9- SEÇENEK

231 17 1
                                    

~Hoseok

Karşımda bana sırıtarak bakan bir Chan vardı. Harbi ben bunu en son restorantın tuvaletinde görmüştüm. Niye sırıtıyorsa artık? Gelmemi yanlış anlamış olabilir. Şey gibi 'ayağına geldim sik beni' diyeceğimi düşünüyor galiba. Ama yani artık yol ona çıkıyor gibi.

Of be! Ne ballı adamım? Aylardır sex yapmıyorum diye ölüyordum, şu 1 haftada herkesin altına girmekten zor yırttım. Gerçi birinin altına girdim ama sanırım bugünü de birinin altında inleyerek geçireceğim. Demiştim zaten. Benlik sıkıntı yok.

"Selam Güzelim. Dünden beri nerelerdesin?"

"Buralardaydım işte."

Büyük odanın içine ilk defa girdiğim için etrafı incelemekle meşguldüm. Onlarca ekranda şirketin bölümleri yansıtılıyordu. Koca dönen sandalye rahata benziyordu. Gidip oturup yaslandım. Pamuk gibiydi. Walla bu pezevenkin işi benimkinden daha kolaydı.

"Rahat mı?"

"Öyle."

"Kucağım daha rahattır. Denemek ister misin?"

"İsterim."

Ne? Evet dedim diye hemen beni orusbu sanmayın. Yani sanın da tam değil. Hem geleceğimi kurtarmaya çalışıyorum. Hem kendimin hemde bay Min'in. Hem planım var bir kere.

Sandalyeden kalktım oda oturdu. Bende sandalyeyi ters çevirdim. Şimdi kapıya bakıyordu. Ve bu daha iyiydi. Bende bacaklarımı iki yanından sarkacak şekilde kucağına oturdum.

Elleri belimi kavramış, nazik olmayacak bir şekilde beni kendime bastırmıştı. Hoseok oğlum geliş amacını hatırla. Odaklanma oraya. 

"Ş-şey ben aslında buraya başka bir şey için gelmiştim."

"Hmm...Ne için gelmiştin?"

"Aslında...dün Bay Min'in odasında çalışırken...çantamı oraya koymuştum. Unutmuşum almayı. Şimdi de bulamıyorum. Kime sorduysam bilmiyor. Bende...belki kayıtlara bakabilirim diye düşündüm."

"İznin var mı?"

"Hayır."

"Ama kayıtları sıradan bir çalışana gösteremem."

"Ne? Ben senin gözünde sıradan bir çalışan mıyım yani? Ben Kim Namjoon'un setreteriyim bir kere! Ama Neyse!"

Omuzlarından tutup kucağından inmiştim. Of ya! Nasıl alcam şimdi?! Allah vere de arkamdan gelsin.

"Hey! Nereye gidiyorsun?"

"İşimin başına!"

Kapının kolunu tuttuğum sırada o kolumdan çektiği gibi beni duvara yasladı. Ya walla gına geldi. Neden hep duvara yapışan oluyorum? Hayır yani sırtım acıyor sonra. Nazikçe kolumdan tutsanız da dururdum ben.

"Güzelim sende şakadan anlamıyorsun ki. Hadi gel. Bak istediğin şeye."

Evet. İtiraz etmeyecektim tabiki. Sırıtarak sandalyeye yöneldiğimde benden önce oturmuştu. Bende göz devirmemek için kendimi tutup tekrar kucağına oturdum.

O yüzünü boynuma gömmüşken bende dünün kamera kayıtlarını buldum. Oha! Görüntü tam da seviştiğimiz masayı çekiyordu. Neyseki ekranlarda görünmüyordu. Oda ismi ve numarası sayesinde bulmuştum. Görüntü iyiki ekranda oynatılmıyordu. Yoksa şimdiye ölmüştük.

Hızla kaydı ve kopyalarını 'mevcut cihazdan sil' ve 'kayıtları sil?' tuşlarına bastım. Silindiğinden emin olunca derin bir nefes aldım. Şüphelenmemesi için döner sandalyeyi çevirdim. Şimdi ben kapıya o da bilgisayara bakıyordu.

"Buldun mu?"

"A...evet! Meğerse Seokjin almış. Odasındaki küçük kabine koymuş."

