25- HASTANE

83 8 0
                                    

~Hoseok

Sabah öyle zorlukla uyanmıştım ki. Pardon. Öğlen demek istedim. Çünkü şuan saat 1'e geliyordu. Dün gece otele döndüğümde saat 2'yi geçmişti bile. Nasıl geldim onu da pek hatırlamıyorum ama neyse.

Kısa bir esneme sonrası sıcak suyun altına attım kendimi. Duştan çıktığımda saat çoktan 2'yi geçmişti. Üzerime açık kahve bir kazak ve koyu kahve bir pantolon giyip çıktım.

Kızıl saçlarıma baktım uzun uzun. Şimdiki halime hiç de yakışmamıştı. Siyah ya da kahve yapsam iyi olacaktı. Aslında direk şimdi yapsam olurdu ha?

Siyah gözlüğümü ve kahverengi kabanımla birlikte asansörden indim. Aşağıdan taksi çağırıp gelmesini beklerken, resepsiyonun bakışlarını üzerimde hissettim.

"Bir şey mi vardı?"

Anında duruşunu düzeltip boğazını temizledi.

"Kusura bakmayın lütfen. Sadece..."

"Aman aman!"

Göz devirip dışarı çıktım. Neden onun bahane uydurmasını bekleyeydim ki? Güzelliğime bakıyordu işte! Dışarıda korna çalan taksiye koşup arka koltuğa oturdum.

"İyi günler efendim. Nereye gidiyoruz?"

"İnchon Kütüphanesi...sanırım adı buydu."

"Ah! İnchoen Kütüphanesi. Hemmen gidiyoruz."

Yol boyunca pencereden sokağı izleyip durdum. Araba durduğunda anımsadığım kapıyı görüp gülümsedim. Ücreti öder ödemez arabadan inip içeri girdim. Sıcak ortama tebessüm edip rafların arasında dolaşmaya başladım.

Sonra tanıdık bir kitapla tüm odağımı oraya çevirip ellerim arasına aldım.

XOXO.

Birkaç yıl önce okumuştum. Bir Kpop idolü ve karaoke barında karşılaştığı kızın hikâyesi. Uzun zaman sonra tekrar karşılaşıyorlar ve aşk başlıyor! Okurken nasıl heyecanlandım görmeniz gerekiyordu!

Kitabı yerine geri koyup, tekrar rafların arasında dolaşmaya devam ederken, cebimde titreyen telefonla ekrana baktım.

TaeTaem Arıyor...

Açıp kulağıma götürdüm. Hışırtılı sesler dışarıda olduğunu gösteriyordu.

"Alo?"

"Hobim? Saatler geçti neden 1 kere bile aramadın beni?''

Şuanda dudaklarını büzdüğüne eminim. Hep böyle yapar zaten.

"Gerçekten...boş olmadım."

'Hı?' nidaları yükseldi bir anda. Tamam kabul ediyorum. İyi bir bahane değildi.

"Şuna aramak istemedim! Seni meraktan öldürmek istedim desene!"

"Öyle olmadığını biliyorsun!"

Derin bir iç çekti.

"Her neyse...arkadaşların beni arayıp duruyor."

"Arkadaşlarım?"

Bulduğum boş bir sandalyeye oturup geriye yaslandım. Oda bu sırada sessiz sessiz küfürler edip iç çekiyordu.

"Seokjin, Namjoon ve...adı neydi?"

Yoongi mi? Min Yoongi. Suga. Bay Min.

"1.80 boylarında, siyah saçlı, dilenci gibi yırtık pantolonla dolaşan, kaslı çocuk."

"Jungkook."

"Ah evet...bana adının bu olduğu söylemişti. Ama istersem sadece Bebeğim diyebilirmişim filan."

Bed Friend /YoonSeokHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin