Tanıdık bar masalarının etrafını yabancı yüzler doldurmuştu. Uzun tezgahın arka tarafında duran barmen karşısındaki kızlarla her zaman ki gibi hafif çapkın hareketlerle konuşuyordu. Buraya gelirken her zamankinden daha sade giyindim. Beyaz keten şortumun üzerine takım yeleğini giyip saçlarımı doğal maşalı olan kendi hallerine bırakarak yok denecek kadar ten makyajı yaptım. Sadece rujumu kırmızı kullanmayı tercih ettim. Ayakkabı olarak da sadece bantlardan oluşan beyaz, yüksek topuklu açık ayakkabıları giyip görüntümü tamamladım.Kendimden emin adımlarla barmene doğru ilerledim. İki zeytinli martini istedim. Barmen başını sallayıp, bardağımı hazırlarken yanıma bir adam geldi.
"Aslı hanım, Hisar bey sizi bekliyor, bu taraftan. " diyerek eliyle barın sağında kalan kırmızı kapıyı gösterdi.
Gizemli olmayı seksi bulsam da, bu kadar gizem ve karanlık adam tripleri beni iyiden iyiye sinirlendirmeye başlamıştı.
Aslında bu emri vakiye karşılık buraya hiç gelmemem bile gerekiyordu ama konunun ciddiyetinin farkındaydım ve bir an önce görüşüp gerçekten bu evliliğin makul şartlar karşılığında olmaması gerektiğini konuşmak istiyordum.
Sinirli gözlerle önce kapıyı gösterdiği eline ardından adamın yüzüne baktım.
"içkimi bekliyorum" dedim.
"ben hallederim, Hisar beyi bekletmeyelim" dedi.
Tek kaşımı kaldırıp, "Beyine söyle, içkimi bekleyeceğim!" dedim.
Adam istifini hiç bozmadan, barmene dönüp "Batuhan, Aslı hanımın içkisi," dedi. Adının Batuhan olduğunu yeni öğrendiğim barmen adamın lafı biterken zaten martinimi tezgaha, telefonumun yanına koymuştu.
Sakince kadehimi elime alıp, martinimden bir yudum içtim. Tezgahtan telefonumu alıp çantama koydum. Tekrar çıkartıp bir şey kontrol ediyormuş gibi yaptım. Sonra tekrar çantaya koydum. Çantamı omuzuma astım. Bar sandalyesinden yavaş hareketlerle kalktım, üzerimi düzeltip saçımı havalandırıyormuş gibi elimi altından geçirdim, tezgahtan martinimi alıp adama döndüm ve "gidelim" dedim.
Adam bir adım arkamdan yürüyerek geliyordu ama kapıya yaklaştığımızda hemen önüme geçip kapıyı açtı. Bu kapıdan ilk defa geçiyordum. Açıkçası şuan bile geçmemem gerekiyordu.
Biraz ilerleyip en fazla on basamaktan oluşan merdivenleri çıktık, karşımda kapalı bir kapı vardı. Durup bekledim, bir adım arkamda duran adam geçip kapıyı açtı ve şık döşenmiş odanın içinde kapının tam karşısında kalan pencereye yakın konumlandırılmış masada oturan adamı gördüm. Kafasını kaldırmadan bana baktı, bakışmamız beş saniye kadar sürdü ve konuşmasını beklemeden yürüdüm, masanın sağ tarafında bulunan deri koltuğa oturdum.
Çantamı omzumdan indirip, koltukta yanıma koyarken bacak bacak üstüne atıp tekrar ona baktım. Sakin hareketlerim onu şaşırtmış mıydı?
Belki de biraz ukala bulmuştu, kim bilir.
Benimle odaya kadar gelen adam hala kapıya yakın şekilde duruyordu. Odadan çıkmak için demek ki Hisar beyinin direktifi gerekiyordu ama gördüğüm kadarıyla Hisar beyinin konuşmaya pek niyeti yoktu. Sanırım ben buraya susmak için çağrılmıştım.
Sessiz geçen birkaç dakika da Hisar Bozbeyli bilgisayarında bir şeyler yapmaya devam etti. Ben de gözlerimi hiç kaçırmadan kendisine bakmaya devam ettim.
Baktım konuşacak gibi değil konuşmayı başlatan ben olayım dedim.
"İlk date için pavyon seçmişsin aşkım, mekanın sahibiyim gösterisi mi?" dedim martinimin sonunu yudumlarken.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ KAFES
Ficção GeralKİTAP +18 • olumsuz örnek oluşturabilecek sahneler • İÇERMEKTEDİR! 🍸 "...Seninle geçireceğim zaman yirmi dört saatten daha az Serçe. Seni öpeceğim. Seni bol bol öpeceğim. Seni saracağım. Seninle sevişeceğim. Elime geçen her fırsatta. Durmaksızın."...