Kaçmaya çalıştığım her şey kuyruğuma basıyordu.
Bir zamanlar (çok bir zaman önce değildi) onları merak edişimi, anlaşabileceğimi düşündüğüm için kendimden ne denli utandığımı kimse bilemezdi. İnsanlar neden bu kadar ısrarcıydı? Her şey kontrollerinin altında bulunsun istiyorlardı. Bu bencilliklerinden daha kötüydü. Hiçkimseye ve hiçbir şeye saygıları yoktu. Neye hizmet etmemizi istiyorlarsa biz onu ifade ediyorduk. Bizim dediğimiz olsun istediğimizde karşılığını alıyorduk
Sırtım feci derecede ağrıyordu. Yalnız sert bir şeyin üzerindeydim, soğukluk bedenimden bile soğuk gelmişti ki üşüyordum.
"Zaşa," diyebildim sadece. Bir süre ses gelmedi. Gözlerimi korka korka araladım. Ne görmek istemediğimi biliyordum, korkum görmek istemediklerim arasında en berbatıyla karşılaşmaktı.
"Seni görebiliyorum." dedim, bedenimi hareket ettirmek isteyerek ancak büyük bir problem vardı. Başımı oynatıp problemin ne olduğuna bakınmak istediğimde onu da yapamadığımı gördüm. Bana en son ne olmuştu? Bedenime bir şey saplanmıştı, sonra etrafı bulanık görmeye, bir şeylere odaklanmak istediğimde becerememeye ve kaçınamayarak başımı bir yere çarptığımı hatırlıyordum. Gerisinde bize ne yaptıklarını, nereye düştüğümüzü, hangi bölgede olduğumuza dahi ayılıp bakamamıştım.
"Ben de seni görebiliyorum kardeşim." Dillerimiz damağımıza yapışıyordu, her tıslamamızın sonunda acı dolu haykırmalarımızı susturmaya çalışıyorduk. Ona ne olmuştu? "Sana ne yaptılar? Beni kurtarmak için çırpındığını hatırlıyorum..."
"Öyleydi, seni kurtarmak için iki kişiyi daha öldürdüm..."
İnsanlar bizi giderek daha kötü mambalara çevirmek istiyor olmalılardı.
Bizi rahat bırakmak bu kadar zor muydu?
Cüsseleri var diye herkesle başa çıkabileceklerini sanmak en büyük aptallıkları olmalıydı.
"Daha sonra bana da seni yaralayan şeyle saldırdılar. Uzak mesafedeydi mücadele edemedim. Tam gözlerimin içine baktı Zika, tam gözlerimin içine. Bize hem bu kadar benzeyip hem nasıl bu kadar farklılar? Birinden nefret ettiğimizde bizim de gözlerimiz hiçbir şeyi görmez, bunu kendi tecrübemden biliyorum ama aramızdaki en büyük fark biz mecbur olduğumuzda yaparız insanlar kendileri için, kendilerine amaç edindikleri her neyse sırf onun için..."
"Bu amacı kim bilir onu da bilmiyorum sadece artık bunaldım."
"Aptallık yaparlarsa ölmeye devam ederler. Kimi ısırdığımı bilmeden saldırdım. Aralarında büyük bir kavga çıkardım..." Tıslaması keyifli bir hâl almıştı. "İnanır mısın birbirleri için o kadar çok gözyaşı döktüler ki... Daha kötü olmalarını istiyorum. Zorla bir mambaya sahip çıkmak ne demekmiş öğrensinler."
Hak verdim verilmeyecek hiçbir nokta göremedim.
"Bugün ne yaparsak yapalım izimizi sağlam kaybedelim. Rehavete kapılmamız bizim en büyük yanlışımız oldu. Bunu yapmayalım. Gerçekten emin olana kadar durmadan uzaklaşmalıyız, ki bizi bulamayacaklarına emin olduklarında pes etsinler."
"Bir daha insan görmek istemiyorum, gördüğümde direkt saldıracağım..."
"Bu doğru...." Değildi, söylemek istedim ancak bir şey, bir içgüdü beni duraksattı.
"... senin doğrularının ne olduğunu bizi nelerle yüzleştirdiğini unutma."
Başımı eğdim, utanmıştım. Haklıydı, ömrüm sonsuzluğa süründüğünde bile aklımda kalacaktı.
"Bu yılanlar başımıza bela oldu..." Tiksinir gibi baktım ilk defa gördüğüm başka insanlara. Duygularımız karşılıklıydı bize benzer hislerle karşılık vermişlerdi.
"Ben diyorum ki cenaze töreninde bunları salalım yabani bunlar daha çok zorluk çıkaracakları belli, daha büyük olan çok hırslı bakıyor görmedin mi?"
"Saçmalama istersen yılan nasıl hırslı baksın, iç güdüleriyle hareket ediyor o kadar."
Siyah olanı beyaz tenli adamı ikna etmeye yeminli gibiydi. Bu yılanları bugün doğasına bırakacaktı. Doğa da yılan mı yoktu? Elbet sakin bir türünü bulurlardı.
Bir diğeri bir diğerine bir şeyler söylüyordu, ikna etmeye çalışıyor gibiydi. bir yandan bize bakıyor bir yandan ona dönüyor kendi dilleriyle konuşuyordu.
"Bizi mahvederler..."
"Asıl daha fazla kişi ölürse biz mahvoluruz, salalım zaten silahla vurduk. Ölür giderler hiç değilse saldıramazlar kimseye..."
O gün hiçbir şey yapmadan kurtulacağımızı bilemedim.
Bizi koca bir şeyin içine koydular. Dört adet kayaya benzeyen ancak o maddeden olmadığına emin olduğum bir şeyin bizi taşımasına izin verdiler. O alanın içinde kapana kısılmıştık.
Zaşa ile nereye gittiğimizi tartışırken bizi uzaklaştıran adam (aynı zamanda bizi taşıyan o maddeyi kontrol altına alan) bizi fırlatarak attıktan sonra kendimizi geniş bir tepeden yuvarlanırken bulduk.
Sonunda! Kurtulmuştuk!
Savrula savrula zemine çakıldık.Yaralarımızı sarmak zorundaydık, izimizi hızlı kaybettirmeli, çok uzaklaşmalı ve insanların dikkatini asla çekmemeliydik.
Elimize büyük bir fırsatı vermişlerdi...
🐍
***
BÖLÜM SONU.
İnsanlar inatçı bizimkilerin de onlardan aşağı kalır yanı yok haliyle :)
Bakalım gerçekten kurtulabildiler midasfsdfs
Şaka şaka kurtuldular emin olun.
Son bölümlere girmiş bulunmaktayız. Her şey çok daha hhızl ve yoğun gerçekleşecek.
Sevgili minnak mambalarıma bay bay demenin vakti geliyooo :) :)
Sizin nur cemalinize hayran;
SİMGENİZ.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARA MAMBA
NouvellesBir Mamba'nın doğuş, yaşayış ve varoluşunun mücadelesi. "Bir hayatı yaşamak yalnızca insanoğluna ait değildir." Otobiyografi. Tüm hakları göğüs kafesimin içinde saklıdır.