Küçük bir selam verip gideceğim.
Söz vermiştim ara ara geleceğim diye hem. :)******
Bembeyaz.
Her yer bembeyazdı.
Beyazı seviyordum.
İvan'ın bana yakıştırdığı bir renk olduğu için değil, benim de hoşuma gittiği için seviyordum.
İvan bana yakıştırdığı için de seviyordum, kabul.
Beyaz masumiyetti, saflıktı.
Gelin rengiydi.
Meğerse ben de bir gelinmişim, ölümün gelini.
Beyazı bu yüzden mi yakıştırıyordu İvan bana, öleceğim için mi?
Yaşıyorsam da ölümüme ramak kalmıştı, gözlerimi açamıyordum. Sanki göz kapaklarımın üstünde bir ton ağırlığında taş vardı.
Kendimi zorladım, onu göresim gelmişti.
Camdan içeri sızan güneş ışıkları başıma ağrılar sokuyordu. Her yerim ağrıyordu, hücrelerim bile ağrıyordu sanki.
Gözlerimi kıstım, hafif sağa kıpırdanmamla acıyla iç çekmem bir oldu.
"Leyla?"
Vera.
İvan? İvan yok muydu?
Telaşlanan içime engel olamıyordum, gitmiş miydi?
İnleyerek başımı gelen sese doğru kaldırdım ve dudaklarımı araladım.
Başaramadım.
Tek kelime çıkaramadım ağzımdan.
Kurumuş dudaklarımı yaladım, sesimi bulamıyordum.
"İ...van, İvan,"
Çatallaşmış sesimi temizlemeye çalıştım ama öksüremiyordum. Yüzümü buruşturdum, yüzüm ağrıyordu. İnsanın yüzü ağrır mıydı?
Bana gülümsedi. Çok yorgun görünüyordu.
Rusça bir şeyler söyledi ama kelimeleri algılayamıyordum.
Başım ağrıyor, midem bulanıyordu.
Jalûzileri indirdi, ona minnettardım.
"Çağırıyorum."
Dışarı doğru koştu.
Odanın kapısını heyecanla çarptığında o ses kafamın içinde yankılandı. Görüş alanım bulanıklaştı, gözlerim doldu.
Yaşıyordum.
Oh, mein Gott!
(aman Tanrım)
O cehennemden sağ kurtulmuştum.
******
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK
General FictionBir adama yenilmemek için neler yaparsınız? Hayatta kalmak için şehir şehir gezen bir kadın... Her şehirle birlikte yepyeni bir kimliğe kavuşup, sırf bir adama yenilmemek için neyi var neyi yoksa ortaya koyarken bir anda kollarına düştüğü yabancıya...