Uzun zamandır yoktum biri demiş öldü sfjkafi Düğün telaşındayız, aksaklık o yüzden. Hepinizin affına sığınarak yeni bölümü aşağıya bırakıyorum.
Annem yağmuru sevmezdi.
Bunu her yağmur yağdığında gözlerini hiç bırakmayan damlalardan bilirdim. Gökteki bulutlarla yarışa girmiş gibi ağlardı o zamanlar.
Berlin'de yağmurun yağmadığı gün yoktu, annemin de susmadığı. Bazen gözlerinin kızaran aklarına dayanamaz, ben de oturur onunla birlikte ağlardım.
"Bir yerin mi ağrıyor, anne?" Bu soruyu sorarken titreyen sesimi bertaraf etmeye çalışmakla ne kadar boş bir çabaya girdiğimi ancak boğazım yanmaya başladığında anlamıştım. Akları kıpkırmızıydı, sanki içi yanıyordu.
"Kalbim," dedi elindeki mendille akan yaşlarını silip bir yandan da hıçkırırken. "Kalbim ağrıyor."
Bu kelimeleri söylerken o kadar aciz ve mutsuzdu ki, gözleri dolup dolup taşıyordu. Usulca yanına iliştim ve bedenimi kollarının arasına bıraktım. Bir teselli cümlesi bile gelmiyordu aklıma. Sadece sarılıp, kollarımla güç vermek, bedenimle yanında olduğumu kanıtlamak istiyordum. Varlığım onu mutlu ediyordu çünkü. Abimle ben onun can simidiydik.
Beni kucağına kabul etmiş, göğsüne yasladığım başımı öperek saçlarımı okşamış ve kollarını sımsıkı bedenime sarmıştı. "Koca bebeğim benim."Ağlamaktan cevap veremiyordum gülerek söylediği bu kelimelere. Omuzlarımı silkerek daha da çok sığındım o an kucağına. "Sen böyle üzülünce sanki bacaklarımın gücü kesiliyor."
"Yaşama sebebimsiniz siz. Şu lanet dünyada aldığım iki kuruşluk zevksiniz, siz de olmasanız..."
"Sus! N'olur sus!" Yine ölümden bahsedecekti. Ne kadar da hevesliydi kara toprağın kucağına sığınmak için. "Bizi bırakmayacaksın. Seni toprağa vermeyeceğim. İyileşeceksin. Kalbin de, vücudun da eski güzelliğine ve sağlığına kavuşacak. Sen hiç gitmeyeceksin yanımızdan." Geri çekilip ağlamaktan helak olmuş yüzümle onun yaşlı gözlerine baktım. "Tamam mı?" Gözlerimde o an asılı kalan iki damla annemin umutsuzca gülmesiyle beraber akıp gitmişti. Uzanıp o çaresizlikten akan damlaları sildiğinde gözlerimi kapatmış ve anne şefkatine teslim olmuştum ve gidecek olanı asla durduramayacağımı o an, kanaya kanaya anlamıştım.
Ben, annesi başı ağrıdığında bile ağlayan bir kızdım. Her gün yaşamak için savaş verirken tükendiğini görmek kaldırmayacağım kadar ağır bir yüktü. Üstelik düşmanları o kadar sinsiydi ki, çoğu zaman ağrılara yeniliyor, sakatlanmış er gibi kıvranıyordu savaş alanında.
Annem her gün sağlığı ile beraber umudunu da yitiriyordu ve bu da bizi usulca tüketiyordu.
"Müşterilerinin elbiselerini de giyiyor muydun?" Arkamı dönüp bana seslenen adama baktım. Ceketinden çoktan kurtulmuş, alelacele parmaklarını kravatına götürmüştü. Sanki ondan sıkılmış da bir an evvel özgür kalmak istiyor gibi sabırsızdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK
General FictionBir adama yenilmemek için neler yaparsınız? Hayatta kalmak için şehir şehir gezen bir kadın... Her şehirle birlikte yepyeni bir kimliğe kavuşup, sırf bir adama yenilmemek için neyi var neyi yoksa ortaya koyarken bir anda kollarına düştüğü yabancıya...