NOT; Nyet, hayır demek.
Da, evet demek.Dün olanları hatırladıkça çok utanıyordum.
Bir yanım can korkusuyla telaşlanmış, bir yanımda İvan'ı kaybetme korkusuyla ve ben hangi yanımı seçeceğimi bilmiyordum.
Kendimden bu kadar taviz verdiğime kızıyor, kontrolü tamamen kaybetmeme inanamıyordum. Yakalanma korkusu beni ele geçirmişti. Zaten bu korku değil miydi beni ülke ülke dolaştıran, hayatın bütün pisliklerine muhtaç eden?
Her şeyden öte bir gelinin en güzel gününü mahvetmiştim ve kalbimde şekillenen suçluluk hissinden kurtulamıyordum.
Bu yüzden, sabah erkenden Vera'nın yanına gidip ondan özür dilediğimde beni anlayışla karşılamasını beklememiştim.
Ancak hiç uzatmamış, lafımı yarıda kesip bunu kapatmıştı.
Ona minnettârdım. Çünkü bir de kendimi ona anlatmak istemiyordum.
Dalgın dalgın odama, sevdiğim adamın kollarına dönerken gülümsedim. İç sesim onu sevdiğim adam diye sahiplenmişti çoktan. Gözlerimi yumdum ve derin, muhtaç bir nefes doldurdum ciğerlerime.
İvan'a her şeyi nasıl anlatacaktım?
Ve İvan... O bana nasıl davranacaktı? Yine dünkü gibi soğuk ve mesafeli mi? Buna dayanamazdım. Dün o halini hatırladıkça kalbime bir ağrı saplanıyor, nefes aldıkça canım yanıyordu. Yakınlığına o kadar alışmış, bunu o kadar benimsemiştim ki bu uzaklık hücrelerime kadar acıtıyordu.
Güvensizliğimi aşmak için o kadar çabalıyor, o kadar hırpalıyordum ki kendimi. Güvensizliğimi alaya boyayan korkum da vardı. Bu korkunun adını koyamıyordum. Aklımda hep sonrasını düşleyen sahneler beliriyordu. Ya duyduklarından sonra bana inanmazsa? Ya beni suçlarsa?
Sepsert bir şeye çarptığımda kendime geldim. Başımı kaldırdığımda Vadim'in göğsüne çarptığımı anladım. Gömleğin açık yakasından gördüğüm bir sürü dövmesi vardı.
"Vadim." Elimi alnıma koyup geri çekildim. Acımıştı. Bu adamın yüzünden daha sert yerleri de varmış demek ki. Bir şey demeden bana bakıyordu. "İyi misin?" Ağır aksanıyla konuşmaya başladığında şaşırdım. Hayır, şok oldum. Bu adam bana her zaman nefretle bakan adamdı. HER. ZAMAN.
Yüzümün her karesinde gezen sert bakışlarında bir an için, küçük, küçücük bir duygu geçişi yakaladım. Ama saniyesinde kayboldu. "İyiyim. Teşekkür ederim."
Bu kadar. Konuşma bitmişti. Başı ile selam verdi ve sonradan da çekip gitti.
Dün...
Sandığımdan daha kötü bir duruma düşmüş olmalıydım. Vadim'in bile endişelendiğine göre... Ciddi anlamda boku yemiştim. Gerçeğin birden hücum etmesiyle ayağa diktiğim kadının üzerine bir enkaz yığıldı. Çöktüm kaldım. Erdem buradaydı! İzimi nasıl bulmuştu bilmiyorum... Ama o, buradaydı!
Şu cümledeki korku ve gerilimden iki ciltlik kitap yazardım.
Celladım geldi hanıııığğğm moduna girmek kolay değil, sevgili seyirç.
Yutkundum ve toparlandım. Bir an yapayalnız olduğum gerçeğini hatırlayarak panikle yürümeye, hatta koşmaya başladım. Erdem ensemde gibi hissediyordum. Her an beni bir köşeye çekecek ve 32 yerimden bıçaklayacakmış gibi hissediyordum. Ondan çok, korkum sonum olacaktı. İbne, her türlü sevimsiz bir piçti.
Odanın kapısına vardığımda kapının birden açılmasıyla birlikte bir çığlık atarak geriye doğru bir adım attım.
İvan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK
Художественная прозаBir adama yenilmemek için neler yaparsınız? Hayatta kalmak için şehir şehir gezen bir kadın... Her şehirle birlikte yepyeni bir kimliğe kavuşup, sırf bir adama yenilmemek için neyi var neyi yoksa ortaya koyarken bir anda kollarına düştüğü yabancıya...