. Acaba ben bu namuya Seokjin'i ayarlayıp bir şeyler mi koparsam.

Neyse! Yarım saat dil döktükten sonra nihayet sunum bitmişti. Bilgisayarı kapatınca oda kapkaranlık oldu. Işığı açmaya gittiğimde herkes sunum hakkında konuşuyordu birkaç kişi haricinde.

"Neden sırıtıyorsun Yoon?"

Bu patron bozuntusu Namjoon galiba her şeye burun sokmaktan hoşlanıyor. Sana ne kim niye sırıtıyorsa?

Işıkları açıp gideceğim sırada sevgili patronum seslendi arkamdan.

"Hoseok? Buraya gel. Biriyle tanışman gerekiyor."

Arkamı dönüp yanına doğru adımladım. Namjoon ayağa kalkınca o zaman fark ettim yanındaki beyaz tenli adamı. Hayır! Sakın!

"Hoseok, bu Min Yoongi. Şirketimizin ortağı. Seninde patronun sayılır. Buda sekreterim Jung Hoseok."

Adam sırıtarak elini bana uzattığında dondum kaldım. Şimdi anladım sırıtan kişi oydu ve sebebi de bendim. Çünkü adam beni tanıyordu.

Nereden mi? Size söylediğim birkaç ay önce üst üste kaçamak yaptığım adam şuan tamda önümde durmuş bana elini uzatıyordu.

Tanrı aşkına! Ben bu adamın altında inledim! Adamın penisini ağzıma aldım! Adamın zevk suyunu içtim! Şimdi bu adam benim yeni patronum olarak aylar sonra karşıma çıkıyor!

∆∆∆∆∆∆∆∆

Ay Helü!! Nasılsınız canlar!
Hoseok knk harbi sıçtın.
Gerçekten çok eglenceli bir fic bence.
Yazarken bile salak salak gülüyorum.
Umarım beğenirsiniz.

Oy ve yorum yapmayı unutmayın!

Sope'la Kalın☀🌙

Bed Friend /YoonSeokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin