XXXVIII. Aklımdaki Bazı Düşünceler ve Açılış

10 2 0
                                    


Tarih: 24.03.2024

Yine çok uzun bir aradan sonra yazıyorum sevgili okuyucularım. Notlarımı ihmal edeli ve size yazmayalı 7-8 ay olmuş. Sonbahar ve kış aylarını hiçbir şey yazmadan geçirdiğim için üzülüyorum. Normalde bütün yazarlık yaratıcılığımın ortaya çıktığı mevsimler onlar oluyor. Havanın kasvetini biriktirip kalemime aktarıyorum sanki. Uzun zamandır şiir de yazmıyordum. Temmuzdan bu yana zamanımı oyun yapmakla, son kalan iki ayımı da mental olarak toparlanmakla geçirdim. Onun dışında yaşanan bütün her şeyi özetlemem zor. Pek de bir şey yaşanmadı zaten.

Zaman zaman insanın hayatında duraksama oluyor. O yüzden kendimi haklı çıkarmak için yine bahaneler bulmayacağım. Yazmayı ihmal ettim, bu kadar basit. Bununla birlikte çok uzun zamandır kendimi de ihmal ediyorum. Neden hep en büyük cezayı kendime veriyorum bilmiyorum. Kendini sevme konusunda o kadar söz söylememe rağmen tam tersini yapıyorum. Hatta sözlerim ve düşüncelerim çoğunlukla yaptıklarımla çelişiyor. Bir insan kendini bu kadar mı ciddiye almaz. Bir insan bu kadar mı kendisiyle çelişir. Ve neden tekrar tekrar aynı hatalara düşer?

Karmaşık bir yapıya sahip olduğumu her zaman biliyordum ama bu acı veriyor. Kendi karakterimi ayakta tutabilmek için efor harcıyorum. Yavaş yavaş çökmeye ve dağılmaya başladığımı hissediyorum.

İki hafta önce 10 Mart Pazar günü arkadaşımla her zamanki gibi okula doğru gidiyorduk. Tam bir hafta önce yaşanan bir olay. Atölyeden çıkmıştık. Sabah gayet normal olmama rağmen yolda giderken bir anda durgunlaşmaya başladım. Doğru düzgün konuşamıyor ve arkadaşımın dediklerine de tepki veremiyordum. Yolda yürürken göğsüm sıkışıyordu. Tuhaf bir durumdu. Zihnim sanki çarpıntı yapıyordu. Aslına bakarsanız tam tarif edemeyeceğim bir durumdu. O an tek yapmak istediğim şey eve gidip uyumaktı. Dişçi korkum yüzünden başlayan bu olaylar nasıl bu noktaya geldi anlamıyorum. Sadece aldığım bir mide ilacının bende yarattığı travmatik bir olay. Bu son kısmı olur da başıma bir şey gelirse diye yazdım. Beni tanıyanlara da defalarca belirttim zaten. Bir şey olursa sebebi budur.

Saçma bir dişçi korkusundan dolayı mı hayata uzaklaşıyorum yoksa bütün her şeyin merkezinde gelecek kaygım mı var bilmiyorum. Ama şundan eminim ki son zamanlarda kendime o kadar yüklendim ki öylece susup çökmem kaçınılmazdı zaten. Son iki gündür sadece dinleniyorum. Şu an fark ettim zaman zaman oldukça hayalperest ve manipülatif bir insana dönüşüyorum. İçinde bulunduğum durumu yani gerçekliği hayal dünyama kaçarak görmezden geliyor ve diğer insanları da her şeye rağmen iyi olduğuma kolayca ikna edebiliyorum.

Neyse size pazar günü olayların bitişini anlatayım. Biraz yerimde oturduktan ve enerjimi topladıktan sonra favori konuşmamı dinledim. Sonra pes etmek için hala erken olduğuna ikna olup hayatın iyi anlarına odaklanmaya çalıştım. Başka bir arkadaşım da telefonla arayıp sohbetiyle keyfimi düzeltince kendime geldim. Hatta bir anda tam zıt bir noktaya evrilip aşırı enerjik oldum diyebilirim. Bipolar mısın diye sorabilirsiniz. Hayır sanmıyorum. Ama bir ipin ucunda yürüdüğümü söyleyebilirim.

Beni çöküşe doğru iten şeylerin sayısı fazla. Sadece kendime yüklenmemle alakası yok. Yazdıkça fark ediyorum, sağlığıma cidden dikkat etmemişim. Hayalperest kelimesini kullanıyorum ama bu kelime tam söylemek istediğimi karşılamıyor. "Delusional" kelimesi beni daha iyi tanımlıyor. Sınırları aşmayı severim ama ne kadar ilerlersem illerleyim algılarımı sürekli kapatıyorum. Daha doğru olayları görmezden geliyorum. İnsan olmanın bir parçası mı?

Şu ana kadar yazdığım en kötü ve sıkıcı yazı olabilir. Bulunduğum durum yazarlığımı da köreltmiş. Durumdan kastım şuaınki yaşantım. Cidden yaşlandım. En azından tekrardan başlangıç yapmış oldum.

Bundan sonra ne yaparım? Emin değilim. Yaşamdan keyif almayı tekrar öğrenip biraz kendimi sakin bir konuma alacağım sanırım. Hayatımda var olan şeylerin bana boş gelmesi çok üzücü. Arkadaşlarımla gezerken bile ben neden buradayım diyerek savruluyorum.

İlerlemek istiyorum ama bir yandan 20 yıl bilinci olarak yaşamak bana çok ilginç geliyor. İlk iki yaşımı saymıyorum. Zihnimdeki anılar ve ileride ulaşacağım nokta arasındaki uçurum bana işkence ediyor. Eskiyi o kadar çok özlüyorum ki. Rahatlığı özlüyorum. Gayesizliği özlüyorum. Türkiye'de yaşamak zor. İnsanlar gittikçe mutsuzlaşıyor. Kendi hayallerime ise çok zor ulaşabiliyorum.

Sanırım artık yapmam gereken tek şey ve lütfen aklımdan çıkarmamam gereken şey kendime sahip çıkmayı öğrenip, kendi yolumdan ilerlemek. Evet her şeyin temelinde gelecek kaygısı var. Çünkü şu an sahip olduklarım da anılar diyarında tozlanacak. Yaşamaktan korkuyorum. 

Yeraltından NotlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin