XXXVI. Kendimle Röportaj Bölüm 1

17 1 11
                                    

Tarih: 24.08.2023

O kadar narsist bir insanım ki kendimle röportaj yapmaya karar verdim. Ayrıca kendimden başka röportaj yapacak kimse de yok. Deneysel bir yazı olacak. Bir nevi kafamın içindeki seslerin birbiriyle konuşması veya kendi kendimle konuşma tarzıma benzer bir muhabbet dönecektir. Şu an ben bile kendimle ne konuşacağımı bilmiyorum. Kafa karışıklığı olmasın diye röportajı sunan kişiye Raskolnikov, karşısında konuşan konuğa ise "Ben" diyeceğim.

Raskolnikov: Merhaba sevgili okuyucular. Bugün karşımda her ne kadar ünü dünya çapında duyulmasa bile kendince özel olan bir insan var. Türünün tek örneği desem yalan söylemiş olurum. Hatta oldukça sıradan bir kişilik. Şu an konuştuğum kişi kanlı canlı bir yeraltı insanı. Hep beraber konuğumuza hoş geldin diyelim. Nasılsınız, iyi misiniz? Uzun bir yoldan geldiniz sanırım.

Ben: Evet oldukça uzun bir yolculuktu. Her gün aynı yoldan gelmeme rağmen bir yanım hala alışamadı. Havanın sıcak olmasının da katkısı var. 1 saatten fazla otobüste yolculuk yapıyorum. Geri dönerken de süre bazen daha çok uzayabiliyor. Yani hayatımın her gününün en az 2 saati otobüste geçiyor. Neyseki bu süreyi düşünerek ve müzik dinleyerek geçirebiliyorum. Bazen de podcast dinliyorum. Bir nevi kitap okumak gibi oluyor. Eskiden toplu taşımalarda kitap da okuyordum ama son 8 aydır falan artık bunu yapmıyorum. Çünkü otobüste ne zaman ne olacağı belli olmuyor. Sesli konuşan insanlar sinirimi bozuyor biraz. İlk sorunuza cevap veremedim kusuruma bakmayın. Normalde bu hafta oldukça sakindim, yani mutlu sayılırdım ama bugün kendimi oldukça mutsuz hissediyorum. Cidden çok sıkıldım. Dün eve döndüğüm zaman annem bana neyim var diye sordu. Sesin çıkmadı iyi misin dedi. Bende iyi olduğumu söyledim.

Raskolnikov: Hmm. Bu aralar canınızı sıkan bir şey mi var? Neden mutsuzsunuz? Hayatınızda her şeyin yolunda olduğunu sanıyordum.

Ben: Sen zaten bir şeyleri sanmakta iyisin ama her insan gibi hem sen hem bende bazı şeylerin kaynağını çözemiyoruz işte. Bu durumda kafamızda bulunan birkaç ipucuyla oluşturduğumuz fikirler ve varsayımlar bizi kurtarmıyor. Yani kısaca bilmiyorum. Öylesine aniden enerjim düştü. Buna sabah başıma gelen olayın da katkısı vardır elbet.

Raskolnikov: Sabah başına ne geldi yine?

Ben: Ya sanki bilmiyormuş gibi soruyorsun ama ikimiz de biliyoruz ne olduğunu. Hem ayrıca neden bu kadar kibar konuşmak zorundayız ki. Okuyucular her türlü anlarlar zaten boşver. Biz rahatımızı bozmayalım senle. Bak hala senli benli konuşuyorum ama normalde daha da samimi olurduk biz neden böyle oldu.

Raskolnikov: Bilmiyorum sanırım bir anda röportaj yapan kişi koltuğuna oturunca statü kazanmış gibi oldum. Bu da aramıza bir mesafe kattı. Neyse, anlat şu başına gelenleri de okuyucularım da duysun.

Ben: Niye onların da duymasını istiyorsun? İlla her şeyi duymak öğrenmek zorundalar mı?

Raskolnikov: Kardeşim konuyu sen açmadın mı? Başıma gelene şeyler oldu diye. Hem milleti meraklandırıyorsun hem de bir anda fikir değiştirip, havalara giriyorsun.

Ben: İyi tamam anlatacağım. Ama şimdiden söyleyeyim öyle abartılı bir olay değildi. Sadece sabahın köründe uyurken zurna davul sesleri geldi dışarıdan. Kapımın önünde birileri evleniyor diye yine uykusuz kaldım. O yüzden canım sıkılmış olabilir diye düşündüm. Gerçekten bazen alarm kullanmama gerek kalmıyor. Sağ olsunlar yaşadığım yerdeki komşularım beni bu dertten kurtarıp sabahın köründe düğün alayıyla uyandırıyor.

Raskolnikov: Ya kardeşim sende ne abarttın ya. Hayatın sıkıcı diye her şeyi abartarak anlatıyorsun. Bir gün uykunu alamadın diye.

Ben: Sen niye şimdi bana sataşmaya başladın. Okuyucuların önünde ayıp olmuyor mu? Hani röportaj yapacaktık ne oluyor. İlla kavga mı edelim.

Yeraltından NotlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin