|19|Gitmesine İzin Vereceğim!

822 139 117
                                    



İnsanı kaygılara boğar eksiklikler. Günden güne tüketir, kendini sorgulatır, başkalarına özendirip, benliğini göz ardı ettirir. Kendisinden vazgeçirir insanı. Öyle bir hale getirir ki eksikliği nereye koyarsan koy, dolup taşar. Eksikliğin kendisi,  fazlalık olur. Koca bir dağ olur ve başına yıkılır. Kaçamazsın kurtulmazsın.

İnatçıdır eksiklik...
Bir kere yerleşti mi içine bir daha sessizce toplanıp gitmez. Gidişi de varlığı kadar gürültüdür. O gürültüye kapılır her şeyi duymaya yemin etmiş iki uzuv. Çok uzaklardan fısıldasa da duymaya bir kere heves etmiş, bir kere bunun tadını almıştır.

Eksikliği yaralayan şey fazlalık değil midir? Eksikliği doğuran ve onu insanoğlunun içine yerleştirip onu bir silah haline getiren fazlalık değil midir? Zaten sahip olduklarımız bizi artık tatmin etmemeye başlarken, içimizde  bir heves baş gösterir. Sahip olmadıklarımız, olduklarımızdan daha değerli hale gelir. Onlara kavuşmanın her şeyi nasıl değiştireceğini düşünüp dururuz. Bir eksiklikten hayaller doğar, o eksikliğe özlem bile duyulur. Eksik olanı doyurmayı sever insan. Eksikliğe, ulaşamadığına heves eder.

Ulaşamadığı şeylere ulaşmak için her şeyi yaparken sonuçlarını düşünmez. Ulaştığında ise hiçbir şeyin dışardan göründüğü gibi masum olmadığını anlar. Eksiklikleri fazlasına bulaşır ve kendi felaketinin yollarını çizer.

Gözleri kocaman açılmış, elleri kalbinin üstünde duruyorken yerde kıvranıyordu genç yaştaki mahkum. Onu eksiklerinin kurbanı yapan Jungkook ise şaşkınlık ve korkuyla onu izliyordu. Mahkum düştüğü gibi dikkati dağılan ikili dönüp olanı anlamak isterken, diğer mahkumlar korkuyla çocuğun üstüne toplanmışlardı. Taehyung, Jungkook'un yanından ayrılıp çocuğun yanına diz çöküp, olanları anlamak için diğer mahkumlarla diyaloğa girmişti.

"Kalbi tutmuş olmasın yine?" diye bir soru yükselmişti bir mahkumdan. Hepsi bir şekilde çocuğun durumuna bir anlam aramaya çalışıyorken Jungkook olduğu yerde öylece durup korkuyla çocuğa bakıyordu. Gözlerini kocaman açılmış gözlerden çekmeden öylece ona bakıyor ve öksürüp, nefes alamayan çocuğun gözünün önünde ölmesine şahitlik ediyordu .

Bedeni adeta rüzgarda kalmış ince bir dal kadar seri ve şiddetli titriyordu. Yerdeki çocuğun bedeni ise ondan farksızdı. Titreyip öksürüyor ve yüzü ruhu çekiliyormuş  gibi mosmordu. Jungkook'un gözlerinin içine bakıyor can çekişiyordu.

Bu noktaya gelene kadar öyle bir hırs öyle bir kararlılık vardı ki içinde! Sonuçlarının böyle olacağını düşünmemişti. Aklına bile gelmezdi ki birinin gözünün önünde onun yüzünden can vereceğini... üstelik arka cebinde saklı tuttuğu küçük şişenin içindeki zehrin şimdi farkına varıyorken.
Ki en başında Taehyung'a ait olduğunu düşündüğü yemeğe koymuştu o zehri.

Belki de Tanrı, onu uyuduğu gaflet uykusundan böyle uyandırmak istemişti. Belki de onu sevdiği adama zarar vererek değil, bunun ihtimali ve azabını yaşatarak kendine getirmek istemişti. Yine bir ölüme engel değildi bütün bu olanlar. Taehyung o yemeği yememişti ama kendi yaşlarında genç bir çocuğun, gözlerine bakarak yerde can çekişmesi, son nefeslerini veriyor oluşu onun yüzündendi.

Ölümle hiç bu kadar yakın durmamıştı. Ağırlaşan gözler, gücünü kaybeden çırpınışlar, kendini serbest bırakan eller ve yavaş yavaş kesilen nefes sesleri. Kendi eseriydi bu... Kendi hırslarını avuçlarında kaynatıp bir masumum üstüne dökmüş ve buna seyirci olmuştu.

Katil olmuştu...

Üstelik bunu hem bilinçli hem de bilinçsiz bir şekilde yapmıştı. Birkaç adım geriye gidip titreyerek duvara tutunmuştu. Herkes gencin  etrafında toplanmış neler yapacaklarına karar verirken Taehyung'un sesi yükselmişti. "Doktoru bul getir!" demişti. Sesi çamaşırhanenin dört bir yanında yankılanırken gözleri etrafı dolaşmış ve duvara sinmiş öylece can veren çocuğa bakan Jungkook'a takılı kalmıştı. Yüzü sararmış  bedeni titriyordu.

No Devotion | taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin