Koşarak merdivenlerden indik. Heeseung kapıyı açtı ve etrafa baktı. "Hadi çıkalım."
"Heeseung."
"Efendim?"
"Motoru önde bıraktık."
"Hay sikiyim. Şöyle yapalım. Burdan uzaklaşalım. Bir yerden taksiye bineriz. Sonra ben motoru aldırtırım."
"Tamam öyle yapalım." Beraber dışarı çıktık. İlerlerken arkadan bir ses geldi. Baktığımızda birkaç magazinci gördük.
"Salmıyolar. Cidden." dedi ve elimi sıkıca tutup koşmaya başladı. Ben de onunla koşuyodum. Bi' ara sokağa saptık ve orada biraz durduk. Yine koşmaktan nefes nefese kalmıştık. Kafamı arkaya duvara doğru yasladım ve sakince nefes almaya başladım. Zaten nefes almaya çalışırken tekrar nefesimi kesen Heeseung'un dudakları oldu.
Sırtımı iyice duvara yasladı ve iyice üstüme geldi. Bütün vücudum onun vücuduna değiyordu. Dudaklarımı yavaşça emiyordu. Ben de ona aynı şekilde karşılık veriyordum. Elleri belime indi.
Ben de kendi kollarımı onun boynuna sardım. Zaten nefes nefese kaldığım için dudaklarımızı çok bir arada tutamadım ve dudaklarımızı ayırıp derin bir şekilde nefes alıp vermeye başladım.
"Sakinleş sevgilim."
"Öpmeseydin sakinleşmiştim."
"İstemediğini söyleseydin öpmezdim."
"Şaka yapıyorum. Niye öpmeni istemiyim? Çok da güzeldi dudakların."
"Seninkiler daha güzeldi emin olabilirsin."
"Heeseung."
"Efendim?"
"Bu ilk öpücüğümüz değildi biliyo musun?"
"Ne?"
"Dün gece ne oldu hatırlıyo musun?"
"Senin için hediyeleri hâllettikten sonra John ve Benjamin'le içmiştik de niye?"
"Dün gece benim evime geldin."
"Hassiktir."
"Kapıyı açtığımda kendini üstüme attın falan hiçbirini hatırlamıyo musun?"
"Hiçbirini hatırlamıyorum. Çok içmiştim zaten."
"Fark ettim. Başka kimin kapısına dayanıcam be güzelim." dedim ve gülmeye başladım. O da benimle gülmeye başladı.
"Ee ben hâlâ anlamadım. Ne zaman ilk öpücüğü- YOKSA..." dedi ve sustu.
"Hayır hayır. Hiçbir şey olmadı. Abini aradım seni alması için. Arabaya bindiğinde kolumu tutup bırakmadığın için mecbur seni öpmek zorunda bıraktın beni."
"Ha iyi olmuş da keşke ben de hatırlasam ilk öpücüğümüzü."
"Sen ilk öpücüğümüzü bu olarak say. Zaten hatırlamıyosun."
"Olmaz öyle." dediğinde gözüme bir ışık çarpmaya başladı.
"Bu ne?"
"Ha Hoon motoru getirmiştir."
"Hoon mu?"
"Hay anasını sikiyim böyle işin."
"Benjamin Hoon'sa Johnny de Won o zaman di mi?"
"Evet."
"Olsun." dedim ve yanağını öptüm. "Aramızda sır merak etme."
"Teşekkür ederim sevgilim."
"Rica ederim. Hadi gidelim Hoon'un yanına."
"Ya."
Güldüm ve "Tamam sustum." dedim. Kollarımı boynundan çektim ve elini tuttum. Parmaklarımızı birbirine geçirdi.
Beraber Hoon'un yanına gittik. Hoon motordan kalkınca yerine Heeseung geçti.
"Kanka sizi yakalamadılar mı? Nasıl geldin sen?"
"Bizi yakaladılar da şu an gündemde biz değil siz varsınız hatırlatırım."
"Doğru."
"Neyse gidiyorum ben Won bekliyo."
Heeseung alnına vurdu ve "Hoon." dedi ama sonra ne dediğini fark etti.
"Heeseung." dediklerinde gülmeye başladım. "Arkadaşlar sıçtınız batırdınız gizliliği."
"Ya sikerim ya. Hoon ben, diğeri de Won. Hiç uğraşamiycam. Bilirsen bil."
"Tamam Hoon sakin ol."
"Gidiyorum ben. Sinirim bozuldu." dedi ve gitti.
"Jay gibi bu da." dedim ve gülmeye başladım. "Jay kim?"
"Won'un kedili kaskına çok tatlı diyen yakın arkadaşım."
"Ben Niki'yi biliyodum sadece."
"Sevgilim Jay, Niki ve Sunoo var işte. Niki ve Sunoo umarım sevgili olucak artık.Ya olucaklar da Niki de cesaret yok. Yoksa ikisi de birbirini seviyo."
"Onlar için büyük bi iyilik yapabilirim."
"Ne yapabilirsin?"
"Niki benim sıkı takipçim değil mi?"
"Evet."
"O zaman Sunoo'ya söyle güzel bi motor kaskı bulup gelsin."
"Ne yapıcaksın ki?"
"İmzalayacağım."
"Öper."
"Ne?"
"Normalde öpmeye götü yemiyo ama kesin öper."
"Yemek yemeye gidelim mi?"
"Yine aynı yere mi?"
"Tabii ki."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Right Here | HeeJake
Fanfic"Yani yerinizde olsam çoktan bırakmıştım." "Peki şimdi bırakabiliecek misin?"