shooting stars, in your eyes

5.6K 951 825
                                    

minn-sung wp konuşması

sung
minho

minn

çevrimdışı

sung
inanmadığını bilsemde sana açıklama ihtiyacı hissediyorum
mesajlarla zerre bir alakam yok

jihoo'nun amacı ne, ne amaçla bunları yapıyor bilmiyorum ama artık bıktım
okul değiştirmek daha mantıklı gelmeye başladı
minn, gördü

jisung mesajı yazdıktan sonra ekrana sadece bakmakla yetindi. minho'nun onun hakkında en ufak yanlış düşünmesini istemiyordu. minho sosyal medyada aktif mi diye bakacakken telefonunun elinden hızlıca alınmasıyla afalladı. felix el çabukluğu ile telefonu almış ve mesajları okumuştu. jisung onu durdurmaya çalışmamıştı, jeongin ise olanları izliyordu.

felix'in annesinin içeri girmesiyle herkes kapı tarafına doğru döndü.  "anme bi çalsaydın ya!" felix'in mızmızlanmasıyla annesi cevap verdi. "çocukken gördüm pipinizi oğlum, şimdi görsem ne olacak." jisung ve jeongin'in yanakları utançtan kırmızılaşırken annesi devam etti.

"bir çocuk sizin arkadaşınız olduğunu söylüyor. jisung oğlum seninle dışarıda konuşacakmış." jisung'un felix'in anmesinin oğlum demesi, içini fazlasıyla ısıtmıtmıştı. annesinden bile nadir duyardı bu cümleleri ya da duysada, bunlar sadece aptal isteklerin bir başlangıcı olurdu.

jisung gülümsemeyle kafa salladıktan sonra hızlıca pencerenin yanına koşarak aşağıda bekleyen kişiyi görmeye çalıştı ama karanlıktan bir şey görünmüyor ve sokak lambasının ışığı da yeterince güçlü parlamıyordu.

"tamam anne, teşekkürler." felix boş tabakları aldı ve annesine uzattı. annesi boş bakışlarla felix'e baktı "oğlum pisliğinizi ben mi temizleyeceğim?" daha sonra gülerek tabakları aldı ve devam etti. "anneyim sonuçta temizleyeceğim."

felix annesinin arkasından, anlamayan bir suratla bakarken kapının arkasında asılı olan ceketi jisung'a uzattı, jisung hâlâ pencerede meraklı gözleriniyle sokağa bakarken kafasını olumsuz anlamda sallayarak kısık sesle söylendi. "aegu... aegu..." sonrasında ceketi güç bela giydirdi jisung'a. jisung hâlâ aşağıya bakmaya çalışıyordu.

felix onun kolundan tutarak odasından dışarı çıkarttı ve sırtından ittirdi. "hadi git sevgiline!"

jisung, minho'nun gelmiş olacağını düşünmemişti ama bu da olası bir durumdu. tökezleyerek merdivenden aşağı indi ve felix'in annesine teşekkür ederek ayakkabılarını giydi, kapıyı açtıktan sonra dışarı çıktı.

etrafa baktığında kimseyi göremiyordu, sokak lambasının altında ki kediyi fark ettiğinde arkası dönük bir şekilde ona yem veren birisini daha fark etti, camdan baktığında böyle biri yoktu. jisung o tarafa doğru yürümeye başladı. havanın hafif ayazı nefesiyle buluşunca küçük sis bulutları oluşturuyordu.

kedinin yanına geldiğinde onun da yanındaki beden kıpırdadı ve ayağı kalkarak jisung'a doğru döndü.

tabii ki bu minhoydu.

kalın yüzüklü elleriyle jisung'un yanaklarından tutarak kendine çekti ve dudaklarına yaklaşarak uzun bir öpücük kondurdu. jisung'un dudağını hapsetmişçesine öpüyordu. jisung'un canının acıdığını umursamadan öpmeye ve emmeye devam ediyordu. jisung, minho'nun bileklerinden tutarak onu kendinden uzaklaştırarak dudaklarının ayrılmasını sağladı.

"ne oldu minho? iyi misin?" minho derin bir nefes aldı. "seni herkesten kıskanıyorum." söylediği cümleyle jisung'un kızarmış yanakları daha da kızardı. kiraz kırmızısına yakın dudaklarını ıslatarak gülümsedi ve minho'nun elini tuttu.

Bad Habits, Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin