Ona teslim olmak güzeldi. Dudaklarını, dudaklarına esir etmek güzeldi. Baskın biri olmasına rağmen Taehyung'tan gelen baskınlığı kabul etmek güzeldi. Tenini hissetmek, nefes seslerini duymak ve sıcaklığına sığınmak güzeldi...Dakikalardır bedenleri birbirine yaslı bir şekilde duruyorlardı. Dudakları ara ara buluşuyor ve birbirlerinin tenlerinde soluklanıyorlardı. Jungkook, Taehyung'un bedeninde parmaklarını gezdirmişti dakikalarca. Her zerresini parmak uçlarına tattırmaya çalışmış ve sonunda kollarını sımsıkı boynuna sarmıştı. Taehyung ise başından beri yalnızca Jungkook'un belini sarıyor ve tüm sınırlarına saygı duyuyordu. Ötesine gitmek hem tehlikeli hem de güçtü.
Jungkook'a dayanamıyordu. Ona karşı koyamıyordu. Sürekli ona dokunmak istiyor ve kokusunu sürekli soluklarında istiyordu. Teni sıcacıktı, göğsünü tamamıyla göğsüne yaslamış ve bu sıcaklığı sonuna kadar hissediyordu. Burnunu kolları arasında olan çocuğun burnuna sürtmüş ve yeniden dudaklarına yönelmişti. İkisinin de gözleri kapalıydı ve yalnızca birbirlerini hissetmek istiyorlardı.
Taehyung, dudaklarını arasına aldığı dudakları sakin bir şekilde emmeye devam ederken Jungkook teslimiyetini belli ediyordu. Dudakları çok ağır hareket ediyordu. Ayrıca her öpücüğün sonunda kokusunu içine çekerek ayrılması da Jungkook'un kafayı yiyecekmiş gibi hissetmesine sebep oluyordu.
Neden böyle bir çekim vardı aralarında? Neden Taehyung ile sürekli bu hâle geliyor ve bundan hoşlanıyordu? Neden ikisi de bunları sürekli yaşamalarına rağmen bir sonuca kavuşturmuyorlardı. Biz ne yapıyoruz diyerek son vermiyorlardı ama sanki aralarında bir ilişki varmış gibi bunu normal bir eylem haline getiriyorlardı. Aralarında başlayan kavga gürültü bir süre sonra yerini şehvete bırakmıştı.
Taehyung'un bundan bir rahatsızlığı yoktu belki ama Jungkook'un içinde savaştığı şeyler çok başkaydı. Abisinin düşmanıydı, onunla başta kötü başlamışlardı, ajanlık yapmak için yanında duruyordu ve daha önce yapılan hiçbir şeyi de unutmamıştı.
Ama bunların yanında bir de Taehyung için başka bir profil çizebilirdi. Ne olursa olsun Jungkook'u başkalarından koruyordu, mutlu olsun diye ona küçük jestler yapıyordu, etrafında dönüyor, onunla uğraşıyor, başta sinir bozucu olsa da Jungkook'u güldürecek şeyler yapıyor ve onunla olduğu her anda kafasını boşaltmasını sağlıyordu. Tıpkı şuanda olduğu gibi, kendisi dışında, hiçbir şeyi düşünmesine izin vermiyordu.
Bir de Taehyung'un serseri tavırları vardı. Sürekli Jungkook'a asılması bile komik geliyordu. Sırnaşması, sersem sersem davranması, tam bir baş belası olması da Jungkook'un hoşuna gidiyordu. Bu tavırların gerçekliğine inanmak istiyordu ve elbette Taehyung'a da...
Jisung'un söylediği şeyler Jungkook'u çok korkutuyordu. Ya Taehyung gerçekten sadece oyun oynuyorsa? Bu düşünce onu çok rahatsız ediyordu. Karşısındaki adam herkesin akıl hastası dediği, devletin baş etmekte zorlandığı katilin tekiydi. Kendisine karşı bir anda değişmesi ve bunu 'senden hamle bekliyorum' diyerek normalleştirmesi bazen inandırıcı gelmiyordu.
"Taehyung" dudaklarından istemsizce ismi döküldüğünde gözleri hâlâ kapalıydı ve bir süre sessiz kalmışlardı. Ardından Taehyung'un dudaklarından gözlerini aralamasını sağlayacak bir kelime dökülmüştü.
"Küçüğüm"
Yalnızca bir kelime Jungkook'un gözlerini aralamasını sağlamıştı. Bu kelime ona çok garip hissettirmişti. Taehyung ile göz göze geldiğinde ise yeniden aynı his dolmuştu kalbine. Yalnızca kısa bir an bu gözlere hiçte yabancı olmadığını düşündü. Belki de anın yoğunluğundan dolayı duyduğu kelime ona çok farklı hissettirmişti... Kaşları çatıldı ve Taehyung'un gözlerine bakmayı sürdürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No Devotion | taekook
FanfictionJeon Jungkook, girdiği cezaevinde başına aldığı belalardan kurtulmanın yolunu ararken, Kim Taehyung'un ağına düşer...