Bir zamanlar küçük bir mambaydım.
Yaşadığım her şeyi garip bir heves ve içgüdüyle karşılıyordum.
"Baba oluyorsun Zika," dediğinde Möça bu yaşadığım deneyimleri düşünüyordum. Yaşam aşama aşamaydı. Beklentimiz doğduktan sonra gözlerimizi açtığımızda son buluyordu. Ardından isteklerimiz için çalışıyorduk. Sayısız döngü de gücümüzü harcıyor, harcıyor, harcıyorduk.
Doğduktan sonrasını hevesle yaşamak isteyen sivri dilimiz eminim bu evrenin zor koşullarını bilseydi, doğmadan önce o kabuğun içinde yaşamını sürdürmeye devam etmek isterdi.
Möça'yla aramdaki bağ çok garipti. Onu ilk gördüğümde belli etmiştim ancak gün geçtikçe bu duygu denilen bağ aramızda değişik boyutlar kazanıyordu. Sevgi denilen o iç gıdıklayıcı bağın aramızda olduğunu biliyordum ama bu kadar derin yerlerde beni kendine bağlayabileceğini hiç düşünmemiştim.
"Nasıl hissediyorsun Zika?"
"İyi ancak çok bulanık, biz seninle..." Başını salladı dili utana sıkıla hareket ediyordu. Başını sağa eğdi bakışlarından ne demek istediğini anlamamı bekliyordu. Anlamıştım. Onunla birbirimize ait olduğumuz zamandan bahsediyordu. Bedenlerimizi yalnızca bir kez birbirimize ait kılmıştık, onun içinde benim içinde ilkti ve unutulmazdı.
Bana bir unutulmaz haber daha vermişti, babalığı. İnsanların baba oluş hikâyesini geçen zaman dilimi içerisinde öğrenme fırsatını yakalayabilmiştim. Onlar bizden farklı bir bağla çocuklarına sahip oluyorlardı. Ömürlerinin sonuna dek onlarla aralarındaki bağı koparmıyorlardı.
Biz mambalar için bu tam tersiydi.
Biz kendisimizi yavrularımıza esaret etmezdik. Onlara özgürlüğü tattırırdık ve güçlü yanlarını ortaya çıkarmaları için serbest bırakırdık. Küçük Zika doğduğu zaman anne ve babasını özleyen bir mambaydı, o zamanlar bana bu sadece acı veriyordu. Bunun anlamını öğrendikten beri hak verir olmuştum.
Özgürlük yavrularını özgürleştirdiğinde gerçek özgürlük demek oluyordu.
"Ne zaman onları görebileceğim peki?"
"Kısa bir zaman olduğunu söylemeliyim, bedenimi yorgun ve ağırlaşmış hissediyorum..."
"Sana destek olmalıyım."
Yorgun bir tıslamayla kendini gülümsemeye zorladı. Şu an fark ediyordum ki çoğu zaman benimle buluşmaya gelmiyordu. Kendini hep bitkin hissettiğini söylüyordu, benden sıkıldığını ve sevmediğini düşünmüştüm. Yanılmıştım, bu yüzden bir ara ondan özür dilemeliydim.
"Bedenim günden güne ağırlaştığından kendime sığınacak kuytu köşeler bulmaya çalışıyorum. Yavrularımız için iyi bir yer bulmalıyım."
"Sana yardım edeceğim..."
Möça çok güzel bir anneydi. Yavruları bu hayata hazırlamak için her şeyi düşünmüştü. Öncelikle yumuşak kumun üzerinde olmak istediğini söyledi, aklıma ince kum taneli olan topraktan başka zemin gelmedi. Herhangi bir toprağın içinde taşların bulunması çok yüksek ihtimaldi. Olmasaydı da onların üzerinde rahat etmeyecekti.
Uzak yol demeden o kumlara ulaştık.
Möça yol boyunca sık sık dinlenmek istedi, onunla beraber güzel geniş kavuklu ağaçların içinde uyuduk. Günden güne bebeklerin karnında belirginleşmeye başladığını görmek içimde büyük bir tatminlik duygusunu var etti. Doğaya bize ait bir armağan bağışlıyorduk. Tıpkı benim ve Möça'nın bağışlandığı gibi. Yeni bir yaşam döngüsü var oluyordu, biz ise kendi yaşamımızı yaşıyor ve sonsuzluğa ait oluyorduk.
Her şey yerli yerine oturuyordu.
"Çok az kaldı değil mi Zika?"
"Evet, ağabeyim kısa yolu tarif etti. Kuzey rüzgarını takip edin, tepeyi dolandıktan sonra kavuşacaksınız dedi."
"Tepeye çok az kaldı, görebiliyorum."
Sürünmeleri yavaşladı, başlangıçta benden daha hızlı sürünürdü.
Möça'nın kuyruğuna kendi kuyruğumu doladım. Bu biraz zorluyordu ağırlığı çok artmıştı, boylarımızın uzunluğunu eklediğimde çok zorlaşıyordu.
"Ah, kendimi çok..."
"Çok az kaldı, dayan..." Bahsettiği tepe yüksek değildi, onun ve benim bedenlerimizin iki boy yüksekliği ancak olurdu.
"Yavrular kıpır kıpır, hissediyorum!" Avazı çıktığı kadar bağırdı. Onu büyük bir kayanın olduğu yere sürükledim. Kayanın arkası biraz derindi, burada rahat edecekti. "Hadi, kendini bırak!"
Tısladı, dili hızla bir içeri bir dışarı girdi çıktı ve girdi çıktı, hızını gözümle seçerken zorluk yaşıyordum.
Kuyruğunu kendine doladı, iniltilerini bastırmaya çalıştı.
Oyuğu biraz daha derinleştirdi. Yavrular için acısını umursamadan defalarca kez hareketini tekrarladı.
Mucize gözlerimin önünde gerçekleşti...
****
Teyze olduk hadi bakimfsdfdsfdsfsd

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA MAMBA
Short StoryBir Mamba'nın doğuş, yaşayış ve varoluşunun mücadelesi. "Bir hayatı yaşamak yalnızca insanoğluna ait değildir." Otobiyografi. Tüm hakları göğüs kafesimin içinde saklıdır.