"Birisi kuyruğunu ele geçirebilir ama sen mambasın, senin zehrin en güçlü savunmandır." Bunu bana kardeşim söylediğinde sadece avlanmak zorunda kaldığımda kullanacağımızı sanmıştım, yanılmışım.
Bedenimde daha önce hissetmediğim türden bir ağrıyı hissediyordum, kendimi çok zorlamış olmalıydım. Başımdan kuyruğuma kadar bir ağrı hissi, damağımda tanıdık acı hissiyle gözlerimdeki perdenin açılmasını bekliyordum. Ne kadar zamandır çaresizce uzanıyordum? Sadece çok fazla acı çekiyordum, biraz azalsın diye beni yeniden hapsettikleri o yere girdiğim, kabuğuma çekilirmişçesine kuyruğumla başıma kadar kendimi sıkıştırdığımı hatırlıyordum.
Artık harekete geçme vakti, Zika... Bunu uzun zamandır duymadığım içimdeki mamba söylüyordu. Onun sesine çok ihtiyacım vardı, o olmadığında kendimi dinliyor yapmamam gereken hataların tuzağına düşüyordum.
"Zika, hadi uyan!" Bu içimden yükselen sesten farklıydı, o kardeşimdi.
Gözlerimi hemen açtım, Zaşa uyanmıştı bunu görmeliydim beni çağırıyorken daha fazla tembellik yapamazdım. "Kardeşim, uyanmışsın!" Kıvrıldığım pozisyondan çıktım, onu daha iyi görebilmek için parlak yüzeye kafamı yasladım kendi gölgemi görebiliyordum, vakit epeyi ilerlemiş olmalıydı. "Bir daha gözlerini açamayacaksın, geldiğimiz o yere geri gittiğini sandım..." Aynı şeyleri düşünüyordu demek ki... O da doğduğumuz yere geri gittiğimizi düşünmüştü.
"Ben de senin için aynı şeyi düşünmüştüm kardeşim..." Göz bebeklerim ıslandı, bir iki damla sıvı kaygan çenemden akıp bedenime aktı. Bu, bu da neydi? Zika'da da aynı şeyi görmüştüm...
"Bize ne oluyor?" Dedim. Diliyle ıslaklığını yaladı, "Ağlıyoruz..." Tıslaması acıklı bir iniltiyle son buldu. "Garip bir duygu değil mi? Kalbimiz avımızı parçalıyormuşçasına bedenimize çarpıyor, gözüme bak, seni çok farklı görüyorum, varsın ama daha çok yokmuşsun gibi..." Anlattığı her şeyi hissediyordum. Çok farklıydı, daha çok ağlama hissini bedenimden boşaltasım gelmişti.
Geldikçe geliyordu. "Engel olamıyorum, sanki batıyor gibi. Engelleyemiyorum."
"Bu çok normal. Kendine engel olma. Bir süre sonra bitecektir." Bir süre kendime engel olmadan sessizce bekledim, durduktan sonra konuşmak istiyordum. "Bitti galiba." Bir tane daha düştü, vücuduma değdiğinde emilimi içimi gıdıklandırmıştı.
"Durdu, evet." Zaşa'nın benden önce durmuştu ağlaması.
Ağlamak, şaşırtıcı bir şekilde bazı duygularımın bedenimden sökülüp dışarıya atılmasını sağlamıştı.
"Artık konuşabiliriz..." Başını salladı, dili şeffaf yüzeyi ıslattı. Kendine gelmişti. Umarım benim damağımdaki bu kuruluk çabuk geçerdi, dilimi havayı solumak için dışarı çıkardığımda kupkuruydu ve o his can acıtıcıydı.
"Sana da aynı şeyi yaptılar değil mi?"
"Damağından özünü zorla çıkardılar..." Derin bir şekilde soludu, aklına yapılanlar gelmiş olmalıydı.
"Ben sana yardım etmek isterken Enco ile tanıştım, akrabamızmış sen onu biliyor musun?" Belki benim bilmediğim başka bir şeyler biliyor olabilirdi, kendimi yeniden kabuğumu çatlatmış gibi hissediyordum ve burada kalmaya devam ettikçe bu hiç değişmeycekmiş hissine şimdiden sarılmıştım, bu fikri içimdeki mambadan söküp çıkarmalıydım.
"Enco mu?" Düşündü, bu hali tedirgin ediciydi ancak hatırladığında içim rahatlamıştı. "Ah, şu sarı olan, çok konuşuyordu. Yanında iki arkadaşı vardı An ve Re, onlar nerede?" Etrafına bakındı, kimse yoktu.
"Bize yaptıklarını yapmak için mi götürdüler,"
"Muhtemelen evet, bizim özümüzle ne yapacaklar, daha burada ne kadar kalacağız?"
"Bilmiyorum kardeşim, inan hiç bilmiyorum." Üzgünce iç çektim, çok pişmandım.
"Özür dilerim her şeyi berbat ettim." Ağlama hissi geldiğinde kendimi sıktım, susacaktım bir işe yaramazdı. Çözüm bulmalıydım.
Zaşa beklediğimden affedici yaklaştı. "Kendine kızma, iyi düşünmek istediğin için kendini herkes gibi gördüğün için böyle oldu, sen iyi bir mambasın Zika. Başımıza geleni kabullenip bir yol bulmamız lazım, burası bize hiç iyi gelmeyen bir yer. Şu tür, daha önce hiç görmediğimiz insanlar... Seni buraya yerleştirip gittiler, geri geleceklerdir, onların inindeyiz."
"Gördüğüm en acımasız varlık, hiç sormadılar bile zorladıkça zorladılar bitkin düşene kadar her biri bedenimi tuzla buz edercesine sıkıp durdu." Nefes nefese kaldım "...sonra devam etmek istediler ama benden alacaklarını almışlardı, bayılmış olmalıyım yok olmuştum sanki..."
"İnsanları atlatmamız zor ama imkansız gelmiyor bana." O, bunu söylediğine göre...
"Bir planın mı var?"
Garip, gürültü çıkaran makinelere dalgın dalgın baktı, cama sürtünen çatallarının duruşundan belliydi. Onların içinde ne vardı acaba? İnsan denilen varlık dokundukça daha çok ses çıkartıyordu. Konuşmuyordu ki ne istediğini bilelim, insana hizmet ediyordu bizimle hiçbir işi yoktu.
"Bizim özümüzü çıkarmak istediklerinde buradan çıkmış olacağız, odaya tek kişi götürüyor ona engel olabiliriz..."
"İki kişiyi götürdüklerini hiç görmedim birimiz arkada kalmış olacağız..."
"Bugün üçünü birlikte götürdüler ama..."
"Doğru, haklısın. Ne zaman götürürler acaba?" Sırtını bana döndü, uyur pozisyona geçiyordu.
"Bugün olmaz, yarın. Her gün başka başka alıyorlar Enco söyledi bu şekilde üstünlük kuruyorlarmış..."
"Tamam o zaman beklemekten başka çaremiz yok, ya bizi başka bir yere götürür veya ayırırlarsa, o zaman ne yapacağız..."
Başını çevirdi, "Kaçacağız kardeşim, bir şekilde kaçacağız, zorundayız. Birbirimizi kurtaramıyor olduğumuz an hiç düşünmeden kendimizi düşüneceğiz..." Sustu, bir şeyler söylememi bekledi ama kuruyan damağım tıpkı geçmişte sürtündüğüm kum gibi acılaştı. Düşüncesi bile tenimi yakmıştı.
"Anladın mı beni?" dedi. Anlamak istemediğim her şeyi anladım, kabullenişim canımı sıktı ama haklılığına engel olamıyordum. Onu dinlemek zorundaydım, işleri daha berbat etmek istemezdim.
"Anladım," diyerek fısıldadım, tıslamam kuru bir gürültü çıkardı.
"Her şey güzel olacak kardeşim, inan ve bana güven..."
Cevap vermek üzereyken içeriye giren farklı nefes alışları duyduğumda kaya gibi sertleştim.
Onlarla baygın tanışmış oldum.
An ve Re... Akrabamız. Biri kopkoyu yeşil, diğeri gökyüzü mavisi koyu renkli yılan...
Onları planımıza dahil etmeli miydim? Güvenip güvenmeme arasında sıkışıp kaldım.
İnsanlara güvenmeyecektim peki ya kendi türümüze?
****
🐍
İnsanlar... Ah,ah insanlar...
Artık taarruz vakti, başımıza iş mi gelecek birilerinin canını mı yakacağız hep birlikte göreceğiz.-Simoşunuz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA MAMBA
Historia CortaBir Mamba'nın doğuş, yaşayış ve varoluşunun mücadelesi. "Bir hayatı yaşamak yalnızca insanoğluna ait değildir." Otobiyografi. Tüm hakları göğüs kafesimin içinde saklıdır.