Jungkook"
İsmini sayısız kez bu dudaklardan duymuştu. Sayısız kez bu gözlere bakmış ve bu bedene bu kadar yakın olmuştu ama hiçbir zaman aralarında bu kadar soğuk rüzgarlar esmemişti. O her zaman sevilmek ve takdir görmek isteyen çocuk olmuştu, Namjoon ise kalıbının dışına çıkmayan sert abi. Her zaman onu koruyan ve onun yanında olduğunu düşündüğü abisi vardı karşısında ama aslında işlerin hiçte düşündüğü gibi olmadığının farkındaydı. Gözlerine uzun uzun baktı. Yeni şeyler arıyordu gözlerinde. Yeni olduğunu düşündüğü şeyler...
Ama aslında şuan abisinin gözünden okuduğu her şey daha önce de vardı. Yalnızca Jungkook bunları göremeyecek kadar sadıktı abisine.
"Aferin sana" diyerek çocuğun hissettiği şeylerden bir haber olduğunu gösterdi. Dudaklarında solmayan bir zafer gülüşü varken ellerini birbirine sürtüp, birbirine kenetleyerek masaya bıraktı. "O ilacı başkasına içirdiğini duyduğumda bana ihanet ettiğini düşünmüştüm ama sen bir şekilde Kim Taehyung'u bitireceğim bir yol daha buldun." gülümsemeye devam ederken, Jungkook tepkisiz bir şekilde onu dinliyor ve bunca zaman nasıl olur da bu kadar kör olduğunu anlamaya çalışıyordu.
"Onu artık burada barındırmazlar, kotası doldu . Cezaevi değişikliği yapacaklarına eminim ve biz de o transfer sırasında Kim Taehyung'un icabına bakacağız."
Jungkook duyduğu şeylerle kaşlarını hafifçe çattığında, ellerini tıpkı Namjoon gibi birbirine kenetleyip masaya bırakarak ona doğru yaklaşmıştı. Ağlamaktan ve uykusuzluktan şişmiş olan gözlerini, gözlerine dikip dişlerini sıkarak derin bir nefes aldı. Ardından içinden geçenleri dile dökmekten çekinmedi.
" Güvendiğin birinin ihaneti çok acıtıyormuş Kim Namjoon" dediğinde Namjoon gözlerini kısarak yüzündeki gülüşü soldurmuştu. Jungkook ona ilk defa ismiyle hitap ediyordu. "Bu kadar acıttığını biliyorken aynısını sevdiğim adama yaşatmayacağım." demiş ve ayağa kalkmıştı.
"Ne demek oluyor bu?"
Yavaşça sandalyesini itip Namjoon'un yanına yaklaşmak için adımlamıştı. Attığı birkaç adımın ardından oturan adamın yanına ulaşmış ve eğilip kulağına "Ben artık yokum!" diye fısıldamıştı.
"Beni artık bir oyuncak gibi kullanmana izin vermeyeceğim" biraz geriye çekilip Namjoon'un gözlerine öfkeyle bakmış ve " Kısaca maymun gözünü açtı sevgili abim" demiş, omzuna elini koyup kısa bir süre şaşkınlıkla onu izleyen adamım omzunu sıvazlamıştı. Ardından çıkmak için görüş odasının kapısına geldiğinde Namjoon'un konuşmasıyla durmuştu.
" Sonunda biraz olsun kafanı kullanmaya başladın öyle mi?" sırıtarak çocuğa dönmüş ve onun da yavaşça arkasını dönmesiyle gözlerinin içine bakmıştı. "Biraz olsun onu sevmem için peşimde dolaşan, ne istersem yapan o aptal çocuktan kurtulduğumu mu söylüyorsun bana?" bu sözler Jungkook'un içine ateş gibi düşmüştü. Tüm hayatı yere düşüp kırılan ve parçalara ayrılan bir vazo gibi darmadağın olduğunda karşısındaki adama hiçbir şey belli etmeden gözlerine bakmaya devam etmişti.
" Ben de zaten senden kurtulacağım günü bekliyordum. O güne kadar çok işime yaradın yalan yok ama sen yine de seni sevdiğimi düşünebilirsin. Bu düşünceler seni çok iyi avutuyor haksız mıyım?" gülüşü büyüdüğünde Jungkook hiçbir şey demeden odadan çıkıp acıyan kalbini umursamadan yürümeye devam etti. Aynı günde iki kez katil olduğu ve sorgulandığı gecenin sabahına kadar ağlamış ve bir daha ağlamamak için kendine söz vermişti. Üstündeki bu aptal duygusallığı atıp yalnızca Taehyung'u kurtarmak ve ona yaptığı kötü şeyler için kendini affettirmek için uğraşacaktı.
Jungkook kendinin katili de olmuştu. Önce kendinden kurtulması gerektiğini biliyordu. Kendini öldürüp yeniden var olması gerektiğini biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
No Devotion | taekook
FanfictionJeon Jungkook, girdiği cezaevinde başına aldığı belalardan kurtulmanın yolunu ararken, Kim Taehyung'un ağına düşer...