~Hoseok
Yemekleri hazırlama işim bitince, kendimi hazırlamak için odama (daha doğrusu Taehyung'un odasına. Çünkü onun kıyafetleri benimkilerden daha şık ve güzel) gittim.
"Ne renk giysem bilemedim ki!"
Sonra aklıma gelen fikirle cüzdanı kaptığım gibi, soluğu kuaförde aldım. Fazla zamanım olmadığı için renge yola karar vermek zorunda kaldım. Enseme kadar uzayan kızıl saçlarımı, mor yapmaya karar verdim!
Evet evet biliyorum! Bana her renk yakışır! Aaa! Tamam arkadaşlar sonra da översiniz ya! Kuaför kız bana yakışacağını söylediği morun güzel bir tonuyla saçlarımı boyamaya başladığında, heyecandan delirmek üzereydim!
Aradan yarım saat bir saat geçti. Saçlarım yıkandığında kızın çığlık attığını duydum. Sevinç çığlığı mıydı? Yoksa kötü olmuş çığlığı mı? Korkuyla aynaya baktım. Ve gördüğüm şey- TANRIM!
Saçlarım mor değildi! Saçlarım SARIYDI! EVET EVET! SARIYDI! YA YAZAR HANIM BEN SENİN AZINA SIÇİM! NEDEN HER KİTAPTA İSTEDİĞİM RENK DEĞİL BAŞKASI OLUYOR! HAYIR YANİ NE ZAMAN BOYATAYIM DESEM BAŞKA RENK ÇIKIVERİYOR!
"Ayyyy! Çok yakışmış budaa!!"
"Ya sen şaka mısın?! Seni şikayet edicem ya!"
"Aaa beyfendi! Bi aynaya bakar mısınız? Çok yakışmış bu! Bi bakın ya!"
Kadına bağırma olayını es geçip aynada kendime baktım. Ah! Her zamanki gibi mükemmel görünüyorum! Gerçi ben hep mükemmelim de! Daha bi mükemmel olmuşum sanki! Mor olmasa da yine de güzel olmuş!
Neyse deyip, ücreti ödediğim gibi giydim kapşonumu eve koştum. Önce Yoongi görmeliydi beni!
Taehyung'un dolabından arakladığım, beyaz ceket takımını giydim. Amma! Gömlek yerine vücut zincirlerinden birini giydim. Kolye gibi boynumdan bağlayıp, uzun elmas görünümlü zincirler halinde göğsümün altına kadar uzanıyordu.
Birkaç saat makyaj ve saçlarımı düzeltmekle uğraştım. Heyecandan neredeyse düşüp bayılacaktım! Akşam olduğunda yemekleri ısıtıp, pencerenin karşısına geçtim. Resmen elim ayağım titriyordu.
Zaten birkaç dakika sonra Yoongi'nin arabasını görmemle ışıkları kapatıp mumları yaktım. Kapının önüne gelip son kez saçlarımı düzeltip, çalan kapıyı açtım.
"Hoşgeldin."
Deyiverdim. Bakışlarını ayakkabılarından çekip bana çevirdiğinde değişen surat ifadesine şahit oldum!
"Hoseok?"
Dudaklarımı birbirine bastırıp başımı salladım. Artık ne kadar şaşırdıysa cevap bile veremiyordu! Hadi ama! O kadar mı güzel olmuşum? Diyeceğim ama sormam hata! Elbette öyle biliyorum!
"Çok...çok güzel olmuşsun."
O bunu derken bende onu inceliyordum. Gri bir takım ve siyah gömlekle her zamanki gibi olsa da yakışıklıydı işte. Siyah saçları dağınıkken bile güzeldi! O hep böyleydi ki!
"İçeri geçelim mi?"
Başıyla onaylayıp içeri geçti. Etrafı inceleyerek salona gittiğinde kalbim durdu sanki! Onun parlayan gözlerle etrafa bakması o kadar güzeldi ki! Sanki ilk defa bu kadar mutlu olmuştu.
Sandalyeyi işaret ettim. İkimizde karşılıklı oturdum. Çenemi avcuma dayayıp ona bakmaya başladım. Oda aynısını yaptı. Sessiz kaldık. Konuşmadık. Gözlerimiz anlatıyordu sanki her bi şeyi.
"Mükemmelsin."
Mum ışıkları altında bana dediği şeyin şokunu yaşıyordum. Konuşmadan yemeklerimizi yedik. İçeceklerimizden yudumladık. Sonra ben ayağa kalktım elinden tutup koca balkona götürdüm onu. Yere serdiğim halının üstüne oturduk. İşte şimdi başlıyordu her şey.
Yüzüne döndüm. Ay ışığının altında parlayan yüzüne bakıp ellerini tuttum. Ondan cesaret alıp konuşmaya başladım.
"Yoongi...Evet belki diğer çiftler gibi yağmurun altında çarpışmadık, ıslanmamak için birbirimize sokulmadık, uzun uzun konuşmadık, ya da ne bileyim, birbirimizin ailesiyle tanışmadık. Otobüste karşılaşıp birbirimize yol vermedik. Birimiz düştü de diğeri tuttu gibi şeyler yaşamadık."
