Ferit, gözündeki gözlüğü çıkartıp Seyranın odasına doğru yol aldı.
Kapısını tıklatarak içeriye girdi. Ferit'i gören Seyranın yüzünde anlık bir gülümseme belirdi. Hızla Ferit'e doğru yürüyerek sarılmak için bir adım attı.
Fakat Ferit kendini geriye çekerek sarılmasını engellemişti. Ufak bir bozulsada çok bozuntuya vermemeyi seçti Seyran.
"Günaydın," dedi, Ferit. Yüzü oldukça ciddiydi, ses tonu ise bir hayli soğuk.
"Günaydın! Bugün ne oldu biliyor musun?" Seyran, her zamanki gibi cıvıl cıvıldı. Mutluluk saçıyordu etrafına.
"Bilmiyorum Seyran, nereden bilebilirim?" Ama Feritin ona karşı olan soğuk tavırları neşesini söndürüyordü.
"Ödül alıyorum." dedi, solgun bir şekilde Seyran.
"İyiymiş" dedi, Ferit. Kolundaki saate bakarak. Çokta umursuyor gibi durmuyordu. Hatta hiç umursamıyordu.
"Bu kadar mı?" dedi, Seyran. Hayal kırıklıkları ile. "Gelmeyecek misin?" Negatif bir cevap almayı bekliyordu Seyran ama yinede sormak istemişti.
"Maalesef, bugün başka birisine sözüm var katılamam." diyerek, odadan çıktı Ferit.
"Pekala." dedi, Seyran arkasından.
***
"Ee dediklerimi yaptın mı? Nasıl tepki verdi?" dedi, Ayşe.
"Yok, yapmadım. Mesafe koyma kararı aldım. Çocukça oyunlara gerek yok." dedi, Ferit.
"Emin misin? Sonra yine bana Seyran Seyran diye ağlarsan umursamam ama." diyerek ikaz etti Ayşe.
"Eminim yenge, en doğrusu bu olacak."
"Tamamdır, eğer aklına takılan bir şey olursa her zaman arayabilirsin."
"Teşekkür ederim yenge," Derin bir iç çekerek telefonu kapattı.
Ellerine saçına atarak uzun bir süre düşündü, ve en sonunda en doğru kararın bu olduğuna inandırdı kendisini.
Seyranın en önemli gününde yanında olmayacak mıydı yani?
***
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Seyran hanım, hazırsanız birazdan sizi alacağız."
"Hazırım." diyerek tebessüm etti Seyran. Birazdan ödül konuşması yaparken gözleri Ferit'i arayacaktı, ama asla bulamayacaktı biliyordu.
Ve sıra kendisindeydi, şimdi ödülünü takdim edecek olan kişi -Çağla Şikel- onun hakkında konuşuyordu.
"Geçen günlerde yaptığı defile ile zirveye imzasını attı, ve işte karşınızda" "Yılın en iyi tasarımcısı, Seyran Şanlı!"
İsmini duyunca, emin adımlar ile sahneye doğru yürüdü Seyran.
Ödülünü takdim aldıktan, mikrofona yaklaşarak ödül konuşması için kendini hazırladı.
"Thank you so much to everyone who supports me, it is a great honor for me that you consider me worthy of this award." (Beni destekleyen herkese çok teşekkür ederim, beni bu ödüle layık görmeniz benim için çok büyük bir onur.)
Konuşurken gözleri Ferit'i arıyordu.
Ama maalesef ki tanıdık bir yüze denk gelemiyordu gözleri..
Ödülünü alarak yerine geçti Seyran.
*** John'un isteği üzerine ödül için kutlama yapılmaya karar verildi. Ardından en özel ve güzel mekanı kapattırarak Seyran için özel araba göndertti.
Seyrana da sürpriz olmuştu bu mekan olayı, fazla uzun sürmemişti varması.
Orhan ve John onu kapının önünde bekliyordu. Seyran iner inmez alkışlamaya başlamışlardı. Seyran ise başı ile selam vererek teşekkür etti. Ardından ise içeriye girerek kendisine ayrılmış olan masaya geçti.
John ve Orhan kendi halinde sohbet ediyorlardı, Şirketteki diğer kişiler ise Seyran'a garip garip bakıyorlardı.
Seyran rahatsız olsa da belli etmiyordu, çünkü şuan düşündüğü tek bir şey vardı. Ferit neredeydi? Neden kendisine soğuk yapıyordu? Acaba artık kendisine değer vermiyor muydu?
Bu düşünceler ile elindeki bardaktan bir yudum daha aldı, ama gördüğü manzara karşısında öksürmeye başlamıştı.
Ferit mekana bir kadın ile el ele girmişti, Kadının ruju yüzünde sağa ve sola doğru dağılmış haldeydi. Feritin saçları dağınıktı, üzeri ise emaneten giyilmiş gibi yamuk yumuktu. Kadının saçını ve üzerini saymıyordu bile.
Ardından beraber Orhan'a doğru yaklaştılar,
Seyran ise hâla öksürüyordu. Ferit, üzerini düzeltirken konuşmak aklına gelmişti;