İyi okumalarr💕
Önceki Bölümden
"Benimle böyle konuşan dilinizi kesmeyi tercih ederdim," dedim zorlanmama rağmen kendimden ödün vermeyerek.
Sırıttı. Tehlikeli, geniş bir sırıtmaydı.
"Yazık olur, Ben de dilimle başka şeyler yapmayı tercih ederdim."
Dizlerimi titretiyor, bacaklarımın arasının zonklamasına neden oluyordu ancak o, bunu bilmeyecekti.
Diğer eliyle burnumun ucuna dokundu. "Nefes al, Hazal."
Nefesimi tuttuğumun bile farkında değildim. Sözlerinin ardından nefes aldığımda güldü.
Bu gülüşün beni nasıl etkilediğinden emin değildim. Kesinlikle yakıcıydı. Bedenimi alev alev yakıyordu. Bunun hazdan mı nefretten mi kaynaklandığını anlayamadım. Önemi de yoktu. İkisini de kabul edebilirdim.
"Yarın akşam sekiz de. Evine geleceğim, adliyeye değil."
Baş parmağı boynumu okşadı ve... Bu kadardı. Sonra beni duvarda, neredeyse yere yığılacak halde bırakıp aşağı indi.
***
"Neden bu mesleği istiyorsun, Hazal?" Dayısının sorusuna kaşlarını çattı.
"Küçüklükten beri hayalim olan iki meslekten biri. Hâkim olacağımı uzun süredir zaten biliyordum," diyerek cevapladı onu.
"Onu sormuyorum. Neden, Hazal. Hâkim olmak istemenin asıl nedeni ne? Neden öğretmen değil de hâkim mesela?"
Dayısı yurt dışında yaşıyordu. Yılda iki ya da üç kez Türkiye'ye gelir, her geldiğinde Hazal'ı gördüğüne emin olurdu. Aynı zamanda özel günlerde Amerika'ya gelmesi için bilet bile alırdı.
Amerika'ya gelmesini, orada yeni bir hayat kurmasını da istemişti. Hazal'a şirketinde avukatlık yapması için teklifte bulunmasına rağmen Hazal kabul etmemişti. Türkiye'den ayrılmak istemiyordu.
"Çoğu zaman; doğru kararı verebilmek. Bunu elimde tuttuğumu bilmek. Kendime ve vicdanıma güveniyorum. Doğru kararlar verebileceğimi biliyorum. Bildiğim bir diğer şey ise insanların buna ihtiyacı olduğu. Son zamanlarda Türkiye'deki haberleri görmüyor musun? Tecavüzcüler takım elbise giydi diye indirim alıyor. Hayvanları katleden insanlar para cezasıyla kurtuluyor. Sokaklarda rahat rahat dolaşılmıyor. Benim istediğim ülke bu değil."
Hep bildiği ama kimseye söylemediği asıl nedeni buydu. Neredeyse acıyla iki yana salladı başını.
"Hak ettiğim gibi yaşayabileceğim bir ülke istediğimden bu mesleği seçtim. Ben ya da Türk halkı bazı kanı bozuklar yüzünden böyle bir ülkede yaşamayı hak etmiyor."
Evet, düşündüğü de istediği de buydu. Küçükken yaşadığı şeyler elbette ki etkilemişti meslek seçimini. Başta annesi için istemişti. Adalet aramayı ummuştu. Ancak yıllar geçtikçe bu kadar bağlanmasının sebebi ülkesine olan sevgisiydi.
Aynı zamanda korkuyordu da. Onu en son tanıyan kişi öldüğünde hatırlanmamaktan korkuyordu. Bir iz bırakamamaktan, silinip gitmekten ve diğer herkesin arasında kaybolmaktan korkuyordu.
"Hazal, güzel kızım. Ülkeni sevmeni anlıyorum. Ama bu senin değiştirebileceğin bir şey değil. Ülkenin baştan ayağa değişmesi gerek. Bu çok zor. Kendi hayatını feda etmek zorunda değilsin, orada da ülken için hizmet edebilirsin. Ülkeni temsil edersin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Mektup
Action"Sizin de var mı bekleyemem diyeniniz?" Kaşları çatıldı ve bir süre yüzüme baktı. Tok sesiyle konuştu. "Bizde tek yol, vatan yoludur. Beklemek istiyorsa buyursun, vatan yolu beklesin. Bekleyemeyen zaten benim olmaz." Gözlerimi kırpıştırarak yüzünü...