Dikkatlice tabloyu incelerken biri omzumu dürttü. Arkamı döndüğümde Heeseung ve bir topluluk vardı. Ayağa kalktım.
"Bunlar kim?"
"Jaeyun."
"Efendim?"
Ellerimi tuttu. "Hayatım boyunca şiddetli bir arzu ve ateşli bir özlemle yanan bir aşkı hiç böyle bir saflık içinde görmemiş, hatta böyle bir saflık içinde ne düşünmüş, ne de düşlemiştim. Bu masumiyeti ve bu gerçeği anımsayınca, ruhumun derinliklerinin kor alevi gibi yandığını, bu sadakat ve şefkat imgesinin nerede olursam olayım peşimden geldiğini, yanıp tutuşan benmişim gibi özlem ve hasret içinde olduğumu sana söylersem bana kızma. Bu aşkımı kabul et ve seninle olmama izin ver. Benimle çıkar mısın?"
Söylediği sözleri bir yerden anımsıyordum. "Genç Werther'ın Acıları. Değil mi?"
"Evet. Maalesef iyi bir şair değilim." dedi ve güldü. "Şair değil." dedim ve boynuna sarıldım.
Belimi sardı. "Evet. Seninle çıkarım." Belimden çekildi ve "O zaman hediyemizi alabilir miyim?" dediğinde Johnny ,büyük ihtimalle Won, elinde bir buketle geldi ve Heeseung'a verdi. Baya büyük bir şeydi ve çiçekleri severdim.
Sonra Heeseung buketi bana çevirdi. Gördüğüm şeyle gülümsemem bir oldu. "Şaka mı yapıyosun?" dedim ve bana uzattığı buketi aldım. İçinde bir sürü kitap ve aralarına sıkıştırılmış bir sürü gül vardı. "Hepsi senin için."
Buketi tek kolumla tuttum ve diğer kolumla da tekrar parmak uçlarıma çıkıp Heeseung'a sarıldım.
"Çok teşekkür ederim."
"Rica ederim sevgilim." dedi ve boynumu öptü. "Bizi çekiyolar değil mi?"
"Evet tabii ki."
"Buraya getirmeye nasıl ikna ettin bunları?"
"Bir yere ne zaman gideceğimi söylersem orada bitiyolar zaten."
"Hiçbi şey söylemedin ama."
"Ben söylemedim zaten. O işi canım arkadaşıma pasladım." dediğinde güldüm.
"Gülüşünü çok seviyorum."
"Beni sevmiyosun yani." dedim ve kollarından ayrıldım.
"Ne? Ne alaka?" Tekrar güldüm. "Ukelerin bu triplerine bi gün çok maruz kalıcaksın Ethan."
"Ha şimdiden başlıyoruz yani."
"Tabii ki. Nasıl olsa hayatındaki en güzel şey benim sana naz yapmam değil mi?"
"Nasıl olsa hayatımdaki en güzel şey, sadece senin bana naz yapman Jaeyun." dedi ve sonra arkasını dönüp elimi tuttu. Ellerimizi havaya kaldırdı. "Sevgiliyiz arkadaşlar. Resmen duyuruyoruz. Sevgiliyiz."
"Napıyosun?"
"Sevgili olduğumuzu duyuruyorum. Eve gidince çıktığımız haberlerin ekran görüntüsünü alacağım. İlerde çocuklarımıza göstermez miyiz?"
Güldüm ve "Çocuklarımıza mı?"
"Evet. Babalarını örnek alıp romantik olur onlar da."
"Hangi babalarını?"
"Çok üzgünüm, babalık görevi tamamen bana ait."
"Ha diyosun ki sen illa anne olmak zorundasın."
"Evet. Öyle diyorum."
"Peki. Öyle olsun."
"Ne dersin, kaçalım mı bunlardan?"
"Dışarda magazinciler var."
"Arkadan çıkarız. Yangın merdiveninden."
"Olur o zaman." dedim ve sıkıca elini tuttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Right Here | HeeJake
Fanfiction"Yani yerinizde olsam çoktan bırakmıştım." "Peki şimdi bırakabiliecek misin?"