*: Ülkenin millî güvenliğine içten ve dıştan yöneltilebilecek tehditlerin önlenmesi, terörizmle mücadele edilmesi, yabancı unsurlarca yürütülen istihbarat faaliyetlerine karşı koyulması, dış politika hedefleri doğrultusunda uluslararası alanda yaşanan siyasi, ekonomik, sosyal, askerî ve teknolojik gelişmelerin takip edilmesi amacıyla istihbarat faaliyeti yürüten çalışanlar
**: Nazım Hikmet-Kuvayi Milliye Destanı'nda yer alan satırlar
BÖLÜME GEÇMEDEN ÖNCE 100 BİN İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM BEN BÖLÜMÜ ATANA KADAR 104 BİN OLDUK SİZİ ÇOK SEVİYORUM😭💕
Önceki Bölümden
Kaya, "Teşekkür ederim bugün için," diyerek sessizliği bozdu.
Omuz silktim. "Önemli değil. Ben de iyi vakit geçirdim."
Eve gidiyordum ancak düşündüğüm şey bu adamı bir daha ne zaman göreceğimdi.
"Tabi konuşmamız gereken bir şey var," dedim unutmasına izin vermeyerek. "İş birliğimiz.
"Bir Kurmay Yüzbaşı ve bir Hâkim, devlet ile ilgili konuşmak, ve hatta plan yapmak için neden çorbacıya gelir?"
Soruma karşılık Kaya, mercimek çorbasına limon sıkmakla yetindi.
"Bu ne kadar mantıklı? Açık alanda bu bilgileri veremeyiz."
Bakışlarını kaldırıp ciddiyetle yüzüme baktı. "Evet, ben de bunu ummuştum."
Ağzım şaşkınlıkla açıldı. "Bunu ummuştum derken?"
"Belki daha az ısrarcı ve daha az konuşkan olursun." Kaşığı dudaklarına götürüp çorbadan içti.
"Israr mı?" Kaşlarımı çattım. "Teklifimi kabul eden sensin?"
Dudaklarına götürdüğü ikinci kaşık havada kaldı ve ardından yüksek bir kahkaha patlattı.
İki kaşımın birbirine değdiğini hissediyordum. "Neye gülüyorsun?"
"Ne mi gülüyorum Hazal Hanım," dedi alayla. Hazal Hanım demişti ama bu öncekilerden daha farklı hissettirmişti. Artık resmi değildi. Daha çok böyle hitap etmek hoşuna gidiyor gibiydi.
Dün geceden sonra bir şeylerin değiştiğinin bilincindeydim. Sanki hareketleri bile daha rahat bir hal almıştı. Sadece bir gecede nasıl olmuştu anlayamıyordum ama böyle çok daha iyiydi.
"Evet, neye gülüyorsun?" diye sordum ciddiyetle. "Başına silah dayamıyordum."
"Dün gece beni tuvalette sıkıştırıp eğer teklifimi kabul edersen sevgilinmiş gibi davranırım diyen kimdi? Şart koşan?" Tek kaşını kaldırıp çorbasından içmeye devam etti.
"Eminim ailenin sana kız bulmasından çok korktuğun için şartımı kabul etmişsindir," dedim çıkışarak. Çorbamın sıcaklığı gitsin diye beklerken kaşığımla biraz karıştırdım.
"Küçümseme," Sesindeki şakacı, hatta neşeli tavrı duyduğumda neredeyse çenem yere değecekti. Böyle özellikleri olduğunu bilmiyordum, tabi bunu ona sesli söylemedim.
Şaşkın gülümsememi engelleyemediğimde bana bakan gözleri hafifçe kısıldı. "Limon," dedi tabağımdaki limona uzanarak.
"Ha." Tepkime baktı ve uzanarak limonumu çorbama sıktı.
"Limon diyorum Hazal Hanım, mercimek çorbası limonsuz içilmez."
Gözlerimi kırpıştırdım. "Sen kimsin ve Komutan'a ne yaptın?" diye sormamı engelleyemesem de buna saniyesinde pişman olmuştum çünkü omuzlarının gerilişi ve yüz ifadesi, eski haline büründüğünü gösteriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kızıl Mektup
Action"Sizin de var mı bekleyemem diyeniniz?" Kaşları çatıldı ve bir süre yüzüme baktı. Tok sesiyle konuştu. "Bizde tek yol, vatan yoludur. Beklemek istiyorsa buyursun, vatan yolu beklesin. Bekleyemeyen zaten benim olmaz." Gözlerimi kırpıştırarak yüzünü...