Onu rüyamda gördüm.
Güne böyle uyanmak nasıl bir iğrençlik anlatamam. Lanet şey, nasıl da pis pis sırıtmıştı bana. Piçliminal mesaj bunlar hep.
O sırıtış benim ölüm provam olmuştu. Korkudan kalbim sıkışmış, nefesim kesilmişti. Keşke İvan da rüyamda olsaydı, keşke, kesin döverdi Erdem'i, kes-sin.
Uyanalı çok olmamıştı ama yatağı terk etmek dünyanın en zor şeyiymiş gibi geliyordu şu an. Ayrılıklar hep zordur, biliyorsun. Üstelik yastık ve yorgan onları bırakmamam için beni böylesine yumuşakça sarmalamışken. Gel de güçlü kal, kalamıyordum.
Ben iyiden iyiye tembelliğe alışıyordum bu adam yüzünden.
İvan yanı başımdaydı. Belinde bir havlu sarılıydı ve sırtında da çıkartmadığı beyaz gömleği vardı. Önü açık...Fitim ben fit, diye bağıran göğüs kasları, göğsünün hemen altındaki dilimli kaslar. Bir of çeker gibi nefes alınca göğüslerim bir kaç saniye yukarıda kalkık durdu ve akabinde normale döndüler. Onu süzen bakışlarımdaki açlık ve isteği ölçecek olsam metre yetmezdi. Bir yanım ona hep açtı ve ben o yanımı durdurmak, arzu ve isteklerime gem vurmak istemiyordum. İçimden geldiği gibi davranmak istiyordum; kaçmadan, umursamazca, delice ve sonucunu düşünmeden. İvan bana bu özgürlüğü veriyordu.
Onun da gözleri bendeydi ve aklındakileri okumak zor değildi. Onlar, açık bir kitap sayfasının cümleleri gibi yansımıştı gözlerine. Bu adamla tek ortak yönümüz birbirimize olan tutkumuzdu.
Çok farklı insanlardık.
O prestij sahibi, güçlü bir adamdı. Ben kendi halinde, kendi yağında kavrulan, hatta yanan bir asalaktım. Hep bir kaçış, hep bir savaş halindeydim. Cesaretsizliğimi kaçarak kamufle ediyordum.
Güçlü değildim asla. Erdem'le savaşacak gücüm yoktu. Diğer yandan o kadar gururluydum ki, ona yenilmek de istemiyordum. Yenilmeyecektim! Belki kazanan olmayacaktı bu yarışta ama kaybeden de ben olmayacaktım.
"Yine onu düşünüyorsun."
Kendime gelir gibi kirpiklerimi kırptım bir kaç kez. Onun gözlerine bakarken bile Erdem'e dalmıştım. Aslında şöyle bir kafa göz dalmak istiyordum o karga suratlıya ama...Ama'sı var işte. İvan ağzına bir hap aldı ve elindeki bardağı ciddi bir bakışla, gözlerini benden ayırmadan, tepesine dikti. Bakışlarım direkt komodinin üstüne kaydı, hap kutusunu arıyordum. Ama herhangi bir şey görememiştim.
Yine de emindim ne kullandığından. Kaşlarım iyice çatıldı.
Vitamin hapı kullanıyordu.
Annemden biliyordum. O açık mavi, uzun, ortasında çizgi olan çirkin hapları nasıl unuturdum? Onlar hem annemin hayatını, hem de benim hayatımı bitirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK
General FictionBir adama yenilmemek için neler yaparsınız? Hayatta kalmak için şehir şehir gezen bir kadın... Her şehirle birlikte yepyeni bir kimliğe kavuşup, sırf bir adama yenilmemek için neyi var neyi yoksa ortaya koyarken bir anda kollarına düştüğü yabancıya...