VI. Yazarlık ve İçimizdeki Değerler

37 4 7
                                    

Tarih: 03.07.2022

En son yazdığım yazıdan bu zamana kadar yaklaşık iki ay oldu ve ne son yazının başında artık daha sık yazacağımdan ve işlerimi düzene koyacağımdan bahsetmiştim ama bunu yine yapamadım. O yüzden geçen sefer dediklerime gülüyorum. Aslına bakarsanız hem içimden bir şeyler yazmak gelmedi hem de yazabilecek bir konu bulamadım yani düne kadar. Arada notlarıma bölüm eklemek yerine yeni bir hikâye yazmaya başlamıştım (tabii bu hikâyenin başlangıç taslağı geçen sene yazın atılmıştı). Hikâye yazdım diyerek uzun süredir yazmayışıma bahane bulduğumu sanmayın çünkü o yazmakta olduğum hikâye de bitmedi ve sadece iki bin kelime civarı yazdım.

Peki bunca zaman ne yaptım ben öyleyse diye soracak olursanız buna benim de pek düzgün cevabım yok. Son iki haftadır neredeyse düzenli olarak evimin yakınındaki parka gidip yürüyüş yapıyorum, kitap okuyorum ve ara sıra kuşları besliyorum. Son birkaç gündür ise yeteneklerim üzerine yoğunlaşıyorum ve daha çok üretken zaman geçiriyorum. Biraz geç kalmış gibi hissetsem de elimden kaybolan zaman hakkında yapabileceğim bir şey yok maalesef.

Her seferinde içimdeki ateşi daha çok büyütmeye çalışıyorum ama her seferinde aynı seviyede kalıyor. Sanki kilo almaya çalışan bir gencin sürekli aynı kiloda kalması gibi. Birkaç gündür beni odaklayan fikir ise çok basit: bir işi bitirdikten sonra diğerine başla, tembellik etme, yorulana kadar çalış.

Ayrıca elimdeki yazma gücünün (Her ne kadar mükemmel bir yazar olmasam ve daha çaylak aşamasında olsam da) farkındayım. Geçenlerde Osamu Dazai'nin bir hikâyesini okuyordum, romantizmi seven bir aile hakkındaydı. Ailede beş kardeş vardı ve kendi aralarında hikayeler yazmayı severlerdi. Dazai'nin dediğine göre bu aile kendisinin komşularıymış.

Neyse işte Dazai'nin anlattığına göre bu ailedeki ikinci oğulun gerçekten iyi bir yazma becerisi varmış ama sürekli hastalanıyormuş ve çok yorgun düşüyormuş. Bu yüzden yazarlık üzerine yoğunlaşamıyormuş, içindeki yeteneği kullanamıyormuş. Göz kamaştırıcı bir çiçeğin baharı göremeden solması gibi.

Bende düşündüm ki, madem benim de böyle bir yeteneğim var neden üzerine yoğunlaşmıyorum ki? Sonuçta sağlıklı bir insanım ve içimdeki değeri kullanmak istiyorum. Hayatım boyunca, çocukluktan beri bir kitap yazmak istemiştim. Daha çok küçükken bile sayısız kurgusal karakter ve hikâye oluşturmuşumdur. Küçük çocukların hayal güçlerinin bu kadar fazla olması gayet normal ama beni diğerlerinden ayıran şey benim gerçekten de elime kâğıt kalem alıp -hatta bir keresinde bilgisayarla bile- yazmak istencine sahip olmamdır. Bir şeyler üretmekten haz alıyorum ve hayatım bu şekilde ilerliyor. İstesem de istemesem de içimdeki üretme ihtiyacı temel bir ihtiyaçtan farksız aynı su içmek nefes almak gibi. Farkında olmadan kendimi hep bu yolda tutmuşum ve geçmişten beri yaptığım şeyler sanki bir zincirin halkaları gibi birbirini takip etmiş.

Peki ben bunca zaman böylesi bir yeteneğe sahipken neden düzgün bir şeyler ortaya çıkaramadım? Küçükken bahanem hazırdı: yeterince gelişmemiştim, dünya hakkında çok az bilgiye sahiptim, az kitap okumuştum ve bu tarz şeyler yazabilmek için önce büyümeliyim yani kısacası belirli bir zekâ seviyesine ulaşmalıydım. Şimdi ise düzgün bir bahane bulamıyorum. Planlama yeteneğim iyi olmasına rağmen kendi planlarıma uymuyorum. İlk başta düzenli bir şekilde yazamamanın nedeninin bu olduğunu düşünüyordum ama sonradan anladım ki her insan için içindeki değerleri ortaya çıkarabilmek için belli başlı şeyler gerekiyormuş. İşte bugün bunlardan bahsetmek istiyorum, kendime ders olsun hiç kendimi adam akıllı dinlemiyorum ve başıma ne geliyorsa bu yüzden geliyor. Doğrusunu bile bile yanlışını yapıyorum. Aslında başka bir konu hakkında yazacaktım ama bende anlayamadım konu buraya nasıl geldi?

Uzatmadan: Kendini adamak gerekiyormuş. Eğer içindeki değere kendini adamazsan ve o değere saygı duymazsan, değeri ortaya çıkarmak çok zorlaşıyor. Basitçe değerini hayatının önceliği haline getirmen lazım. Bunu psikolojik olarak da kabul etmen ve hayat tarzın haline çevirmen lazım. Asla kendi değerlerinizi küçümsemeyin. Diğer insanlar benden daha iyi diyerek kendinizi yok etmeyin. Sonuçta herkes bir noktadan başlıyor ve elbette her zaman sizden her konuda iyi insanlar olacaktır, sonuçta dünya çok büyük. Bu kıyaslamayı kenara bırakıp kendinizi sadece kendinizle kıyaslayın. Biliyorum bunu yapması biraz zor.

Diğer karşılaştığım şey ise insanlar genellikle harekete geçmek için motivasyonlarının olmasını bekliyorlar ama aslında bunun tam tersi. Harekete geçtikçe motivasyon artar. Hiç hareket yoksa motivasyon da asla olmaz. Eylemsizlik ilkesi basittir. Hareket ediyorsanız hareket etmeye devam edersiniz.

Az önce fark ettim ki söylediğim şeyler zaten saçma internet haber sayfalarının da söyleyebileceği tavsiyeler. Realist olun falan filan beklentiniz ilk başta yüksek olmasın falan.

İçinizdeki değerlerin ortaya çıkmasında birçok faktör var. İyi bir eğitim, büyüdüğünüz ortam, yaşadıklarınız, zihinsel olarak nasıl beslendiğiniz falan. Belki de bu faktörleri bir gözden geçirip neyi yanlış yaptığınızı veya neyin sizi engellediğini düşünmelisiniz.

Konuyu bu noktada fazla uzatmak istemiyorum çünkü kimse benim tavsiyelerimi dinlemiyor zaten.

Yeraltından NotlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin