XXVI. İş Hayatının Zorlukları

21 2 39
                                    

Tarih: 06.08.2023

Merhaba sevgili okuyucularım. Yaklaşık iki aydır falan yazmıyordum. Hem meşguldüm hem de içimden hiçbir şey yazmak gelmiyordu. İçimdeki yazı yazma dürtüsünü kaybetmiştim. Bu uzun aradan sonra kalemim birazcık körelmiş olabilir, tam olarak ne yazacağımı da bilmiyorum. Araya gereksiz bir bilgi ekleyeyim, ben yazılarımın başlıklarını yazmadan önce seçiyorum. Normalde bazen başlıklar, yazı veya hikâye bittikten sonra, yazılan şeye göre belirlenir. Temadan falan gelir ama ben ilk önce başlığını yazıp sonra yazıyı ona göre şekillendiriyorum.

Bugün de geçen iki aylık sürede deneyimlediğim iş hayatım ve diğer başka konular hakkında iç dökmelerim ile ilgili olacak. Bir tık karamsar yazabilirim.

Belki biliyorsunuzdur, belki de bilmiyorsunuzdur. Oyun şirketinde "stajyer" olarak işe başlamıştım. Benim için herhangi bir sözleşme veya kontrat yapılmadı. Sadece bizimle çalış denildi yani teknik olarak "gönüllü" oluyordum. Oyun şirketinde çalışmak benim her zaman hayalimdi ama buna bu kadar kısa sürede ulaşacağım aklıma gelmezdi. Daha 1. Sınıf bile olmadım ama bir şirkete girmiştim. Mutluydum. Daha sonrasında yavaş yavaş çalıştığım yerdeki insanların aslında oldukça deneyimsiz hatta bir kısmının benden daha bilgisiz olduğunu fark ettim. Oyun şirketi deyince aklınıza devasa bir yer gelmesin. Toplamda 6 kişiydik (ilk başladığımda 4 + ben). Zaten şirketin "kurucusu" ve sevgilisi vardı. Ben işe başladıktan sonra ekipten bir kişi ayrıldı ve onun ani ayrılışı bizi sinirlendirmişti. Aslında onun haklı olduğunu sonradan öğrendim ama ilk başta bana anlatılan şeylerden yola çıkarak onu düşman sanıyordum. Aynısı başıma gelince aslında ayrılan kişinin mağdur olduğunu anladım. O yüzden herhangi bir yerde herhangi bir durumdaki olaylara her zaman temkinli yaklaşın ve bir tarafı tutma konusunda çabuk karar vermeyin.

Neyse, her şey ilk başlarda güzeldi. Hayalimdeki yerde işe başlamıştım ve istediğim şeyi yapmama izin veriyorlardı. Tek başıma kendi oyunumu yapıyordum. İki ay boyunca da bunun üzerinde çalıştım. Yeni insanlarla tanışma fırsatım oluyordu. Hatta bir keresinde güzel bir partiye gidebildim. Hayatım boyunca gittiğim ilk partiydi sanırım. Ama yavaş yavaş iş yerindeki insanların gerçek rengini anlamaya başladım.

Şirket toplamda 6 kişilik bir ekipten oluşuyordu ama bulunduğu ofiste birçok diğer oyun firmaları olduğu için daha kalabalık bir ortamda çalışıyordum. Yani kütüphanenin şirket versiyonu gibi düşünebilirsiniz. Ve bu ortama bakınca aklımdan tek bir şey geçiyordu. "Burası kurtlar sofrası gibi. Herkes birbirinin yüzüne gülüyor ama zor zamanda kimse yardım etmez."

Bu arada söyledim mi bilmiyorum ama bu benim neredeyse ilk iş deneyimim. Daha önce düzenli olarak böyle ciddi ofisli bir ortamda çalışmamıştım.

Neyse, sonuç olarak fikrimde haklı çıktım. Cidden iş yerlerindeki insanlara kolay kolay güvenmemek gerekiyor. Özellikle size abi kardeş aileden gibi davranmaya çalışan insanlardan korkun. Çünkü en çok onlar duygusal bağ kurmaya çalışıp daha sonradan işleri sizin üzerinize kitliyorlar.

Başıma gelen olay kısaca şöyle: Ben iki aydır bu oyunu tek başıma yapıyordum. Diğerleri deneyimsizdi. Diğer 5 kişi. Korku oyunu yapacaklarını söylüyorlardı. Hala yapıyorlardır. Ben ise yine her zamanki olduğum gibi yalnız başıma takılıyordum masamda. Bu ekip daha önce hiçbir oyun çıkarmamıştı. Benden önce bir tane daha oyun çıkartacaklardı ama dediğim gibi arkadaşın birisi ayrıldığı için o proje yarım kaldı. Yani çıkartacakları ilk oyun benim oyunum olacaktı.

Oyunu geliştirdim ama tam bitmemişti. Şirketin sahibi hemen çıkartalım dediği için erken erişimden çıkartmak zorunda kalacaktık. Sırf oyun festival tarihine yetişsin diye deli gibi çalıştım. Haftanın 7 günü çalışıyordum. Sabah uyanınca aklıma ilk gelen şey bu oyun oluyordu. Yatmadan önce bu oyunu düşünüyordum. Her gün güneşte bisiklet sürüp iş yerine gidiyordum. Öğlen arası veriyordum sadece yemek için. Ona bile şirket sahibi çabuk gel diyip laf yapıyordu ama kendisi sürekli sigara içip erkenden çıkıyordu. Bir bok bildiği yoktu. Ne göstersem bilmiyordu. İşin çoğunu bize bırakıyordu. Ve buna rağmen saçma sapan havalara girmişti. Ben bile henüz kendime oyun geliştirici demiyorum ama bu adam "Yok yatırımcı topluyoruz" falan filan havalarına giriyordu. Hiç oyunu olmayan bir ekibe yatırım yapacak kadar salak birisini bulursa şanslı.

Yeraltından NotlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin