🍬2.Sakız Falı,Dede ve nene

707 76 10
                                    

Sakız Falı

2.Bölüm

Dede ve Nene

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Dede ve Nene

"Bu da gelir bu da geçer ağlama, bu da-"

"Yeter artık sus! Abi artık alın şunu hapse mi atarsınız nereye götürürseniz götürün ya!"

Ne var be sana da iyilik yaramıyor. Burada yedi oktavlık sesimin 3 kısmında kalarak sana şarkı söylüyorum hala kın mın ediyorsun.

Kollarımı birleştirip tekrar boş tavana baktım. Ya kitaplarda hep boş tana baktım diyorlar. Ablacım zaten tavan boş olur hani dolu olması için Newton'un o elma olayı yaşanmamış ve hatta uzayla dünya arasında delik açılması gerekti ama olmadı. Nasip.

Kafayı yiyorum.

Neredeyse bir gün oluyor. Eda ve ben ayrı yerlerde tutuluyorduk. Bugün bizim taşınmamız gerek ama ben şu an cinayetten alınmış yüz beş leşi olan kadırgalı gibi hissediyorum. Gelen giden yok ya daha neyi bekliyorsunuz biz serbestiz işte!

"Tamam efendim-"

Birden bir ses duydum. Sağ tarafıma baktığım da dün ki konserin yarısı içerde yarısı dışarda olacak şekilde birine bakıyordu. Aha geldi benimkiler! Yerimden fırladığım gibi demirlere yaklaşmıştım. Ne oldu? Aha geliyorlar ay yoksa hapise mi gidiyorum? Yook gelmem siz beni kesin hapse götüreceksiniz of of!

Hızla demirlere sarıldım. Kollarımı ilk defa defa demir gören son maden çağındaki insanlar gibi yapışmıştım. 1800-1200 arasında olsaydım sanırım en zengin madenci ben olurdum eminim.

Bana sinirle bakan adam elleri belinde "Sakız hanım ne yapıyorsunuz?"dediği anda ağzım yüzüm kaymış bakakaldım.Sakız hanım mı? Ben mi? Allah Allah nezarettekilere son arzun nedir diyen cellatlar gibi hanımlı beyli mi hitap ediyorlar?

Derince nefes alıp "Komser Bey ben son arzum olarak Eda'yı görmek sonra bir yerlerde dondurma yemek ha bir de süt mısır...ah ben onsuz ne yapacağım?"ah ah bilseydim Eda'yı alır arkadan çıkardım en azından son bir dondurma yerdik. Ben ne yapacağım ne?

Göz deviren komser başını kaldırıp sakince nefes aldı ve "Sakız Hanım!!! Demirleri bırakın kamera kayıtları silinmiş ama şansınıza Bebek odasında bebekler için ayrılmış ayrı kamera varmış onu hesaba katmamışlar o sebeple dedeniz sizi almaya geldi hazırlanın....."dedi. Vallaha mı? Oh be şükürler olsun. Teknoloji çağında olduğum için yine şükürler ediyorum.

Ellerimi kaldırıp "Şükürler olsun!" Diye Allah'a dualar ederken elimi yüzüme götürememiştim. Ah demirler var!

Kocaman gülümseyip kollarımı demirden ayırdım ve dışarıya bir adım atmamla dank eden kelimeler yeni yeni beynimin düşünce merkezine yol almıştı. Ne? Deden derken? Benim dedem yok ki! Acaba karıştırıyor mu?

Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Her halimden şaşırdığım belliydi. Ona garipçe dönerek "Komser Bey iyi misiniz? Ben dün size ailem yok dedim"diyerek hala aklı yerinde mi diye kontrol ediyordum. Yani koca İstanbul'la uğraşıyorlar aklı karışmış olabilir.

Ona gülümsediğim sırada eliyle ileriyi göstererek "Dünden beri araştırma yapıyorlar. Kayıp Bektaş bulundu ama şanlısın ki deden nüfuslu bir adammış yoksa değil öğretmen olman yanında geçemezdin"dediği anda kalan son beyin hücrem kendini infilak etmişti. Dedem....derken....bir dakika benim dedem mi varmış? Ciddi misiniz? Hayır ya bunlar ben hapise düşeceğim diye dalga geçiyorlar! Ne?

Olduğum yerde gülmüştüm. Gülüşüm kahkahalara dönüşüyordu. Ya siz benimle dalga mı geçiyorsunuz ne dedesi ne ailesi? Ben 26 yıldır yalnız başımayım, onları aramaktan bıktım ve siz kalkıp bir günde bulduk mu diyorsunuz? Müge abla bak işine! Hem de dedem nüfuslu öyle mi? Ahahah buna ancak gülerim!!!

Elimi duvara yaslayıp adım dahi atamazken gülüşüm aniden solmuştu. Başımı kaldırıp "Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz?"dedim. Başımın içerisi karınca yuvası gibi uyuşmaya başladığı sırada birden bir ses duymuştum.

"Bahar!!!"diye koşan bir teyze ve birden yanındaki adama yaslanan yaşlı amca görmüştüm. O an kalbime inen sızı bıçak gibi iniyordu. Birden boynuma kollarını saran kadın "Baharım!"diyordu. Bahar mı? Ne baharı ben Sakız.... faldan çıkan sakız!

Şaşkınca onları izlerken komser gülerek yanımda gitmişti. Bir dakika bekle bunlar kim? Ben...ben hiç birini tanımıyorum! Şoka girmiştim. Birden benden çekilen kadın kısa boyuyla başını kaldırıp bana baktı ve "Tıpkı babasına benziyor! Bahar bak...bak biz senin deden ve neneniz...bize araba kazasında bebek öldü dediler kızım, kızım bize öldü dediler!!!" Diye birden bağıran kadının elleri kollarımdan ayrılmıştı ve önümde su gibi akarak yere düştüğü sırada neye uğradığını şaşırmıştım. Herkes gibi kadına boş boş bakıyordum.

Bir dakika bir dakika ne oluyor? Deden ve nenen mi? 26 yıl sonra mı? Hayır siz bence kafayı yemişsiniz! Onlara bakmayı kesip geri çekildim ve Eda'yı aramak için yürümeye başladım. Deli midir nedir? Her torunun diyenlere koşacak mısınız? Allah'ım sen sabır ver ne olur!

"Eda!!!" Diye seslenmeye başladığım sırada birden kolum tutulmuştu. Koluma baktığında buruşuk bir el beni tutuyordu. Yavaşça arkamı döndüğüm de o dayı yine karşımdaydı. Kolumu çekip yutkundum ve "Dayı benim ailem yok yıllar önce öldü! Ha bir de sağol bey amca çıkarmışsın ama benim arkadaşı göremedim nereye gitmiş?"dedim ve etrafa bakındım. Allah Allah bu Eda da cevapsız iş yapmayı iyice huy edindi. Nereye aldılar?

Birden o komseri gördüm. Hızla yanına doğru gidecekken birden tekrar kolum tutuldu. Sinirle kolumu çekmiştim. Zaten gerginim bir de üstüme gelmeyin.

"Bak bey amca ben sizin torununuz değilim! Şimdi lütfe-"diyemeden birden önüme fotoğraf çıkardı. Eski bir fotoğraftı ve...ve bu...benim fotoğrafım! Evet! Yurda gittiğim de çekilmiştim ve bu daha önce görmediğim açıdan olan fotoğraftı. Ama nasıl olur?

İkinci bir şok yaşarken yutkundum ve "Siz...siz bunu nereden aldınız?"dedim. Bedenim kaskatı kesilmişti. Elim yüreğimi sakinleştirmek istiyordu ama ne var ki değil susmak oturup çocuklar gibi ağlamak istiyordu. Fakat ne yapacağımı kestiremiyordum. Ben! Sakızdan çıkan fal kızı! Her şeye hemen karar veren, herkes bocalarken yaptığım hata bile olsa ödül olur diyen ve hatta başkalarının yerine karar alan ben şu an ne yapacağımı bilmiyorum.

"Baban gizliden emmine gönderdi. Anlatmak için çok zaman var ama baban ve annen gizliden evlendi İstanbul'a kaçtılar sonra sen oldun emmine bunu göndermiş....görür görmez tüm buzlar eridi dedim boncuk gözlümğ getirin amma..."dediğin de yutkundu. O yutkunuşta bütün acıları boğazında nefesini keser gibiydi. Gözleri birden dolmaya başlamıştı. Haksizce dururken tekrar bana bakıp "Sonra o kaza oldu...bize gelip...kazada hiç kimse sağ kurtulamadı dediler senin olmayan bedeninde mezarın bile var"dediği anda ağzım açıldı. Ölmeden mezara konmuşum ama size nasıl inanayım? Ya 26 sene 26! İnsan hiç mi bedeni yoksa hala yaşıyor deyip aramaz! Madem nüfuslusun hiç mi 26 sene önce bir yerlere sormadın?

İç çekip elindeki fotoğrafı aldım ve kendimi ağlamamak için zor tutarak "Bey amca bak bu açıdan fotoğrafım yoktu getirdiğin iyi oldu...nereden bulduysanız bir dahaki sefere getirin ben şimdi asıl ailemi bulacağım"dedim. Ne yapacağımı bilemez halde yürümeye başlamıştım. Dişlerimi sıkmaktan ağrıyan çenemi asla bırakmayıp koridor boyu yürümeye başlamıştım. Hızlı adımlarla ve korkuyla ilerliyordum. Eda neredesin nerede?

Kapının önüne geldiğim sırada birden bire karşıma iki adam çıkmıştı. Zebellah gibi siyah takım giymiş iki adam birden kolumu tuttu ve önümüze gelen siyah araca beni atmışlardı. İmdat imdattt!

🍬Sakız FalıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin