Merhaba benim adım İlker Ekinci. Başımdan geçen olayı size anlatma cesaretini ancak bulabildim. Olayı yaşayalı 5 yıl oldu, ama ben bir türlü etkisinden kurtulamıyorum.
Ben babamla birlikte İstanbul'da yaşıyorum. Her ne kadar istanbul'da yaşamak zor olsa da İstanbul'u seviyorum. Babamın adı Ahmet Ekinci. Babamın kendine ait küçük bir ayakkabı dükkanı var. Babam çok çalışkan birisidir. Gece-gündüz hep çalışır. Bu yüzden de babam sayesinde hiç darlık çekmedik.
Babam normalde çok stresli ve sinirli birisidir, ama bana karşı çok yumuşaktır.
Bana hep " sen benim en değerli varlığımsın, benim yaşama sebebimsin " der.
Babamda benim en değerli varlığım. Ayrıca en iyi arkadaşım, dostum.
Canım babam onu çok seviyorum
Annem (Esma Ekinci) ise daha ben 8 aylık bir bebekken beyin kanaması geçirerek vefat etmiş. Onu hiç görmedim. Sadece babamda olan vesikalık fotoğrafını görüyordum. Hep onu gerçekte görmeyi hayal ettim. Bazen rüyama girerdi.
Dünyada en çok istediğin şey ne deseler, ANNEM derim. Her ne kadar babam,annemin eksikliğini hissettirmesede, bir annenin yerini doldurmuyor.
Annesiz büyüyen bir çocuk hep eksik kalmış bir çocuktur. Annesiz olan kişi Sürekli acınan kişi olmuştur. Küçükken bana ezikmişim gibi bakan o suratları asla unutamam.
Sürekli küçükken "ah yazık annesi yokmuş, öksüz başını okşamak sevaptır." diyerek başımı okşarlardı .
Bu türlü konuşmalar beni çok incitirdi. Keşke benim duymayacağım şekilde söyleyip öyle başımı oksasalar , belki o zaman gerçekten sevap kazanırlardı. Neyse ben bu sözlere artık çok alıştım. Beni annesi olmayanlar daha iyi anlar.
Benim sadece bir amcam var
(Kadir Ekinci). O da İstanbul'da yaşıyordu.
Anne tarafından akrabam hiç yoktu. Çünkü annem tek kardeşti. Bu yüzden, köyde yakın bir akrabam olmadığı, hemde çok uzak oldugu için hiç köye gitme gereği duymamıştık.Fakat ben küçüklüğümden beri doğduğum köyü, doğduğum evi o kadar çok merak ediyordum ki, sürekli hayal kurardım.
Her yaz babama köye gidelim diye ısrar ediyordum, ama babam hep iş yoğunluğundan ertelerdi. Sürekli diğer yaz gideriz diyerek beni geçiştiriyordu.Bazı geceler babamı odasında ağladığını görüyordum. Annemi çok özlüyor olmalı...
çünkü cüzdanında annemin fotoğrafını hep taşıyordu. Zaten hep annene doyamadım der.Nihayet okullar tatil olmuştu. Ben koca kış köye gitme hayeli kurmuştum. Bir gün babamı köye gitmek icin çok zorladım. Babam gene gidemeyiz deyince,
dayanamayıp babama,"Çoğu gece ağladığını görüyorum. Annemi çok özlüyorsun. Belki mezarını ziyaret edersen birazda olsun özlemin gider. Hem bende annemin mezarını ziyaret etmek çok istiyorum. Ne olur gidelim baba. Sadece bir kere gidelim. Zaten bir daha istemem " dedim
Ama yine babam her zaman olduğu gibi işini bahane ederek bu seferde köye gitmeyi kabul etmedi. Babam istese giderdik ama o istemiyordu. O yüzden sürekli bahane buluyordu. Köye gideceğine tatile git diyordu. Ama ben köye gitmek istiyordum.
Fakat ben bu yaz köye gitmekte kararlıydım. Madem babam gitmiyor, bende kendi başıma gizlice giderim. Diye düşünerek, bir plan kurmaya başladım.
Hem içimde garip bir korku, hemde hayalimi gerçekleştirecegim için sevinç vardı.
Babam ayda bir defa ayakkabı malzemesi almaya giderdi.Gittiği yerden bir kaç gün dönmez bende babam dönene kadar ya kendim kalıyordum, yada amcamla kalıyordum.
Babam gene bir hafta sonu ayakkabı malzemesi almak için şehir dışına gidecekti. Ben de fırsattan istifade ederek köye gidecektim
Babam Cumartesi sabah erkenden gidecekti. Bunu bildiğim için bende, hemen Cumartesi öğleyin saat 12 buçuğa bir bilet aldım. Nihayet günlerden Cuma olmuştu. Ve ben çok heyecanlıydım. Gece bi türlü uyku gözüme girmiyordu.
Gece saat 2 gibi anca uykuya daldım. Ve öyle bir rüya gördüm ki, rüyanın etkisiyle neredeyse gitmekten vazgeçeçektimRüyamda otobüse bindim gidiyordum otobüste o kadar çok insan vardi ki, ayakta gidenler bile sıkışıktı. ve otobüste, üzerinde simsiyah yüzü dahi görülmeyecek şekilde giyinmiş örtülü kadinlar vardı. hiç erkek yoktu.
Bir tane kadın vardı. Kucağında ise küçük bir bebek çığlıklar atarak ağlıyordu. Bir anda kadın bebeğinin boğazından keserek öldürdü. Bebek, bizim bildiğimiz o şirin bebekler gibi değildi. Yüzü hayvan gibiydi. Çok korkunç görünüyordu.
Kanıyla cama birşeyler yazdı ama okunmuyordu. Sonra bir anda otobüs durdu. Ve benim kolumdan tutup aşağı indirdiler. Arkamdan teker teker değişik fısıltı şeklinde birseyler söyleyerek otobüsten indiler.
Gözlerinden alev fışkıran kadın kızgın bir ses tonu ile "Sıra sana geldi seni bekliyoruz" dedi veo esnada ben kan ter içinde uyandım
Bu rüyadan sonra sabaha kadar uyuyamadımSabah olunca babam ile birlikte erkenden kahvaltı yaptık. Ben cok heyecanlıydım. Sürekli saate bakıp duruyordum.
Babam faketmiş olacak ki,
"Ne o İlker yoksa yola sen mi çıkacaksın? Gözün sürekli saatte" dedi.Bende,
"Sen geç kalacaksın diye bakıyordum. Çok baktığımı fatketmemişim" dedim.Babam,
"Bakıyorum da beni hemen gönderme peşindesin. Soyle bakalım ben gidince ne yapacaksın?" Diyerek bana göz kırptıBende,
"Aman baba öyle seymi olur. Neden seni gönderme peşinde olayım. "
DedimBabamda,
"Neyse oğlum şaka yapıyorum. Benim zaten hemen çıkmam gerek anca varırım. Ben yokken kendine iyi bak." diyerek beni öptü.Babam gidince, ben de bir yandan gördüğüm rüyayı düşünüyorum bir yandan da hemen hızlıca valizimi hazırliyordum .çünkü otobüse yetişmem gerekiyordu.
(Degerli oy ve Yorumlarınızı bekliyorum)
Bölümü nasıl buldunuz? :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Taşların sırrı
Horrorİlker babasıyla birlikte İstanbul da yaşıyordu Annesi daha İlker 8 aylık bir bebekken vefat etmiştir. Asıl memleketleri ise Mugla nin bir köyüdür. İlker hiç doğduğu köyü görmediği için köyünü hep merak eder ,ama babası bir türlü onu köye götürme fır...