|6|Benimsin öyle mi?

3.2K 410 302
                                    

*Tanıtım bölümünde uyarı yapmıştım ama yine de yazmak istedim. Bu bölüm biraz rahatsız edici olabilir. İsteyene özet geçerim dmden. Kötü hissetmeyin tamam mı?*

Jungkook'un anlatımından

Yaklaşık bir ayımı geçirdiğim bu cezaevinin büyük koridorları daralıyordu. Üstüme üstüme gelen duvarlar, her yeri süsleyen kanlar ve hiç kesilmeyen çığlıklar...
Hepsi bir bütün halinde soluk soluğa kaçmam için büyük birer rol üstlenmişlerdi.

Işıklar kapalıydı ama önümü görebiliyordum. Duvarlar, kemiklerimi kıracak kadar sert bi şekilde üstüme üstüme geliyor ve nefessiz kalıyordum. Çığlık atmak istiyor ve bir an önce olduğum yerden kaçmak istiyordum ama sesim çıkmıyordu. Ellerimi boğazıma sardım ve nefes almaya çalıştıkça ellerim daha sıkı hale geldi. Ayaklarım güçten kesilmeden koşmaya devam etmeye çalıştım.

Boğazıma sarılan eller artık benim değillerdi. Bir yabancının elleri sıkı sıkıya beni boğmaya çalışıyordu.

Koştum!

Ayaklarım gitmese de koşmaya devam ettim ve bir anda kendimi bir koğuşun kapısında buldum. Kapıyı ben açmadan, kendiliğinden açıldı ve bir anda Kim Taehyung tam karşımda belirdi. Her yeri kanlar içinde olan yüzü ve o arsız sırıtışı.

"Kim Taehyung"

Oradan anında uzaklaştım. Bir anda koşmaya başladım ve artık olduğum yer hapishane değildi. Büyüdüğüm mahallede koşturuyordum. Bedenim bir anda küçüldü ve küçük Jungkook olarak devam ettim koşmaya. Büyüdüğüm eve doğru koştuğumda her yer yine karanlığa gömüldü.

Evin kapısı açıktı içeri geçtim ve salona doğru koştum. Küçük evin salonunda Kim Taehyung ve ben vardık. Şu anki halim onun onun altında çırpınıyordu. Bir anda küçük bir bedenin içine sıkışıp, kalmıştım ve büyük halim Taehyung ile kavga ediyordu.
Beni fark ettiklerinde Taehyung beni bıraktı ve ben çocuk halimin üstüne atlayıp, kendi kendimi boğmaya çalıştım.

Hareket edemiyordum. Her yanım görünmez ipler ile bağlıydı sanki. Bir milim bile kıpırdayamıyordum ve boğazıma sarılan ellerin sahibi bir anda değişti. Beni boğmak isteyen yeniden Kim Taehyung oldu. Onunla büyük bir mücadelenin içine girdim. Sesim çıkmıyordu. Bağırsam bile sesim çıkmıyordu ve çırpınmaya devam ettim.

Aniden gözlerimi açtığımda, etrafımın aydınlık olması ve koğuşumda olmam rahatlattı beni. Etrafıma bakınma gereği duymadan oturur pozisyona gelmiş ve dizlerimi kendime çekip, nefeslerimi düzene sokmaya çalıştım ama çok zordu. Gözümü kapattığım her an o kâbusu görüyordum. Bu yüzden derin bir nefes alıp, yüzümü gömdüğüm yerden kaldırmıştım. Karşılaştığım bir çift gözle yeniden irkilmiştim.

"Korkma"

Bunu diyen beden Kim Taehyung'un ta kendisiydi. Korkma demesine rağmen yüzünde tehlikeli bir gülüş vardı. Kan ter içinde kalmıştım. Bir aydır buradaydım ve bunun iki haftası Kim Taehyung'un oyunları ile geçmişti. İki haftadır her gün her saat benimle uğraşmıştı. Uykumda bile rahat vermiyordu artık. Her gece kâbus görüyor ve kabusların başrolü o oluyordu.

Artık fiziksel ve psikolojik olarak kendimi toparlayamıyordum. Her taraftan bir saldırı vardı. Yemeğime bir şey koyar korkusu ile yemek de yiyemiyordum. Bazen Jisung'un yediği salataya dadanmak dışında bir şey yoktu. Yalnızca kahvaltı ediyor ve tüm günü onunla geçiriyordum. Kahvaltılıklar ambalajda saklı oldukları için içim biraz olsun rahattı.

No Devotion | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin