Sabah telefonumun çalmasıyla uyandım. Hiç kim olduğuna bakmadan telefonu açtım.
"Günaydın güzelim."
"Ha günaydın." dedikten sonra Heeseung olduğunu fark ettim.
"Uyanmadın mı daha?"
"Yok ya uyandım. Ne alaka?"
"E sergiye gidicektik. Daha hazır değil misin?"
"Hayır. Hazırlanıyorum."
"Tamam aşağıda bekliyorum. Hazırlan in aşağı."
"Aşağıda mısın?"
"Evet." dediğinde cama çıktım. Motorla gelmiş beni bekliyodu.
"Ha tamam. Hazırlanıp geliyorum hızlıca."
"Tamam bekliyorum." dediğinde hızlıca telefonu kapattım. "NİKİ!"
Sesi gelmedi. Odadan çıktım ve bakınmaya başladım. Yoktu. Sabah sabah nereye gitti bu çocuk?
Hızlıca tuvalete girdim. Elimi yüzümü yıkadım. Hızlıca bakım yaptıktan sonra odaya geri döndüm.
Dünden hazırladığım kıyafetlerimi giydim. Saçımı yaptım ve biraz parfüm sıktım.
Hızlıca telefonumu ve çantamı alıp ayakkabılarımı giydim. Koşarak aşağı inerken neredeyse ayağımı da burkuyodum. Binanın kapısındayken koşmayı bıraktım ve binadan çıktım.
Heeseung beni görünce el salladı. Ben de ona el salladım. "Geciktim mi?"
"Biraz ama önemi yok. Gel kaskını takalım." dedi ve arkadan kaskı alıp kafama taktı. Arkasına oturdum ve iyice dibine girip kollarımı beline sardım.
Bu sefer çok hız yapmadan geldik. Heeseung durduğunda kendi kaskını ve benimkini çıkardı. "İçerde kalabalık olabilir. Eğer olursa korkma tamam mı?"
"Kalabalıktan nefret ediyorum ama neyse olsun. Girelim hadi."
Motordan indi ve elini bana uzattı. Elini tuttum ve motordan indim. Bu sefer elimi çekmedim. Öyle içeri girdik.
Dediği gibi içerideyken bir kalabalık vardı ama farklı bir taraftaydı.
"Orada biri mi var acaba?"
"Büyük ihtimalle."
"Bakalım mı kim varmış?"
"Yok. Ne gerek var. Gel gezelim." Biraz gezmeye başladık.
Bir süre sonra ilk konuştuğumuz tabloyu fark ettim ve onun yanına gittim. Yine aynı yere oturdum. Heeseung da yanıma oturdu. "Güzel bir tabloya benziyo. İlk günümüzden beri hep buna bakıyosun."
"Evet. İlk günümüzde buraya geldiğimiz için şu an bu tablonun önüne geldim zaten ama yine güzel tablo."
"Evet öyle duruyor." Ben tabloyu incelerken o telefonunu çıkarmış birine yazıyodu. "Kiminle konuşuyosun?"
"Johnny yazdı. Ona baktım."
"Ha tamam."
"Ethan!" diye bağırdı biri. Arkamı döndüğümde Benjamin denilen çocuk vardı. "Ne yapıyosun kanka burda?"
"Ha Johnny gelicek birazdan. O sürükledi beni." dedi ve yanımıza geldi. "Arkadaşlar bağırmasanız olmaz mı?'
"Pardon enişte. Bu arada kanka gidip Johnny'i kapıdan alsana."
"Tamam. Geliyorum hemen Jaeyun."
"Tamam bekliyorum." dedim. Sonra bu çocuk yanıma oturdu.
"Eee enişte?"
"Ne eeee?"
"Ne zaman sevgili olucaksınız?"
"Bana sormak yerine arkadaşına sorsana."
"Pardon enişte kızma."
"O kalabalık sana mıydı?"
"Evet banaydı. Ünlüyüm nasıl olsa. Bence senin de artık biraz giriş yapmış olman lazım bu şeye."
"Evet Heeseung sağ olsun. Sizin yerinizde olsam çoktan bırakmıştım dedikten sonra bunu yaptı."
"Bence ünlü olmak güzel ya."
"Sana göre."
"Çok sıkıcısın enişte."
"Benimle konuşmaya çalışmak yerine biraz sussan bi' şeye odaklanmaya çalışıyorum da."
"Pardon enişte. Odaklan sen ben senin odağını bozmayayım."
"Teşekkür ederim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Right Here | HeeJake
Fanfiction"Yani yerinizde olsam çoktan bırakmıştım." "Peki şimdi bırakabiliecek misin?"