Kapı zilini duyunca yataktan kalktım kapıya bakmaya gittim ama açtığımda karşımda Hisar Bozbeyli'yi bulmayı beklemiyordum. Biraz şaşkın biraz soran gözlerle ona bakarken "düğün için konuşmaya geldim," diyerek yanımdan geçip içeri girdi. Şaşkınlığım hala yüzümdeyken sabahlığımın kuşağını bağlayarak kapıyı kapatıp arkasından ilerledim.Arkasından bakarken "Düğün olmayacağını söylemiştin?" dedim.
Durup, kafasını bana çevirdi, gerçekten mi der gibi yüzüme baktı. Ardından alakasızca "Kapıyı açmadan kim o denir." dedi.
"Tedbir kuralları 101 hoş geldin!" dedim gözdevirerek.
"Ayrıca bu gecelik ve sabahlıkla da kapıyı açma bence bir daha. Gelen ben değil, Yusuf veya başka bir erkekte olabilirdi" diye devam etti.
Peşinden yürümeyi keserek olduğum yerde durdum. "Kendine gel Bozbeyli, istediğim şekilde istediğim kapıyı açarım!" dedim. Bana cevap vermeden bakmaya devam ettiğinde de "Düğün olmayacak demiştin?" dedim sorarca.
"Sen ailenle hiç konuşmuyor musun?"
En son o meşhur akşam yemeğinde görmüştüm ailemi ve evet o günden sonra hiç konuşmamıştım. Düğün yapılmasına mı karar verilmişti?
Konuşmamam Bozbeyli'ye haklı olarak kendisinin devam edeceğini düşündürmüş olacak ki, "Anlamıyorum, bu kadar iletişim kopukluğu yaşayan bir ailede nasıl hem onların istediği bölümü okuyup hem de evleneceğin kişiyi seçmelerine izin verebilirsin?" diye sordu ama bu sorudan çok şaşırdığını belli eden bir sitem cümlesine benziyordu.
İşte sürekli bizim çocuklarında merak edip sorduğu o soru gelmişti. Hepsi babamın dediklerini pek ikiletmeden yaptığımı görünce şaşırıp 'hem bu kadar uzak hem bu kadar bağlı nasıl olabiliyorsunuz?' diye sorarlardı her seferinde.
Dediklerini duymamış gibi yaparak "Düğün mü yapılacak? Ne konuşacağız?" dedim.
O da konunun değişmesine hiç aldırmadan "Düğün şimdilik yapılmayacak ama iki ailenin de bu ortaklıktan haberlerinin olmasını istediği hatırı sayılır ahbapları var ve onların da katılacağı küçük bir davet verilecek. Sanıyorum ki bu davette bir gelinlik giymek istersin." dedi.
Kaşlarımı çatarak "Hayır! İstemem. Bu bir oyun sonuçta" dedim.
Tek kaşını kaldırıp "Bu oyundan da ailelerin ve davetlilerin haberi yok sonuçta. Gelinlik giyeceksin!" dedi.
Karşı çıkacak, kavga edecek halim ve isteğim yoktu. Tek isteğim bu gösterinin bir an önce bitmesiydi. Yoksa bana sürekli emir kipleriyle konuşan bu adamın saçını başını yolmayı iyi bilirdim.
Omuzlarımı silkerek "okey" dedim.
Kafasını hızla iki yana salladı ve geçip pencere önündeki tekli koltuğa oturdu. "Espresso içerim" dedi. Sanki ona bir şey içer misin diye sormuşum gibi.
Boş gözlerle bakınca "espresso makinan yok mu?" dedi yalandan şaşırarak.
Cevap vermeden mutfak tarafına geçtim, iki espresso yapıp salona geldim. "Madem bir sevgilin var, neden onunla evlenmiyorsun?" diye sordum fincanı ona uzatırken.
Elime uzanırken "sevgilim var demedim, bir ilişkim var dedim. Evlenmeyi veya ciddiyete bindirmeyi düşündüğüm bir ilişki değil." dedi. Şaşırdığımı görünce "şaşırılacak bir durum yok. Senin yaptığından tek farkı benim hep aynı kişiyle yapıyor olmam" dedi göz kırparak. "Ayrıca ailemin istediği evlenmem değil, onların istediği kişi ile evlenmemdi, tıpkı senin gibi"
"Ben kimseyi umutlandırmıyorum ama yatağa girerken" dedim.
"Ben de umut vererek yatağa girmiyorum" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ KAFES
Ficción GeneralKİTAP +18 • olumsuz örnek oluşturabilecek sahneler • İÇERMEKTEDİR! 🍸 "...Seninle geçireceğim zaman yirmi dört saatten daha az Serçe. Seni öpeceğim. Seni bol bol öpeceğim. Seni saracağım. Seninle sevişeceğim. Elime geçen her fırsatta. Durmaksızın."...