Bu kısacık ömrümde yaşadığım en zor gün şüphesiz bu gündü.
Gece herkes derin bir uykuya daldığında Zaşa'yla planımızın detaylarını derinleştirmiştik. Bu plana başlamadan önce içimde az biraz kalan şüphe, planın detaylarını belirlediğimizde yok olmuştu, ya da ben yok etmek zorunda kalmıştım. Kurtulmamız için direneceğimizi karşı tarafa göstermeliydik. Biz mambaydık, yenilgiyi kolayca kabullenemezdik.
Planı yaptıktan sonra Zaşa güne uykusuz başlamak istememişti. Arkasını dönüp yattı. Uyumaya çalıştım ancak uyku benden uzaklara kaçmıştı. Sağıma ve soluma döndüm bu hiçbir işime yaramadı. Gözlerimi hiç kırpmadan günün aymasını sakince bekledim. İlk uyanan Re oldu.
"Ne zaman uyandın Zika, demek benden daha erkencisin..."
Başımı salladım, bütün bir gece düşünüp durduğumu söyleyemezdim. Zaşa ağzımı sıkı tutmam konusunda benimle ikna edici bir konuşma yapmıştı. "Genelde erkenciyimdir çok uyumayı sevmem..." Kısmen doğruydu bu. Zaşa ile kendimi kıyasladığımda ben hiç uyku nedir bilmeyen o taraftaydım. "Sizinkiler ne zaman uyanır?" Başını geriye ve öne doğru esneterek ayılmasını tamamladı.
"Biraz sürer Enco çok uykucudur..." Zaşa'ya bakarak tısladım, "Sen bir de Zaşa'yı gör eminim en geç o kalkacaktır."
Heyecanla tıslamama eşlik etti. "İddiaya girelim mi?" Ne kaybedebilirdim? "Girelim, ben kardeşimden yana kullanıyorum." Onayladı. "Ben de dostumdan yana kullanıyorum, o en geç kalkacak..."
"Bilemediniz," diye tısladı arkamızdaki biri, bu An'dı. "İlk ben uyandım, ödülümü isterim." Sırıttı. İkimizin kısık hırçın gözlerine bakarak güldü. "Şu yüzlerininiz haline bak..." Sabah vakti onu iyi eğlendirmiştik.
"Bu gürültü ne ya? Dün siz yorulmadınız mı yılanlar? Bu ne enerji?" Enco sonunda uyanmıştı. Uyandığında siniri üzerinde oluyor demişti An, gece uyumadan önce bahsettiği gibi olduğunu görmüştük.
"Enco'ya katılıyorum az biraz daha sessiz olamaz mıydınız?"
"Birazdan sizi götürecekler Zaşa, boşuna uyanmadığına emin olabilirsin..." Bu gerçek hepimizin birdenbire sessizliğe gömülmesini sağlamıştı. Gidecektik, bir daha akrabalarımızı görmeme ihtimalimiz vardı. Hüzün istemsizce soğuk kalbime yapışıverdi, buna Zaşa dışında kimse anlamasın diye kendimce engel olmaya çalıştım. Zaşa'nın dikkat çekici bakışlarına yakalandığımda başını belli etmeden salladı. Bu sanırım başardım demekti.
"Hatırlattığın için gerçekten sağ ol."
"Kırmak için söylememiştim."
"Sonuçta kırdın ama..."
"Üzgünüm bazen bu çatallı dilimi tutamıyorum."
"Canının acıdığının farkındayım biz aynı kandanız. Senin canının acısını ben hissederim."
Enco Zaşa'nın bu son söyledikleriyle boynunu büktü. "Haklısın ben gerçekten çok üzgünüm."
"Üzülme kendin için mücadele et."
"Peki, öyle yapacağım..."
Kapı denilen bizi diğer odalardan ayıran şey açıldığında görmek istemediğim o insanlar birer birer içeriye doluştu.
Bizi hapsettikleri bu yerden bir an önce çıkmak istiyordum. Büyük bir ders olmuştu. İnsanlara güvenmeye çalışmak aldatıcıydı.
"Bugünün şanslıları kimlermiş bakalım..." İnsanın dişisi bizi iştahlı sözlerle süzdüğünde sesinin ne kadar ince çıktığına şaşırmıştım. Bizim neslimizin belirgin görünüş farklılığı ve akrabalığımız ortadaydı ancak dişisi ve erili birbirinden çok daha zıttı. Henüz dişi bir mambayla karşılaşamamıştım ancak görünüşümüzün neredeyse birebir olduğuna emindim.
"İnsanın dişisi beni alacak seni diğeri..." Zaşa onaylarcasına kısık sesle tısladı.
"Hoş kalın, görüşmek üzere..." Enco veda cümlesini şaşkınlıkla karşılayıp yanıtlamak istedi fakat ben çoktan odadan çıkmıştım. Arkamdan Zaşa'nın kararlı mırıldanmalarını duyuyordum. Beni teşvik etmek istiyor ve kararımızın doğru olduğunu hatırlarıyordu.
"Devam, her şey planladığımız gibi..."
"İnsanın dişisine acımayacağım değil mi?"
"Onlar sana acıdı mı?" Cevap ortadaydı. "Acımayacağım."
Tanıdık bölgeye indirdiler midemin gurultusunu duymuşlar mıydı bilemiyorum ancak kasılmalarını Zaşa hissetmişti. Çatalları dilime kadar baskı uyguluyordu.
"Ben şu küçüğü alıyorum," insan dişisi beni korkusuzca tutu ve nefesim işte o an kesildi.
Tek başına benimle mücadele edebileceğini ona hissettirdim. "Ah, bugün ne akdar sakinsiniz..." Erilleri suskundu tek yaptıkları beni göz hapsine almaktı birazdan bizden korkmaları gerektiğini, baskılandığımızda içimizdeki gerçek benliğin kendileri için ne kadar tehlikeli olduklarını göreceklerdi. Canlarıyla ödeyeceklerdi.
Çünkü bir mamba olmak mücadele etmek demekti. Onlardan güçlüydük, bunu kabul edip bizden korkacak ve kaçacak delik arayacaklardı. Tıpkı pembe burunlu fareler gibi...
İnsan dişisi nefes almam, gerekli saldırı pozisyonuna geçebilemm için bana harika bir fırsat verdi. Beni soğuk kaygan bir zemine yerleştirdi. Sakinliğimin ürperticiliğinin farkında olmalıydı. Tam başımdan tutmak üzereydi ki eline doğru sert bir hamle yaptım.
Bu ilkiydi.
Arkamdan Zaşa'nın erillerinden birinin göğsüne bir ısırık isabet ettirdiğinigördüğümde o telaşımla dişinin parmaklarından birini yakalamış, ısırık darbesiyle benden çığlıklarla kaçınmasını sağlamıştım.
"Hadi, şimdi kaçıyoruz!" Masadan aşağıya indiğimizde eril ve dişi insanın çığlıklarını söndürmeden diğer isnanlara seslendiğini gördük. Bu içimizde bir yerlerin gururunu büyük ölçüde tatmin etmişti.
"Çabuk panzehiri getirin, çabuk! Saniyeler sonra felç dakikalar sonra ölüye döneceğiz! Tanrım! Bize yardım et!"
Eril olan kontrolüne hakim bir şekilden eline gelen bir dokuyu bedenine misafir etti. Geniş, kılçıklı ve geniş pençeleriyle tuttuğu o minik şeyi avını parçaladığı dişlerine uzattı.
"Hadi, fazla dikkat çekmeden aralık yerden kaçalım..."
"Tamam, yetiştim sana..."
Neredeyse bunu başarmıştık.
Büyük bir kaçış yanılgısına düşmüştük. Onların tuzağına düşmenin az biraz öncesinde....
****
🐍
İnsanları fazla mı küçümsediniz ne sevgili yılanlarım??
Hım, hıı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA MAMBA
Short StoryBir Mamba'nın doğuş, yaşayış ve varoluşunun mücadelesi. "Bir hayatı yaşamak yalnızca insanoğluna ait değildir." Otobiyografi. Tüm hakları göğüs kafesimin içinde saklıdır.