Bir avı hissetmek için gerçekten aç olmalıydınız. Onu aramalı, o isteği tüm bedeninizle görmeliydiniz. Zaşa'nın karnı doymuş bir şekilde yerde yuvarlandığını görmek keyfimi bozdukça bozuyordu. Kendini eksik değil mutlu ve karnı doymuş hissediyordu. Yuttuğu fareyse hâlâ bedeninin bir yerlerinde parçalanıyordu; ölü bedenini Zaşa'nın kabarık karnından seçebiliyorum. Dediğine göre bedeni bir süre daha onu yemeğe devam edecekmiş.
"Hey, bana öyle bakma!" diye tısladım, gerginlikle. "Sana bakıyorum ve anlamanı istiyorum, kendini inkar etme."
"Ben kim olduğumu biliyorum."
"Öyleyse ona göre, bir mamba gibi davran..."
Hava serinlediğinde yeniden yol almaya karar vermiştik. Taşlardan ziyade artık büyük kayalar görüyordum. "Seni başka mambalar görse alay ederler. Şaka gibi..." Tıs tıs güldü. "... fareden korkuyor." Kahkaha tıslamaları çoğaldı ve ben içime attığım o korkunun bir kez daha yüzüme vurulmasından hiç hoşnut kalmadım. "Beni zorladığında kendime olan inancım daha çok zedeleniyor."
"Bir de şu yönden bak seni zorlamazsam sen kendini bulmak hiç istemeyeceksin."
"Bırak buna ben karar vereyim, her mamba aynı şekilde düşünecek diye bir kural eminim ki yoktur."
"Pekâlâ," diye kısık fakat etkili bir ses tonuyla fısıldadı. "Bundan sonra ısrar etmeyeceğim ama aç kalmanı da istemiyorum. Bedeninden endişeliyim kardeşim. Aramızdaki farkı sen de gördün."
Geçen gün fark ettiğim şeyi bastıra bastıra idrak etmemi istiyordu. Ben daha koyuydum onun tenine göre, bir su birikintisinden kendimi gördüğümde daha iyi anlayabilmiştim. Bedenim o kadar cılız duruyordu ki bir an, çok küçük bir an o kurtların söylediklerindehaklı olabileceği aklıma düştü. Değillerdi ama güçsüz ve küçük görünüyordum inkar edemezdim.
"Sss sana şunu söylemek isterim ki," Aniden parlayan yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Kısa kuyruğunu kuyruğuma çarptı.
"Çok güzel bir şey gördüm kardeşim."
"Ne... ne gördün?"
Kafasını sola eğdiğinde dilimle havayı tatma isteğime engel olamadım. Bir kalp atışı, kardeşimden farklı bir atış. Ne bir fare ne bir mamba, ne bir kurt gibi. Daha farklı ve daha güzel... Midem bedenimde canı çıkarcağına bağırdığında kardeşim sırıtarak kenara çekildi. Midemdeki hassasiyetin farkındaydı. Nabzım soğuk soğuk çırpındı.
Onu gördüm. Gözlerime karanlık belirsizliğin çekilmemesi için ne yaptıysam başarılı olamadım. Bembeyaz, tıpkı taşlar ya da beyaz taç yapraklı çiçekler gibi. Benim varlığımın henüz farkında değildi ama ben tüm uzuvlarımla farkındaydım.
Uzun kulakları vardı. Kurtlardan daha uzun ve ince, aşağıya doğru uzayan içi pembe tıpkı ayaklarına benzeyen. Bedeninden dört ayağı vardı, bu kurtlara benziyordu ama daha kısa tüylüydü. İçten gelen bir hareketle çalının arkasına saklandım, kuyruğum bir yere çarpıp ses çıkarmasın diye tetikteydim. Değişik bir canlıydı. Ne ota, ne bize, ne kurda ne arkasına saklandığım çalıya benziyordu.
Uzun kulaklı, havayı kokladığım ve onu tanımaya çalıştığım an içerisinde başını olduğum yere çevirdi. Midemin seslerini bastıramadım. Benden kaçacak mıydı? Yoksa o da dost sandığım düşmanlarımdan biri mi olacaktı? Beyaz canlı benimle göz göze geldi. Bir kaç saniye bakıştık. Zaman kavramının ne olduğunu biliyordum, bu da kabuğumdaki yaşamımdan bana hediye edilmişti.
"Benden ne istiyorsun?"
Midem bağırdı ve şöyle dedi: Doymayı!
Onun dediğini değil kendi çatallı dilimin dediğini söyledim, "Konuşmayı."
"Sen mambasın değil mi?" Beni nereden biliyordu? Daha önce türümle karşılaşmış olmalıydı. "Beni rahat bırak."
Midem artık çığlık atıyordu.
Kendime engel olmak istedim, dediğini yapmayı ve ondan uzaklaşmayı. Arkamı dönüp Zaşa'yla göz göze bile gelmiştim. Ta ki, bana doğru korkusuzca adım atmasına kadar.
Hangi an ina döndüğümü tam hatırlamıyorum. Sadece çok hızlı olduğumu biliyorum. Beyaz, adını sonradan öğrendiğim tavşanın leziz bedeninin bir köşesini ısırdıktan sonra ne yaptığım aklıma ancak gelmişti.
Dilimin, damağımın kuruduğunu ve özümden keskin bir sıvının tüm vücuduna yayıldığını adım adım izledim, can çekişmesine sahit oldum. Gözlerinin kıpkırmızı rengi solmaya başladığında çırpınışları kesildi. O tükenene dek, çığlık atan midemle bakakaldım.
Sonra daha fazla dayanamadım. Atik bir hamleyle hareket etmeyen bedenini ağzımla kavradım. Çok büyük değildi ama cılız bedenime ağır gelmişti. Zaşa yanıma gelip tavşanı ağzıma doğru itiverdi. Tek başıma yapamazdım.
Onu yavaş yavaş kocaman ağzımla yutuverdim.
Zaşa'dan bir farkım kalmayana dek avımı sindirdim.
İşim bittiğinde Zaşa kuyruğunu havaya dikip beni tebrik ettiğinde ben hâlâ kendi benliğimle savaşıyordum.
Ben, ben ne yapmıştım?
🐍SİMONUZ. :)

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA MAMBA
Short StoryBir Mamba'nın doğuş, yaşayış ve varoluşunun mücadelesi. "Bir hayatı yaşamak yalnızca insanoğluna ait değildir." Otobiyografi. Tüm hakları göğüs kafesimin içinde saklıdır.