"Aşık oldum. Ne zaman oldu ya da nasıl oldu bilmiyorum. Tek bildiğim hep seninle olmak istediğim. Saçma geliyor belki ama öyle işte. Bana sarıl istiyorum, beni öp istiyorum, benimle konuş, benimle uyu istiyorum. Bana anlat istiyorum. Ne acın varsa benimle paylaş istiyorum. Her saniye yanımda ol istiyorum. Sabah ilk seni, gece en son seni göreyim istiyorum. Benimle yemek ye, benimle film izle, benimle yorul istiyorum. Benimle neşelen, benimle gül, benimle ol istiyorum."
"Ben hep korktum...Taehyung ablama o kadar aşıktı ki, o gittiğinde ne halde olduğunu ben biliyorum. Öyle olmak istemedim. Biri yüzünden dağılmak istemedim. Benim bu hayattaki görevim ablamı mutlu etmekti. O gidince de Taehyung'u mutlu etmek oldu. Her saniyemde o vardı. Ben kimseyle bu kadar yakın olmadım. Kimse için bu kadar ağlamadım. Kimsenin sevgisine muhtaç kalmadım. Ben kimseyi sevemedim Yoongi."
"Taehyung'un aptal bir toplantısı için gittiğim şehirde seni buldum. O kadar gevşek biriydim ki, tanımadığım adamın biriyle yattım. Çünkü seni bilmiyordum. Kim olduğunu. İlk gün sana o kadar sinir olmuştum ki! O kahveyi kafandan aşağı dökmek istedim! Hey! Gülme! Bunu gerçekten de istedim!"
"Sonra yemekte olanlar! Ah! O kadar eğlenmiştim ki! Kızaran yüzün o kadar komikti ki! Tabi sonra sen yine beni sinirlendirdin! Etekle gelmiştim şirkete! Tanrım! Jimin ve Taehyung yüzünden kanser olacaktım! Sonra kamera olayı derken neler oldu!"
"Sonra kavga ettik...o zaman anlamadım ama bu geçen bir haftada olan kavga yüzünden ne kadar üzüldüm biliyor musun? Jiwoong adında biriyle tanıştım. Posterini görünce bana seni sordu! Biliyor musun o senin hayranın bana kalırsa. Bana neden kovulduğumu sordu. Bende ona istifa ettiğimi söyledim. Şok oldu resmen!"
"Sonra hastaneden telefon aldım. Nasıl geldiğimi bilmiyorum...Seokjin, Namjoon ve Taehyung'u o halde görünce çok korktum sana da bir şey oldu diye...Taehyung'un öğütleriyle gaza gelip şirkete geldim işte...o ana kadar...seni dimdik ayakta görene kadar ben kaç kere öldüm biliyor musun?"
"Ben öldüm Yoongi...ben yandım, ben bittim. Nasıl aşık olduğumu anlatamam, ama...siyah irislerin, hani böyle beni ne zaman bulsa parıl parıl parlıyor...bana öyle güzel gülüyorsun ki, bi an her şeyi bırakıp sadece gülüşünden öpesim geliyor... Jungkook'a kızarken bile çok sexy görünüyorsun! Böyle içim içimi yiyor. Her an öpesim geliyor, her an yanında olmak istiyorum."
Elinin birini bırakıp tam tepemizde olan Ay'ı gösterdim parmağımla.
"Bu gece ay çok güzel değil mi Yoongi?"
Sonra tekrar yüzüne döndüm. Gözlerimi kapattım ve tekrar açtım. Anlamasını umdum. Hislerimi bu şekilde anlatmayı seçtim ve şimdi tek isteğim onun bu kısacık cümlemin altında yatan anlamı bilmesiydi.
Japonca'da 'seni seviyorum' denmezmiş.
Geçmişte Japon erkekleri sevdiklerine 'seni seviyorum' demekten utandıkları için onun yerine 'bu gece ay çok güzel değil mi?' dediği söylenir. 'Güneş'i araken peşini bırakmaz Ay' bu yüzdendir ki 'Güneş'e, yani aydınlığa giden yolda peşimdeki Ay olur musun?' dememin ince bir yoluymuş.Durdu. Parlak gözlerini yüzümün her bir yanında gezdirip tekrar gözlerimi buldu. Korkuyordum. Bilmemesinden, beni anlamamasından. Ellerimizi birleştirdi. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı sonra. Nefesleri çarpıyordu dudaklarıma. Heyecanlandım.
"Çok güzel Hoseok...bu gece ay çok güzel. Tıpkı senin gibi çok güzel."
Anlamadı. Anlatmak istediğim şeyi anlamadı. Yüzümün düştüğünü görmüş olacak ki kulağıma yaklaştı. Sıcak nefesleri şimdi kulağımın dibindeydi.
"Olurum Hoseok, Peşindeki Ay olurum Güneş'im."
∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆∆
Ay Helü! Nasılsınız? Ben iyiyim diyemem ama neyse deyip geçiyoruz!
Yıllar yıllar yıllar sonra MERHABA!
Walla inanın yazacak ilham yoktu! Yeminle! Yani...bahane bulamadım ya! Neyse ya boşverrelim! Uzun tuttum! Kıymetimi bilin ha! Ay ve Güneş! Hoseok ve Yoongi! Allahım bence çok güzel oldu! Güzel oldu boşverelim! Ve diğer bölümü sabırla bekleyelim! Hadi görüşelim!Oy ve yorum yapmayı unutmayın!
Sope'la Kalın☀🌙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bed Friend /YoonSeok
FanfictionSadece birkaç gece kaçamak yaptığım adam çalıştığım şirketin ortağıysa en fazla ne olabilir?