Sonra bana bir şeyler anlatmaya başladı. İşe nasıl girdiği gibi şeyler anlatıyordu. Bende onu 'hm' lamakla yetiniyordum. Kalkmaya çalıştığımda 'biraz daha kal' diyip bırakmamıştı. Ben oflarken kapı açılma sesi ile hızla oraya döndüm.

Tanrım! Hayır yani sen oturup 'acaba Hoseok'u daha ne kadar belaya bulaştırsam?' diye mi düşünüyorsun? Nedir bu ya? Bu adamın burda ne işi var acaba?

Evet evet. Bildiniz. Şuan tam olarak kapıda bana şaşkınlık ve öfke dolu bakışlar atan bir adet Min Yoongi var. Ne yapçam ben?!

Elimle ona git git işareti yapsam da hala aynı yerde duruyordu. Aynı bakışlarla hem de.

Tabi sen adama git deki 'ben hastayım eve gidicem' sonra adam seni milletin kucağında bulsun. Üstelik adam seni öperken. Haklı adam. Ben bugünü Chan'ın altında geçiririm sanıyordum ama galiba bu gidişle yine patronum sikecek beni.

"Chan...şey benim işlerim vardı da. Hem gidip çantamı alayım. Malum içinde özel eşyalarım var. Ben bi gidip bakayım bir şey eksik mi diye."

"E ama kalsaydın hem belki başka şeyler de yapard-"

"Öhüm öhüm! Ben gideyim. Sonra yine gelirim. Hem seni nerde bulacağımı da biliyorum artık."

Üzerinden bir hışımla kalkıp kapıya yöneldim. Kapıda ki Yoongi çoktan gitmişti. Evet. Bana bundan sonra eve gitmek düşer. Malumunuz anlattığım gibi Min Yoongi beni bulursa tuttuğu yerde si-

"Nereye böyle?"

Ah şu şom ağzım ah! Nerden adını söylediysem? Ne zaman adını ansam adam saniyesinde yanımda bitiyor.

Ayağım merdivenlerde kalmış, arkamdaki adama bakıyordum. Sıçtım. Gerçekten de sıçtım.

"Eve gidiyordum efendim. Başım bira-"

Kolumdan tuttuğu gibi ofislerin birine attığında içime korku doldu. Ulan bu kat ağzına kadar işçiyle dolu. Bu oda nasıl boş ben ona şaşırıyorum.

Beni odaya soktuğu gibi dışarda biriyle konuşmuş ve içeri girip kapıyı kitlemişti. Muhtemelen patronluğunu kullanarak 'bu odaya kimse girmesin' filan demişti.

Büyük bir masa, birkaç sandalye, lacivert bir koltuk takımı ve küçük yuvarlak bir masa vardı. Umarım bu sefer acır da masada sikmezdi!

Evet. Şuan sırıtarak oturduğum koltuğa geliyor. Ya Hoseok! Ya! Bir şeyi 40 kere söylersen olur demişler. Şimdi de olmak üzere. Ya ben naptım?!

"Ne oluyor sekreter?"

"Ne ne oluyor efendim? Anlamadım."

"Bak, sana 2 seçenek sunuyorum. Eğer olanları anlatırsan, seni sikmeyeceğim. Eğer anlatmazsan, 3 turdan aşağı bırakmam."

Evet. Bana 2. Daha cazip gibi geldi. Ama 3 tur?! Düşünmem lazım. Yani isterim de. 3 biraz fazla sanki. Ama kulağa çok cazip geliyor ya! Tamam tamam. Sanırım hangisini seçeceğimi buldum.

∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆

Ay Helü! Nasılsınız? Ben iyiyim.
Bölüm yetiştirmeye çalışıyorum yine.
Evet. Kamera sorumlusu Chan! Bangchan! Hoseok'a kızmayın! Çocuk Yoongi'yi kurtarmaya çalışıyor yani. Sizce Hoseok hangisini seçecek? Şey spoiler vermek gibi olmasın ama diğer bölüm SMUT!!! Diğer bölüm görüşelim!

Oy ve yorum yapmayı unutmayın!

Sope'la Kalın☀🌙




Bed Friend /YoonSeokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin