XL. Anı Yaşamak Neden Önemli

19 1 1
                                    

Tarih: 06.04.2024

Önceki yazımın son kısmında, son 4 yılın etkileri hakkında konuşmak istediğimi söylemiştim ama o konudan bahsetmek yerine başka bir şeyi anlatmak istiyorum.

Sanırım zaman zaman çelişkili şeyler söyleyen bir kişiliğimin olduğunu ve bunun sebebinin de birçok bakış açısını hayatımın farklı dönemlerinde farklı amaçlar için kullanmamdan kaynaklı olduğunu en başta belirtmiştim. Bu yazı da çelişen ve aniden değişen yapımın bir kanıtı olabilir.

Anı yaşamak konusundan bahsetmek istiyorum ama, neden? Ne oldu da bir anda bu konu açıldı, önceki pesimisttik yazının üstüne? Olan şuydu:

Dün akşam kardeşim yanımıza geldi. Ben annemle kalıyorum, kardeşim babamla kalıyor. O yüzden babamı ve kardeşimi bir yıldır falan çok az görüyorum. Bugün onunla vakit geçirmek için zaman buldum ve benim için iyi oldu.

Sabah miskin bir şekilde yatmaya karar vermiştim ama kardeşim zorla odama girip beni kaldırdı sonra dışarı çıkardı. Alışveriş falan yaptık. Son zamanlarda kötü hissettiğimi dertlerimi falan anlattım. Konuşmamızın bir kısmında, karşımızdaki uçan kelebeği işaret edip bana şöyle cevap verdi:

"Şuradaki kelebeği görüyor musun? Belki yarın ölecek ama uçmaya devam ediyor."

O an dediği şey mantıklı geldi. Genel olarak "Anı yaşa" gibi kavramlara zaman zaman bende kapılsam sonradan bu tarz şeylerin kapitalizm tarafından daha çok şey tüketmemiz "Anı yaşamamız" için uydurulan bir yalan olduğunu düşünüyordum. Anı yaşıyordunuz ama bir yandan da geleceğiniz yokmuş gibi alışveriş yapıp çok fazla şey tüketiyordunuz. Elinizde borçları olan kredi kartınız kalana kadar bu şekilde devam edip çalıştığınız işten zam istemek zorunda kalıp bir de "Ya zam vermezlerse?" diye strese giriyorsunuz.

Yani düşüncem buydu ama cidden anı yaşamak gerekiyor çünkü Usta Oogway'in de dediği gibi:

"Dün artık tarih oldu. Yarın ise bir bilmece. Bugünse sana hediyedir onun kıymetini bil."

Günün kıymetini bilip, kendimizi gelecek kaygısına ve geçmişin nostaljisine kaptırmadan yaşamamız gerekiyor. Notlarımda iki konuya da değindim. Hem nostaljinin etkilerini hem de gelecek kaygımızı konuştum. Şimdi ise anın tadını çıkarmanın önemini anlatacağım.

Geleceğimizi planlamamız çok önemli ki bugün şans kurabiyesinin içinden Antonie de Saint-Exrupery'nin şu sözü çıktı:

"Plansız bir hedef düşten ibarettir."

Yani İngilizceden çevirince bu tarz bir şey oluyor.

Geçmişe takılı kaldığımız zaman ya da geçmişi günümüzle kıyaslayınca kendimize işkence etmiş oluyoruz. Tabi daha iyi bir noktaya geldiyseniz geçmişi referans noktası alıp kendinizi iyi hissedebilirsiniz ama belli bir düşünceye saplı kalıp, sürekli onun etrafında dönmek mantıklı değil. Geçmişi affedip, kabullenmek veya fazla özleme kendimizi bulaştırmamak lazım.

Geleceği düşünürken de kaygılanmamak için sadece planımızı düşünüp gerisini hayatın akışına bırakmalıyız. Plan önemli ama sürekli planlama aşamasında kalırsanız ya da gelecekten korkup ümidi keserseniz yine yaşayamazsınız.

Sanırım bu iki paragraf terapistlerin söyleyeceği cinsten şeyler. Ne kadar güzel değil mi? Yazı yazarak hem size hem de kendime terapi yapıyorum. Çivi çiviyi sökermiş.

Ana odaklanarak yaşadığınız zaman içtiğiniz kahveden tutun yürüdüğünüz yolda duyduğunuz kuşlara kadar çoğu şeyin daha çok farkına varıyorsunuz. Yoksa otomatik pilota alınmış gibi oluyor insan. "Gürültülü bir inşaat alanından geçiyorum, o zaman da mı ana odaklanayım? Ama başım ağrıyor nasıl olur? Ana odaklanmak daha çok sinirimi bozar." Diyecek olursanız buna verebilecek cevabım yok açıkçası.

Sadece ana odaklanarak yaşamak imkânsız tabii. Yer yer kendi hayal gücümüze odaklanıp gerçeklikten kaçarız. Ya da sekiz sezon diziyi bir haftada izleriz. Ya da saatlerce oyun oynarız. Ama bu tarz tutumlar içimizdeki boşluğu dolduruyormuş gibi gözükse bile aslında geçici çözümler olduğu için daha da çok zarar verici olabilir. Onun yerine daha kalıcı önlemler, yani boşluğa düşmemek için ön tedbirler almak lazım. Tedavisi zor ama hastalığa yakalanmadan önlem alabilirsiniz diyorum. Depresyon için de aynısı geçerli olabilir.

Önlemlerden kastım şu: kendi doğanızı gerçekleştirin. Eğer spor yapmak iyi geliyorsa spor yapın. Sahte dopamin aşılarından uzak durun. Benim gibi konuşarak veya sanatla ilgilenerek düzelen bir insansanız onu yapın. Yeni şeyler keşfedin. Sadece şuna odaklanarak düşünün:

"Benim doğam nedir? İyi olduğum şeyler nedir?" Her insanın bir doğası vardır, eğer kendi özünüzü bulamadıysanız zaten bu sorunlarınızdan biri olabilir. Kendinizi tanımamanız veya kendinizde uzaklaşmanız depresyonu tetikler. Boşluk hissi de genellikle varoluşsal bir problemdir veya sahip olduğunuz şeyi kaybetmekten doğar.

Profesyonel bir sporcunun bir anda sakatlanıp sporu bıraktığını ya da işinden başka hiçbir uğraşı olmayan bir adamın emekli olduğunu düşünün. İki insanın da canı çok sıkılacak ve boşluğa düşecektir çünkü düzenleri bozulmuştur. Kendi benliğinizi sadece bir şeye bağlarsanız onu kaybedince boşluğa düşersiniz. Bunun için sevdiğiniz birkaç uğraşınızın olması çok önemli. Eğer kendi başınıza ayakta duramıyorsanız, güvendiğiniz birine durumunuzu anlatın ve size destek olsun, gerekirse sizi sürükleyerek o işi yaptırsın.

Gününüzün değerini bilmeyip bu hediyeyi kabul etmezseniz bir bakarsınız yıllar geçmiş ve artık çok geç olmuştur. Ana odaklanın ki kendinizi tanıyın. İnsan kendini geçmişte veya gelecekte bulamaz, şimdiki anda bulur. Geçmişteki siz acemidir. Gelecekteki siz de bir hayal ürünüdür. Kendinize bakmak istiyorsanız şu ana bakın. Duyularınızı geliştirin ki gerçeklikten kopmayın. Ama dengeli olun. Sürekli anda yaşayıp kalmak hedonist bir düşüncenin temelidir ve hedonizmden nefret ederim. Siz en iyisi dengeli olun. Ayrıca rahatlamanız için süngerbob müzikleri koyuyorum. Tadını çıkarın.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 06 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yeraltından NotlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin